Akhunlara Dair Yayınlar, akhunlar dair yayınlar, akhun devleti hakkında yayınlar, akhun devleti hakkında kaynaklar
Akhunlara Dair Yayınlar İsminden de hemen anlaşılacağı gibi Akhunlar, Hunların büyük bir kolu idi. Hunlar, Çin tarafında, hakimiyeti kaybedince, batıya yayıldı. Avrasya2 bozkırının yegane gücünü oluşturdular. Zamanla, Sir-Derya/İakartes'i geçerek, batı-doğu arasında kültür birliğini sağlayan Sogdiana, Çin kaynaklarının işaret ettiği Su'te'ye girdiler. Burada ve komşu yerlerde Xion veya Xionitae diye tanındılar. Avrupa Hunları ise Hunnae adı ile Kavimler Göçü'nü başlattı. Arkasından, boşaltılan yerlerde kendileri yerleştiler. E. Gibbon'un belirttiği gibi, Avrupa'nın meydana gelişi, bu firari barbarlardan kaynaklanmıştır. Iordanes'in tarihinde ve Niebelungen'de, göze çarpan Hunnoiler, Attila Hunları idiler.
Hunların, Sogdiana ve Oxus boylarına inen kolları içinde fiziki bakımdan farklılık ar... (Devam)
Libya'nın bilinen ilk tarihi, ülkede mevcut mağara, harabe ve eski eserler üzerinde yapılan araştırmalara göre, M.Ö. 400 yıllarında yaşamış olan Berberilerle başlar. Eski Yunanlılar Libya'nın en eski yerlileri olarak bilinen Berberilere, 'Lebular' ve ülkeye de 'Lebu' diyorlardı. Zamanla bu kelime, 'Libya' şeklinde söylenmiştir.
Berberiler, uzun müddet Fenikelilerin istilasında kalmışlardır. Libya, bundan sonra birçok milletlerin istilasına uğradı ve pek çok medeniyetlerin tesirinde kaldı. Libya'yı önce Kartacalılar, sonra Romalılar idareleri altına aldılar. Romalılar buraya 'Afrika' adını verdiler. Bu isim yıllar sonra bütün kıta için söylenir oldu. Libya, bunlardan sonra 642 yılına kadar Vandallar ve Bizanslıların istilasında kaldı.
Mekke'de doğan İslam güneşi, 642 yılında Libya'yı aydınlatarak, Afrika karanlığını ve Bizans zulmünü ortadan kaldırdı. Emevi orduları bölgeyi bunlardan temizleyerek, İslam dinin... (Devam)
(v) Köprülüler Dönemi: Avrupa Baskısının Azalması: I. İbrahim dönemi (1640-1648) içerde çürümüşlük, ama dışarıda sınırlı başarılar dönemidir. Yetenekli komutanlar sayesinde Kırım Kazaklar'ın elinden geri alınmış ve Girit'in önemli limanları ele geçmiştir. 1448'de I. İbrahim tahttan indirilerek yerine yedi yaşındaki IV. Mehmet geçirilmiştir. Yeni padişahın çocukluk ve olgunluk döneminde, büyük devlet adamları olan Köprülüler'in sadrazam olduklarını görüyoruz. Köprülüler etkili ve aydın bir yönetimle padişahın mutlak despotizmini sınırlandırmışlar ve devlete belirli bir iç istikrar sağlamışlardır. Bu sırada devlet Avrupa'dan baskı altında kalmadığı için bunun sağlanması kolaylaşmış... (Devam)
Abdülhamid Dönemi dış politikasına geçmeden önce, kısa bir şekilde Abdülhamid'in kişiliğinden bahsetmek yararlı olacaktır.Kuşkusuz 33 yıllık saltanatı süresince kişiliği devlet dış politikasının belirlenmesinde önemli bir yere sahiptir.
Abdülhamid; Osmanlı'da özellikle Abdülmecid döneminde ivme kazanan değişim sürecinin başlarında doğmuş , büyümüş ve kendisi de bu süreçte rol oynamıştır.Kırım Savaşı'na, Islahat Fermanına, Avrupa'dan ilk kez borç alınmasına, Dolmabahçe Sarayı gibi maliyeyi yıkan masraflar yapılmasına, yapılan yurt dışı gezisine daha şehzadeyken şahid olmuştu. Harem içindeki çekişmelerin içinde yaşamış, bu dönemde az konuşup çok dinleyerek gözlemlerde bulunmuştur.Annesi ve babasının ölümleri nedeni ile evhamlı,çocukluğunda aile sevgisi göremediğinden insanlara karşı çekingen ve ihtiyatlı,diğer birçok şehzadelerde görüldüğü gibi anca... (Devam)
Kalay ve bakırın karışımından oluşan tunç Anadolu'da Kalkolitik sonunda görülür. Ancak tunç madeninin alet ve kap yapılmasında kullanılması 3. binin başlarına rastlar.
Mezopotamya'da ve Mısır'da tunçtan eserlerin yapılmaya başlandığı sıralarda (M.Ö. 4. bin sonu) yazı keşfedilmiş bulunduğundan bu ülkeler için Tunç Çağı deyimi yerine yazılı belgelerden elde edilen kronoloji ve sınıflandırmalar kullanılır. Buna karşılık yazıyı henüz kullanmayan Anadolu, Hellas (Yunanistan), Balkanlar ve Avrupa gibi bölgeler için Tunç Çağı deyimi geçerlidir. Tunç Çağı Anadolu'da 3000, Girit'te, Ege'de ve Hellas'ta 2500-2000, Avrupa'da ise 2000 yıllarında başlar.
Akhunların Kalıntısı Olarak Kalaçlar Akhunlar, ortaçağın büyük devletlerinden biriydi. V. ve VI. yüzyıllarla sınırlanan tarihlerde, Türkistan, Maveraünnehir, DoÄŸu Ä°ran, Afganistan ve Hindistan'ın kuzeyinde geniÅŸ bir arazi üzerinde, siyasi, askeri, kültür ve medeniyet alanındaki izleri ile göze çarptılar. Sasaniler ve Hindu mahalli devletleri ile komÅŸu olduklarından, onlarla bir asır boyu münasebetlerde bulundular. Önceleri "mleccha" diye Hint kaynaklarına geçtiler. Zamanla birbirlerini yakından tanıdıklarında kaynakların onlara "huana" ismini verdikleri görülmüştür. Sasaniler ise sonraki kaynaklarda takip edildiÄŸi üzere Akhunlara Haytal/Hebtal demiÅŸlerdir. VI. yy. ortalarından sonra, Sasaniler ve Göktürkler aralarında bir anlaÅŸma yaparak Akhunlara karşı birlikte hareket ettiler. Ä°ÅŸte bu sebepten dolayı Akhunlar iki blok arasında istenilen dayanışmayı gösteremedi. Ãœlke toprakları iki devlet arasında paylaÅŸtırıldÄ... (Devam)
Bugün İsviçre denilen Helvetia'da yaşayan Kelt kabilelerin M.Ö. 58 yılında Roma İmparatoru Julius Caesar'a yenilmeleriyle ülke beş asır boyunca Roma İmparatorluğunun bir bölümü sayılmıştır. M.S. 5. yüzyılda Hıristiyanlığı kabul etmiş olan Burgondlar, Jura'nın Cenevre Gölünün iki yanına yerleştiler. Almanlar ise Ren ile Aşağı Aar havzasına yerleşerek bölgeyi Germenleştirdiler.
Bölge sonra Roma Germen İmparatorluğuna katıldı. On birinci yüzyıldan itibaren feodal devletler kurulmaya başlandı. On üçüncü yüzyılda da Habsburglar Sülalesi orta ve batı İsviçre'ye hakim oldu. 1291'de üç kanton Schwyzuri Nidwalden birleşerek Habsburglara karşı bir savunma ittifakı kurdular. Böylece İsviçre Konfederasyonu (adını birleşen kantonların en büyüğü olan Schwzy'den aldı) doğdu.
Daha sonraki yüzyıllarda İsviçreliler Habsburglara karşı bağımsızlığı savunmak için birçok kere silahla saldırdılar. On dördünc... (Devam)
Afganistan Devleti, Afganların bölgedeki diğer topluluklar üzerinde üstünlük kazanmaları ile 18. asırda kurulmuştur. Dil ve ırk birliği bulunmayan bu ülkede, siyasi birlikte yoktur. Bugün yaklaşık 25 milyon insanın yaşadığı Afganistanın toprak büyüklüğü, 657.500 km2lik bir yüzölçüme sahiptir. Afganistan; kuzeyinde Türkmenistan, Özbekistan ve Tacikistan ile; doğusunda Çin Türkistanı (Doğu Türkistan), Keşmir ve Pakistan ile; güneyinde Pakistan ve batısında ise, İran ile komşudur.
Afganistanın coğrafi yapısı; genellikle üzerinde sıra dağların bulunduğu yaylalardan ve yer yer de ovalardan oluşmaktadır. Bir ziraat ve tarım ülkesi olan Afganistanda kuraklığın yaygın olması ve elverişsiz tabii şartlardan ötürü toprakların ancak onda biri kullanılabilmektedir. Coğrafi şartları çerçevesinde idari olarak da Afganistan, bazı bölümlere ayrılmıştır. Bunlar; Kabil, Kandehar, Herat, Hezaristan, Nuristan, Vehan, Bedah... (Devam)
1920den sonra Türkiye İktisadi politikası, türkiye ekonomi politikası, Atatürk dönemi iktisadi politika
Atatürk Dönemi İktisadi Politika | İzmir İktisadi Kongresinden Sonra Türkiye Ekonomi Politikası İzmir İktisat Kongresi'nde, Türk sermaye çevresinin bir araya getirilmesi ve devletle iç içe girişimlerde bulunulması hedefleniyordu. Fakat İzmir İktisat Kongresi'nde alınan kararlar pratik ve uygulanabilir olmaktan çok sembolik değerler taşıyordu, iktisat kongresinden sonra Türkiye Cumhuriyeti'nin giriştiği ilk icraat, sermaye çevreleriyle ortaklaşa olarak 1924'te İş Bankası'nı kurması olmuştur. Bu banka, özel statülü fakat resmi görünüşlü bir banka idi.
Yeni Cumhuriyetimizin önem verdiği diğer bir konu ise yabancı sermayenin ülkeye girmesi için yapılan teşvikler idi. Yalnız yabancı sermayeye karşı olan yaklaşım, Osmanlı mirasından dolayı ister istemez ihtiyatlı olacaktı. Atatürk bu konuda: "Kanunlarımıza riayet ... (Devam)
I. Murat, Murad Hüdavendigâr (Murat I) (d. Mart / 29 Haziran 1326, Sogut - ö. 28 Haziran 1389) Osmanlı Devleti'nin üçüncü padişahı. Babası Orhan Gazi, annesi Nilüfer Hatun'dur.
"Hükümdar", "bey" anlamına gelen hüdavendigâr unvanı verilmiştir. Tuğrası "Sultan Murad bin Orhan" olarak istiflenmiştir. Bazı kitabelerde "Melikû'l-Âdil İl Gazi es-Sultan Giyâsû'd-Dünya ve'd-Din" sanı ile anılmıştır. Adına kesilmiş olan gümüş ve bakır sikkelerde ve bazı diğer kitabelerde "Murad bin Orhan el-Melik, el-Adil", "es Sultanü'l Gaalib" ad ve unvanları kullanılmıştır. Bazı kaynaklara göre, bu Osmanlıların İlhanlılara olan bağımlılığının sona erdiğini göstermektedir. Böylece Sultan ünvanı ilk kez I. Murat zamanında kullanılmıştır. Batı kaynaklarında "Amourad I" olarak anılmaktadır.
Edirne'yi alarak Balkanlar'a geçmiştir ve Balkanlar'da fetihler yapmaya başlayarak Osmanlı Devleti'nin sınırla... (Devam)
Avrupa hun ile bizans barışı, avrupa hun ' bizans barışı, attila ile bizans barışı, Avrupa hun ve bizanslarla barış
Avrupa Hun ' Bizans Barışı 447 muharebelerinden sonra Hunlarla Bizanslılar arasında diplomatik müzakereler başladı. Askeri gücü tükenen Bizans, ağırlığı diplomasiye kaydırdı ve bu alanda beklediklerinden fazla başarı sağladılar. Bu devrin diplomasisi hakkında en önemli kaynağımız Priskos'un eseridir. Bu arada Attila, 449'da Karadeniz sahillerinde muhtemelen Azak Denizi bölgesinde oturan Akatzir kavmine karşı sefer yapmak zorunda kaldı. Bu kavim, Hunlarla iyi münasebetler içinde yaşıyordu ve imparator Theodosios bu kavmi Hunlara karşı kullanmayı denemiş fakat başaramamıştır. Attila bu olaydan haberdar olunca Akatzirler üzerine sefer yaparak onları kendine bağladı. İsimlerinden ve hayat tarzlarından bunların büyük bir Türk boyu olduğu anlaşılıyor. Bu sıralardaki kabile reislerinden birinin adı Ku... (Devam)
Doğu Göktürk Devleti Bir sürü tartışmadan sonra kağan olan Işbara adı gibi cesur bir şahsiyete sahip olduğu için devlete bağlı bütün boyların kalbini kazanmıştı. Doğu sınırları dışındaki Moğol kabileleri dahi ona itaat etmişlerdi. Aynı Işbara Çin'e elçi göndererek iyi niyetini gösteriyordu.
Bu arada Göktürk-Çin iliÅŸkilerinde Ch'ang Sun-sheng isimli bir diplomat ön plana çıkmaya baÅŸlamıştı. Aslında bu kiÅŸi 580 yılında Ch'ien-chin prensesin gelin getirilmesi sırasında refakat eden heyetle birlikte gelmiÅŸti. IÅŸbara, gelen heyete çok maÄŸrur davrandığı halde, Ch'ang Sun-sheng'in iyi niÅŸancı olması sebebiyle onu alıkoymuÅŸ birlikte avlara çıkmıştı. Onun olaÄŸanüstü niÅŸancılığına hayran kalan IÅŸbara, daha fazla yakınlaÅŸarak dost oldu. Hatta, onun niÅŸancılık tekniÄŸinin kendi adamlarına Ã... (Devam)
Arnavut halkı, M.Ö. 2000 yıllarında Balkan Yarımadasına yerleşen İlliryalıların torunlarıdır. İllirya M.Ö. 167 yılında Romalılar tarafından zaptedildi ve 500 yıl Romalılar tarafından yönetildi. Ancak bu bölgenin iç kısımlarında yaşayan İlliryalılar, Romalıların baskılarına uzun müddet karşı koydular. İşte bunlar, Roma İmparatorluğunun 395'te parçalanmasından sonra Arnavutluk ve Arnavut adlarını aldılar ve Doğu Roma İmparatorluğunun bir parçası oldular.
1468 yılında Osmanlılar Arnavutluk'u zaptettiler ve uzun müddet burayı idareleri altında bulundurdular. Osmanlı Devletinin adil idaresinden mennun olan Arnavutlar kendi istekleri ile 17. yüzyılda İslamiyeti kabul ettiler. Dini yaymak için gayret gösterdiler. Osmanlılar burada askeri teşkilat kurdular ve süvari birlikleri teşkil ettiler. Arnavutlar zamanla kendi kültürlerini bırakarak Osmanlı kültürünü benimsediler.
Reform, Dini Reformasyon, Reform Hareketi, Reform nerede başladı, reform nerde başladı, reformu kim başlattı, reform nedir, reformun nedenleri, reformun sonuçları, reformasyon, martin luther, e. Dini Reform (Reformasyon) 15. ve 16. yüzyıllarda Avrupa insanının din alanındaki düşüncelerinde ortaya çıkan değişiklikler bir yanda Batı'nın üstünlüğünün temel nedenlerinden biri olmuş öte yanda daha sonraki yüzyılların siyasi tarihi üzerinde çok önemli etkide bulunmuştur.
           Dini reform, Katolik Kilisesi'ne muhalefet olarak ele alınırsa, bu iki kaynaktan gelmiÅŸtir. Kilise, 15. yüzyıla gelindiÄŸinde monarkların ve zenginlerin vicdanlarında sahip olduÄŸu önemli yeri yitirmeye baÅŸlamıştı. Ama aynı zamanda sade vatandaşın da güven ve inancı sarsılmıştı. Monarklar ve zenginler üzerinde ruhani gücünün azalmasının etkisi, kendi içiÅŸlerine karışmasına, manevi sınırlandırmalarına, iddia ettiÄŸi genel hÃ... (Devam)
Amerikada İç Savaş ve Sonrası, 18. yüzyılda amerika iç savaş, 19. yüzyılda amerikada iç savaş, amerika iç savaş, amerika iç savaş ve sonrası, abd iç savaş, abd iç savaş ve sonrası
4. İç Savaş ve Sonrası ABD, 1861 - 1865 yıllarında kuzey ve güney eyaletleri arasında büyük bir iç savaş ve parçalanma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Bu savaşın nedenlerinden biri, insancıl duygulardır. Temel insan hak ve özgürlüklerinin savunucusu, eşitlik anlayışının yerleştiği ve bu yönleriyle öteki ülkelere örnek ABD'de zencilerin hala tutsak olarak çalıştırılması, özellikle Abraham Lincoln gibi bir başkanın yönetimi altındaki ülkenin liberal çevrelerinde büyük bir "anakronizm" (tarih yanılgısı) olarak değerlendiriyordu. Ama en az bunun kadar önemli bir başka nedeni zenci köleliğinin ekonomik yönünde yatar. Ekonomisi tarıma ve özellikle pamuk ekimine dayanan güney eyaletlerinde çalıştırılmak üzere, Afr... (Devam)
Orhun Yazıtları, Göktürk İmparatorluğu'nun ünlü hükümdarı Bilge Kağan devrinden kalma altı adet yazılı dikilitaştır. Moğolistan'ın kuzeyinde, Baykal gölününü güneyinde, Orhun ırmağı vadisindeki Koşo Saydam gölü yakınlarındadır. Bu yazıtlardan Köl Tigin ve Bilge Kağan yazıtları, Koçho Tsaydam bölgesindeki Orhun Irmağı civarında; Bilge Tonyukuk yazıtları ise, Köl Tigin ve Bilge Kağan yazıtlarından yaklaşık 360 km uzakta, Tola Irmağı'nın yukarı yatağındaki Bayn Tsokto (Bayn Çokto) bölgesindedir.
Bilge Tonyukuk yazıtlarının, (Orhun Irmağı civarında olmamasına rağmen), Orhun yazıtlarıyla birlikte düşünülmesi, anılması Köl Tigin ve Bilge Kağan yazıtları ile aynı döneme ait olması ve aynı konuları içermesindendir. Yazıtlar Türk dili, tarihi, edebiyatı, sanatı, töresi hakkında önemli bilgiler vermektedirler. Türk ve Türkçe adı, ilk kez Doğu Göktürkler dönemine ait bu yazı... (Devam)
İspanya dönemi öncesi Peru tarihi hakkında, elde yazılı ve kayıtlı dokümanlar yetersiz olduğu için, bilgiler oldukça zayıftır. Yapılan tarihi çalışmalardan çıkarılan sonuçlara göre, Peru topraklarında ilk yaşayanlar Panama Boğazını geçen ve Pasifik Okyanusunu aşan göçebe avcıları ve balıkçılık yapan insanlardır. Peru'da M.Ö. 1200 yıllarından, M.S. 1532 yılına kadar çeşitli medeniyetler gelip geçmiştir. Chavin (Şöven), Klasik, Chimu ve İnka diye bilinen bu dönemlerin sonuncusu olan İnka medeniyeti kıtada ve ülkede en tesirli olanıdır.
İspanyollar ilk olarak 1531 yılında Francisco Pizarro vasıtasıyla ülkeye geldiler. Bundan sonra Lima, Peru'ya İspanya adına gelen genel valilerin merkezi oldu. Güney Amerika'da iyice yerleşen ve kuvvet bulan İspanyol idaresi, Peru'nun bağımsızlığının gecikmesine sebep oldu. 1821 yılında Arjantinli Jose de San Martin, Peru topraklarını topladığı kuvvetlerle ele geçirdi.
... (Devam)
Bilinen en eski tarihi M.S. 800 yıllarında Vikingler zamanıdır. Fakat günümüzde Avrupa müzelerinde bulunan en eski tarihi eşyalar burada yapılan kazılarda elde edilmiştir. 9-11. asırlarda burada bulunan Vikingler ilk Danimarka Krallığını kurmuşlardır. Danimarka tarihinde İngiltere'yle yapılan sürekli savaşlar önemli yer tutar. Danimarka Krallığı İngiltere'ye yaptığı devamlı akınlar neticesinde 1013 senesinde İngiltere'yi ele geçirdi.
İngiltere ile birlikte Norveç'i de Danimarka'yla birleştirerek büyük bir krallık kurdu. 1042 senesinde çıkan karışıklıklarda İngiltere bağımsızlığını kazandı. 1397'de iç karışıklıklarda Norveç'le birlikte İsveç de Danimarka'ya bağlandı. Yapılan savaşlar sonunda 1645'te Danimarka bugünkü durumunu aldı.
1848'de yapılan deÄŸiÅŸiklikle meÅŸruti bir idare kabul edildi. Birinci Dünya Savaşında tarafsız kalan ülke, Ä°kinci Dünya Savaşında de tarafsızlığını ilan etmesine raÄ... (Devam)
1715-1718 Osmanlı-Avusturya-Venedik Savaşı Osmanlı İmparatorluğu 'nun Karlofça Antlaşması'yla kaybettiği toprakları geri almak amacıyla savaştığı ancak başarısızlıkla sonuçlanmış bir savaşlar dizisidir.Kanuni döneminde 0smanlı-Avusturya ilişkilerinin temelinde Maceristana hakim olma istegi yatıyordu.
Savaşı hazırlayan nedenler Osmanlı-Kutsal İttifak Savaşları'nda uğranılan yenilgi ve bu savaşları takiben 1699'da imzalanan Karlofça Antlaşması sonucu Mora ve Macaristan'ın kaybedilmesi Osmanlı Devleti'ni çok sarsmıştı. Ancak 1711'de Çar Büyük Petro önderliğindeki Rusya'yla yapılan Prut Savaşı'nın kazanılması Osmanlı Devleti'ni bir ölçüde cesaretlendirdi. Venedi... (Devam)
Bozkurt'tan türemiş olmak inancı Türklere uzun zaman boyunca büyük bir gurur, emniyet ve geleceğe güvenle bakma duygusu vermiştir. Bazı Türk destanlarında ana, bazı Türk destanlarında baba olarak görülen Bozkurt çok defa Türk neslinin yok olacağı zaman ortaya çıkmakta ve Türklerin neslinin devam etmesini sağlamaktadır. Böylece Türklerin soyunu kutsallaştırmaktadır. Türklerin millet hayatında büyük tesiri olacak hareketlere girişecekleri zamanlarda Bozkurt onlara yol göstermekte, rehberlik yapmaktadır. Ergenekon Destanı'nda ve Kut Dağı efsanesinde Bozkurt milli bir kılavuz rolünü oynamaktadır. Türk'ün zor duruma düştüğü zaman Bozkurt'un ortaya çıkarak onu kurtarması, evladı üzerine eğilen bir ****... (Devam)
Antik Mısır (Khemet, Egypt), Antik Çağ'daki en büyük medeniyetlerdendir. M.Ö. 3050 yılları civarında kuruluşundan önce, güney Mısır ve kuzey Mısır olarak ikiye ayrılmaktaydı.
Yukarı Mısır'ın tarihine değin bulunan en eski bilgiler M.Ö. 6000'li yılları göstermektedir; ancak kurucusu Tiu'nun doğum tarihi ya da yaşadığı dönem hala sırdır. Aşağı Mısır'a gelince, bilinen kurucusu Ro en ünlü kralı da Scorpion King ' Akrep Kral filminde de ilham alınan Scorpion of Egypt (Mısır Akrebi), Zekhen'dir. Yukarı Mısır'ı kendi yönetimi altında birleştiren Zekhen'den sonra kral olan Narmer, Delta bataklıklarına doğru yayılmayı sürdürmüştür.
Narmer'in kuzey Mısır'daki; Wazner'in güney Mısırdaki egemenliği sonrasında; Hor-Aha (ya da Menes olarak bilinir) birleşik Mısır İmparatorluğu'nun ilk firavunuydu.
Antik Mısır; Augustus Caesar'in liderliğindeki Roma İmparatorluğu tarafından M.Ö. 30 yılında ele geçirilmişt... (Devam)
hun dili, hunların dili, hun dili hakkında bilgi, hunların dili hakkında bilgi, hun dili nasıldır, hun dili araştırması
Hun Dili Hun dili hakkında güvenilir hiçbir kayda rastlamıyoruz. Fakat Bizans yazarı Priskos, 440'lı yıllarda Got kumandanlarının büyük bir gayret ile Hunca konuştuklarını yazar. Bugüne kadar 15-20 kadar Hun şahıs adı kalmıştır ve bunlar da kendilerini çevreleyen yabancıların anlayabildikleri kadar doğrudur. Bu isimlerden önemli bir kısmı Türk dilleri ile büyük bir yakınlık gösterir. Lâkin Hunların Cermen adları aldıkları da anlaşılmaktadır. Attila'nın amcasının adı Rua ve Attila adı bunlardandır. Gotların da Hun adları taşıdıklarını biliyoruz. Attila'nın babasının adı Muncuk "İnci" Rua'nın yeğeninin adı Oktar "Kuvvetli, Yiğit", amcasının adı Oibars "Panter", Attila'nın ilk karısının adı Arıkan "Temiz Prenses", Attila'nın oğulları Ernak "Kahraman", Ellak "İlk", Dengizik "Den... (Devam)
uygarlığın global nitelik almaya başlaması mö 500 Ms 1500, siyasi tarih, oral sander siyasi tarih
B. UYGARLIĞIN "GLOBAL" NİTELİK ALMAYA BAŞLAMASI (MÖ 500 - MS 1500)            Globalleşme, kısaca, "çeşitli insan topluluklarının global bir sistem içine alınması süreci" olarak tanımlanabilir. "Sistem", parçaları arasında düzenli ilişkiler olan bir bütünse, çeşitli uygarlıklar arasında düzenli ve sürekli alışverişin, etkileşimin bulunması, bir dereceye kadar bugünkü dünyanın temel özelliğidir ve yarın büyük ölçüde böyle olacaktır.
           Bilinen tarih boyunca, insan topluluklarının coğrafi kapsamlarının genişlemesine doğru bir eğilim görülmektedir. Bu eğilim, toplumsal örgütlenmenin genişleyen çerçevesini gösterir. 6000 yıl önce Mezopotamya'nın kent-devletleri arasında "büyük" bir toplum oluştuğu zaman, bu bölgenin çapı en çok 1000 km iken, 2000 yıl önce Roma İmparatorl... (Devam)
İtalyan Birliği'nin Kuruluşu            Napolyon Savaşları'nın altüst ettiği Avrupa haritasına bir düzen vermek, daha doğrusu 18. yüzyıl düzenini sürdürmek için toplanmış bulunan Viyana Kongresi kararlarına göre kurulmuş bulunan 36 devletli Germen Konfederasyonu ve İtalyan yarımadası, büyük ölçüde Avusturya - Macaristan İmparatorluğu'nun etkisi altına alınmış bulunmaktaydı. Bu yüzden, İtalyan ve Alman ulusal birlikleri kurulacaksa, Avusturya'nın bu etkisinin kırılması, daha açık bir deyişle, bu devletin savaş alanlarında yenilmesi gerekmekteydi. Gerçekten, daha önce incelenen 1848 başarısız girişimlerinden sonra, gerek Piyomente ve gerekse Prusya bu yolu denemişlerdir.
           Piyomente Başbakanı Kont Cavour, Avusturya'yı yenebilmek için Fransa İmparatoru III. Napolyon ile ittifak kurdu. Napolyon, dış politikasını Katoliklik ve milliyetçiliğin savunulması üzerine kurduğundan, İtalya'dak... (Devam)
Hindistan..İsmi anıldığında akla ilk gelen bir Budizm başkenti olduğudur.Fakat tarihi kaynaklara göre Hindistan'ın geçmişi "Osmanlı sevdasına dayanır".
Hindistan'ın başkenti Yenidelhidir.1 milyarın üzerinde nüfusu olmakla birlikte birçok dini de bünyesinde barındırır.Ve nüfusunun %81 'i gibi bir oranla da baş dini Budizm'dir.
Hindistan'ın tarihte inanılmaz seviyede bir Osmanlı sevdalısı olduğunu çok az kişi bilmektedir.Hatta ilk duyanlar şaşırabilir:'Nasıl olur da 21.yüzyılda sömürgeden çıkmış ve Budist bir halk tarihte bu şekilde olabilir''fakat bu bir gerçek ve bu gerçeğin kaynakları İngiltere arşivlerinde yer almaktadır.Dönem Sultan II. Abdülhamid'in dönemine rastlar.
1887'de Osmanlı-Rus savaşı patlak verince bunun Hintliler üzerindeki tesiri muazzam olur.Zira onlara göre Osmanlı Devleti'nin başına bir ÅŸey gelmesi,Ä°slam'ın son güçlü hür kalesinin yavaÅŸ yavaÅŸ yok olması,dolayısıyla kendilerinin de Ã... (Devam)
Tunus, gerek Akdeniz ve Kuzey Afrika hakimiyeti ve gerekse Avrupa'nın Afrika ile olan münasebetleri bakımından büyük bir stratejik öneme sahiptir. Tunus'un coğrafi konumu göçebe Berberilerden sonra, daha çok deniz yoluyla gelen çeşitli etnik toplulukların ülkeye yerleşmesinde en büyük faktör olmuştur.
M.Ö. 1000 yılından itibaren Fenikeliler, Tunus'ta ticaret merkezleri kurmaya başladılar. M.Ö. 5. yüzyıl sonlarında Fenikeliler Tunus'a gelip yerleştiler ve burada Kartaca Cumhuriyetini kurdular. Tunus, daha sonra batıdan gelen Vandalların, 6. yüzyılda da Bizanslıların hakimiyeti altına geçti.
sütçü imam olayı, sütçü imam olayı hakkında bilgi, sütçü imam olayı nasıl oldu, sütçü imam olayı ne zaman oldu
Sütçü İmam Olayı Fransız kuvvetlerinin Maraş'a girişlerinin ertesi günü 31 Ekim 1919 tarihinde Fransız ve Ermeni askerler üçer-dörder kişilik gruplar halinde çarşı - pazar ve mahalleleri dolaşıyordu. Türklerin bazılarını dövmelerinin yanında, Türk milletini ve Türk Hükümeti'ni aşağılayıcı sözler sarf ediyorlardı. Bardağı taşıran son damla, Fransız askerlerinin Uzunoluk Hamamı'ndan çıkan Türk kadınlarına sarkıntılık etmeleri olmuştur.
Bir grup Fransız - Ermeni askeri ikindi üzerinde Uzunoluk Caddesi'nden kışlaya dönüyorlardı. Askerler yol değiştirerek hamamdan çıkan kadınların inmekte oldukları alana yöneldiler ve kadınlardan birine yaklaşarak "Artık burası Türklerin değildir, Fransız memleketinde peçe ile gezilmez." diyerek kadının peçesini yırttılar. Peçesi yırtılan ve ... (Devam)
25 Aralık 2009 - 31 Ağustos 2010 tarihleri arasında ziyarete açık olan İki Sevdalı: İstanbul ve Donanma Sergisi'nde 35 yağlıboya tablo, 15 suluboya tablo, 30 gravür, 70 kitap ve 50 adet obje sergilenmektedir. Sergilenen objeler arasında İstanbul kenti ve Donanma için önem arz eden yangın tulumbaları, deniz fenerleri, gemi modelleri, seyir aletleri ve tabancalar bulunmaktadır. Serginin teması, "İki Sevdalı" olan İstanbul ve Donanma'dır; bir başka deyişle, İstanbul ve Donanma'nın birbiriyle bütünleşmiş olmasıdır. "İki Sevdalı" sözüyle anlatılmak istenen Donanma'nın İstanbul'a, İstanbul'un da Donanma'ya duyduğu özlem ve sevgidir. Donanma'nın, sefere çıkıldığında, İstanbul'a, sevdiklerine, ailesine kavuşmak için yanıp tutuşması, İstanbul'un da, ganimet, servet ve hazine getiren; adeta bir eş, bir baba olarak görülen Donanma'nın dönüşünü dört gözle beklemesi, bu sergiyle etkileyici bir biçimde ortaya konmaktadır. Bu sergi... (Devam)
Beş yüz yıllık geçmişi boyunca Ruslar ile Türkler arasındaki mimari ilişkiler pek çok açıdan incelenebilir. On beş ile on yedinci yüzyıl arası Bizans mirasının değerlendirilmesi konusu her iki ülkenin mimarilerinin gelişiminde önemli bir sorunsal oluşturmuştur.
BeÅŸ
yüz yıllık geçmişi boyunca Ruslar ile Türkler arasındaki mimari ilişkiler
pek çok açıdan incelenebilir. On beş ile on yedinci yüzyıl arası Bizans
mirasının değerlendirilmesi konusu her iki ülkenin mimarilerinin gelişiminde
önemli bir sorunsal oluşturmuştur. On sekizinci ve on dokuzuncu yüzyıllarda
Türk ve Rus mimarlar ulusal gelenekleriyle Batı mimarlığının bağdaştırılabilmesi
amacıyla çeşitli çarelere başvurdular. Bunlardan en ilginci de, Batılılarca
doğulu olarak kabul edilen ülkelerimizde mimari oryantalizmin doğuşunda
Türk adının anlamı, türk adının anlamı nedir, türk isminin anlamı, türk isminin anlamı nedir, türk isminin manası nedir
Türk Adının Anlamı Türk adının hangi anlama geldiği konusunda birçok araştırma yapılmıştır.
Türk adı Uygur metinlerinde "Güç, Kuvvet" anlamında kullanılmıştır Kaşgarlı Mahmut'un "Divan-ı Lügati't-Türk" adlı eserinde Türk adı "Olgunluk Çağı" anlamında kullanılmıştır. Çin kaynaklarında Türk adı "Miğfer" anlamında kullanılmıştır. Ziya Gökalp ise, Türk adının "Türeli (Töreli), kanun nizam sahibi" anlamına geldiğini belirtmiştir. Türk adına ilk olarak Çin yıllıklarında bahsedilmiştir. Bizanslılar, İranlılar ve Araplar ise VIII. (8) yüzyıldan itibaren Türkçe konuşan ve boylar halinde yaşayan topluluklarına Türk adı vermişlerdir. Türkiye adı VI. (6) yüzyıldan itibaren Bizans kaynaklarında Orta Asya için kullanılan coğrafi bir terim olmuştur. Daha sonraki döneml... (Devam)
600 Çinli Sui imparatoru Wen-ti'nin de kışkırtmasıyla, 582 yılında hâkanlığın Doğu kanadının yüksek otoritesini tanımayan ve batıda kendi istiklâlini ilân eden Tardu, her iki kanadı da kendi idâresinde birleştirme çabası içindeydi. Çin'in, Tulan hâkan'a karşı kardeşi K'i-min (T'u-li)'i tutarak Doğu hâkanlığını karıştırması üzerine Çin'e karşı sefere çıktı. Çinli general Ç'ang-sun Şeng'in su kaynaklarını zehirlemesi sebebiyle, büyük asker ve at kaybına uğradı (600).
600-609 Tulan'ın ardından Doğu Göktürk hâkanlığı tahtına K'i-min (=T'u-li) oturdu: Başta Ç'ang-sun Şeng olmak üzere Çin'in amacı, Göktürk hâkanlığını çökertmek ve hatta Türk kültür ve varlığını yok etmek idi. Bu amaçla raporlar hazırlanmakta, Göktürk âilesi birbirine düşürülmekte, entrikalar çevrilmekte idi. Çin'in muvafakati ile Tulan'dan sonra tahta Ye-hu'nun oğlu K'i-min (=T'u-l... (Devam)
Osmanlı Rönesansı Avrupa sahnesinde tüm bu gelişmeler olurken, 15. ve 16. yüzyıllarda Avrupa'nın en güçlü devleti olan Osmanlılar, 17. yüzyıl boyunca duraklama dönemine girmiş ve gerilemenin de görülmez tohumları atılmıştı. 18. yüzyıl, genel hatlarıyla, bu görülmez tohumların "kaktüs bitkisi" vermeye başladığı gerileme döneminin başlangıcı olarak kabul edilebilirse de, göreli barış sürelerinin de etkisiyle, Osmanlılarda ilginç bir uyanışın ortaya çıktığı gözlemlenir. Devletin temel kurumlarında hemen hemen hiçbir değişiklik yapılmamış olmakla birlikte, bu uyanış iki açıdan önemlidir.
           Bir kere, 18. yüzyıldaki yenilikler, 19. yüzyılda gerçekleÅŸtirilecek olan reformların bir bakıma çıkış noktası olmuÅŸ, gerilemenin nedenlerine "laik" bir bakı. Açısı getirmiÅŸtir. BozukluklarÄ... (Devam)
Avrupa Hunları, Avrupa Hunları Hakkında Bilgi, Avrupa Hunları Kimdir, Avrupa Hunları Makalesi
Avrupa Hunları 4. yüzyılın sonunda Avrupa'nın ufkunda görünen Hunlar, İç-Asya'dan batıya gelen Türk soyundan kavimlerin ilki idi ve bunu baÅŸkaları izleyecekti. Bölgede yaklaşık 80 yıllık ömürleri boyunca inanılmayacak derecede önemli olaylara sebep olan Hunlar, önce Batı-Asya'nın TürkleÅŸmesini saÄŸlamış, Avrupa'nın o zamanki nizamını altüst etmiÅŸ, Büyük Kavimler Göçünü harekete geçirmiÅŸ ve Cermen Kavimlerini bir daha birleÅŸmemek üzere dağıtmış, en önemlisi DoÄŸu ve Batı imparatorluklarını temelinden sarsmışlardır. Ä°lk OrtaçaÄŸÂ tarihinde bir fırtına gibi esen Hunlar, aradan geçen 1500 yıllık zamana raÄŸmen hâlâ insanların ilgisini çeken, nereden geldikleri gibi böyle kısa bir zamanda dünya ölçüsünde bir devlet kurabilmelerinin muamması da çözülemeyen bir toplumdur. En tanınmış kaÄŸanları Attila, dünya bÃ... (Devam)
uygur devrinin genel karakteri, uygur döneminin genel karakteri, uygurların genel karakteri, uygurların genel yapısı, uygurların genel yapısı
Uygur Devri'nin Genel Karakteri Uygur Kağanlığı Gök-Türk Devleti'nin sahip olduğu mirasın üzerine kurulduğu için, bu devletin yani bozkır kültürünün geleneğini sürdürüyordu. Ancak, zamanla Çinlilerle fazla yakınlaşma, Maniheizm'in girmesi hayat tarzını eskisine göre değiştirmelerine sebep oldu. Soğdluların devlet mekanizmasında yer alıp etkili olmalarının da rolü vardı. Yukarıda da söylediğimiz Uygur devleti Dokuz Oğuz boyları üzerinde yükselmişti. Yani halk unsurunun esası onlardı. Zaten, diğer kalabalık Karluk, Türgiş gibi boylar Orta Asya'nın batısına Sır Derya, Çu, Talas, İli gibi ırmakların havzalarında yoğunlaşmıştı. Dokuz Oğuz tabiri Çin kaynaklarında doğudaki Töles boylarına verilen addır ve 627 yılında ilk defa kullanılmıştır. Bunun yanınd... (Devam)
Ay Tengri'de Ülüg Bulmuş Alp Ulug Bilge Kağan Devri, alp ulug bilge kağan devri, alp ulug bilge kağan dönemi
Ay Tengri'de Ülüg Bulmuş Alp Ulug Bilge Kağan Devri 795 senesinde Kağan oğul bırakmadan ölünce Uygur büyükleri ve halk el birliği ile, çok sevdikleri başbakan Kutluk Bilgeyi Kağan olarak tahta geçirdiler.
Kutlug Bilge Hsieh-tieh kabilesinden idi. Fakat Yaglakar soyadını taşıyordu. Bilindiği gibi, Uygur Kağanları Yaglakar kabilesinden gelmekte idi. Kağan ve çocukları Yaglakar soyadını taşımakta idi. Kutlug Bilge'nin Hsieh-tieh kabilesinden olmasına rağmen Yaglakar soyadını taşıması tarihçileri şaşırmaktadır. Bu hususta Çin kaynakları imdadımıza yetişiyor. Kutlug Bilge Uygur Kağanı'nın evlatlığı idi. Bu sebeble Yaglakar soyadını taşıyordu.
Bu durumda karşımıza yeni bir mesele daha çıkıyor: Uygurlarda evlatlık müessesesi.
Kutlug Bilge Kağan halk tarafından çok sevilmekte, pek çok dost... (Devam)
Avrupa Hunlarının Eyer Takımları, avrupa hunlarının eyerleri, avrupa hunları ve at eyerleri
Avrupa Hunlarının Eyer Takımları Malzemenin yetersiz olması yüzünden uzun zaman Hun eyerlerinin restorasyonu yapılmamıştı. Halbuki son yıllarda eyerlerle ilgili parçalar ortaya çıkmıştır. Bununla beraber defin esnasında at koÅŸumlarının hayvanın üzerine deÄŸil, ölünün yanına konmuÅŸ olması da tanımayı güçleÅŸtirmiÅŸtir. Günümüzde parçaları nispeten eksiksiz olarak elegeçirilen Mundolsheim (Elsass) eyerinin altınlanmış gümüş levhalar ve diÄŸer madeni parçalarla aÄŸaç kısmının biraraya getirilmesi mümkün olmuÅŸtur. DoÄŸu menÅŸeli Hun ve Alan eyerlerinde altın iÅŸlemeli safihalar kullanılmıştır. Son zamanlarda elde edilen buluntulardan eyerin daha tam bir ÅŸekli bulunmuÅŸtur. Gem ve ağız demiri parçları arasında, Hun menÅŸeli oldukları şüphesiz olanlar da vardır. Karpatlar havzasında ele geçirilen gem ve at takımlarÄ... (Devam)
Sultan dördüncü Mehmed Han devrinde, Osmanlı târihinin en büyük celâli isyânını çıkaran âsi reisi. Silâhdar bölüğüne mensup kapıkulu süvârilerindendir. Anadolu'da Türkmen boylarının ağası olan Haydaroğlu Mehmed'in çıkardığı isyânı bastırarak meşhur oldu. 1648 (H. 1058)'de Yeni İl Türkmen voyvodalığına tâyin edildi ise de, ocak ağaları bu vazifeye getirilmesine razı olmadılar. Bu sebeble bir sene sonra vazifeden alındı.
Abaza Hasan Paşa, vazifeden azledilmesini bahane ederek 1651'de Kastamonu'da ayaklandı. İzmit'i ele geçirip, yol keserek yağmaya başladı. Üzerine Sivas vâlisi İbşir Mustafa Paşa gönderilmek istenmişse de, vazifeyi kabul etmedi. Yerine Karaman beylerbeyi Katırcıoğlu Mehmed Paşa, Sivas vâlisi olarak tâyin edildi ve isyânı bastırmakla vazifelendirildi. Harekete geçince, İbşir Mustafa Paşa, Abaza Hasan Paşa ile birleşip, üzerlerine gelen kuvveti Aksaray civarında bozguna u... (Devam)
24 temmuz tarihte bugün, 24 temmuzda doğan ve ölen ünlüler, 24 temmuzda neler oldu, 24 temmuzda olaylar, 24 temmuzda ölenler 24 temmuzda doğanlar, tarihte bugün 24 temmuz
c. Türklerin Üstünlüğü Yeniden Sağlamaları: Osmanlı Devleti (1300 - 1500) Osmanlı Türklerinin 14. yüzyılın başında kurdukları devlet, 16 yüzyılın sonuna gelindiğinde tüm Ortadoğu ile Kuzey Afrika, Anadolu, Balkanlar ve Doğu Avrupa'nın büyük bir bölümünü egemenliği altına alacak boyutlara ulaşmıştı. Varlığını 600 yıl sürdüren, Türk devletlerinin en uzun ömürlüsü olan Osmanlıların öyküsü, belki de o dönem tarihinin en önemli konusu sayılabilir.
           Her şeyden önce, Osmanlı Devleti, gazi uç beylerinin yarı bağımsız açık topluluklarından, merkezileşmiş bir hanedanlık devletinin toplumsal, ekonomik ve siyasal yapısına geçişin büyük hünerini göstermektedir. İkinci olarak, Osmanlı Devleti, İskender ve Sezar'ın Makedonya ve Roma imparatorluklarının gerçekleştirdiklerinin çok ötesinde, doğu ile batıyı, Hıristiyanlık ve Müslümanlığı, eski ile yeniyi, göçebeliğin irade, sa... (Devam)
İsrail'in tarihi çok eskilere dayanır. Hazret-i Davud ve Hazret-i Süleyman zamanlarında doğru yolda olan ve peygamberlere inanan Yahudiler devlet kurmuşlardı. Fakat daha sonra hak yoldan ayrıldılar. Allahü teala onlara İsa Peygamber'i gönderdi. Yahudiler Hazret-i İsa'ya inanmadılar ve çok eziyet ettiler. Öldürülmesi için çeşitli yollara başvurdular.
Nihayet havarilerden Yuda, Hazret-i İsa'nın yerini öğrenip Romalılara ihbar etti. Allahü teala tarafından Hazret-i İsa'nın göğe çıkarılmasından sonra Romalılar Kudüs üzerine hücum ederek Yahudileri dağıttılar. Bir kısmını esir edip, bir kısmını da öldürdüler. Kudüs'ü yağma ve tahrip ettiler. Bu suretle dağılan Yahudiler bir yerde toplanıp bir daha devlet kuramadılar. Her yerde hor ve zelil oldular, perişan bir halde yaşadılar.
Bu durumda yaşayan Yahudiler 19. asrın sonlarına doğru devlet kurma çalışmalarına başladılar. Arz-ı mev'ut (vadedilmiş topraklar) üzer... (Devam)
Orhun Uygur Devleti, orhun uygur devleti hakkında bilgi , orhun uygur devleti tarihi
Orhun Uygur Devleti Çin kaynakları Uygurları Hunların nesilleri olarak kabul ederler. Akraba kavimlerle birlikte Dokuz Oğuz-On Uygur diye isimlendirilirler.
Uygurlar IV.-V. asırlarda Toba devleti zamanında Töles adını aldılar. Çinlilere göre Uygurlar sayı bakımından pek kalabalık değillerdi. Fakat çok kabiliyetli ve cesur idiler. Yüksek tekerlekli arabaları vardı. Göçlerde ve harplerde bu arabalarına çok güveniyorlardı. Çin kaynaklarında Kao-ch'ih (yüksek tekerlek) adıyla da kaydedilmektedir.
İlk zamanlarda Töles boylarının müşterek bir reisleri yoktu. Göçebe oldukları için bir yerde devamlı oturmuyorlardı. Ata binmede, ok atmada üzerlerine yoktu. Toprakları verimsiz olduğu için atları az, koyun ve sığırları çoktu. Selenga, Orhun ve Tola nehirlerinin kıyılarında oturan bu oymaklar, Göktürk devleti kurulunca, onların h... (Devam)
Osmanlı Devleti, doğu ve batı dünyaları arasında eskiden beri temas noktası olan bir bölgede ve Yakındoğu'nun Müslümanları ile Hıristiyanlarını bir bayrak altında toplayacak şekilde tesis edilmişti. Dolayısıyla çeşitli soy, dil ve dine mensup topluluklar bu devletin tebâsı olarak yüzyıllarca huzur içerisinde yaşadı.
Osmanlı Devleti, doğu ve batı dünyaları arasında eskiden beri temas noktası olan bir bölgede ve Yakındoğu'nun Müslümanları ile Hıristiyanlarını bir bayrak altında toplayacak şekilde tesis edilmişti. Dolayısıyla çeşitli soy, dil ve dine mensup topluluklar bu devletin tebâsı olarak yüzyıllarca huzur içerisinde yaşadı. Ancak Fransız İhtilâli, XIX. yüzyılın başlarından itibaren Avrupa'nın siyasi ve fikri hayatında meydana getirdiği değişikliklerle Hıristiyan dünyası için yepyeni bir gelişme devri açmakla beraber Avrupa dışı memleketlerde, özellikle de Osma... (Devam)
siyasi tarih, oral sander siyasi tarih, din ve ilk buluşlar, tarıma dayalı uygarlıklar ortadoğunun üstülüğü dönemi din ve ilk buluşlar, ilk buluşlar, uygarlıklar, din, ilk buluş, tarihte ilk buluşlar
3. Din ve İlk Buluşlar            Mezopotamya'da yerleşik ve tarımcı halkların dinleri dört önemli özellik gösterir:
(i)                Güneşe tapma,
(ii)              Ölüme karşı aşırı bir ilgi,
(iii)            Çoktanrılılıktan tek tanrılılığa doğru yavaş bir evrim ve
(iv)            Bu dönemlerde ortaya çıkan Yahudi ve sonra gelen Hıristiyan tek tanrılı dinlerinin etkileneceği "ruhlar dünyası" ya da "yüce kat" kavramı.
Dünya tarihinin ilk döneminin bu çok kısa betimlemesinde, son olarak, Ortadoğu'nun bu üstünlük çağında dünya uygarlığına katkıları olan ilk buluşları sıralamak yerinde olur. Ortadoğu'da yerleşik yaşama geç... (Devam)
cumhuriyet dönemi ekonomi politikası, iktisadi politikası, aldığı önlemler
CUMHURİYET DÖNEMİNİN İLK YILLARINDA DEVLETİN İKTİSADİ VE EKONOMİK YAPISI, ALINAN TEDBİRLER VE EKONOMİK POLİTİKASI Osmanlı Devleti 1. Dünya Savaşı'ndan yenik çıkmıştı. İmzalanan Mondros Mütarekesiyle (1918), İtilaf devletlerine teslim olmayı kabul etmek zorunda kalmıştı. Mondros Mütarekesi'nin 7. maddesine dayanan emperyalist devletler (Fransa, İtalya, İngiltere ve bunun güdümündeki Yunanistan) Anadolu'nun her tarafını işgal etmeye başladılar. Bu işgallere karşı Mustafa Kemal'in Anadolu'ya çıkışı, Türk halkını önce pasif direnişe ve daha sonraları da bizzat kendisinin yöneteceği Milli Kurtuluş hareketini başlatması ile emperyalizmle bir ölüm-kalım savaşına başlanmış oluyordu. Doğu'da Bolşevikler'in desteğindeki Ermeniler kesin bir yenilgiye uğratılmış, Doğu cephesi Ankara hükümetinin 3 Aralık 1920'de Gümrü Zaferi ile kesin... (Devam)
Moğolistan'da yaşayan Proto-Moğolları ve Tunguzları; Türklerin kurduğu büyük Hun İmparatorluğu birleştirdi. Miladdan önce 3. yüzyıldan itibaren bölge Türklerin hakimiyetine geçti. On üçüncü yüzyılın başına kadar; Büyük Hun İmparatorluğu, Göktürk, Uygur, Karakutay devletleri hakim oldu. Cengiz Hanın birleştirip teşkilatlandırdığı kabilelerle, 1205'te Moğolistan'da ilk Moğol Devleti kuruldu.
Cengiz Han, 1227'de ölünce Moğol İmparatorluğu oğulları arasında bölüşüldü. Moğolistan'a Ögedey ve Toluy'un neslinden hanlar, 1634 yılına kadar hakim oldu. 1634'te Mançu Hanedanının hakimiyetine geçti. On yedinci yüzyılda Çarlık Rusyası, bölgeyi kontrolüne almak için teşebbüslere başladı. On sekizinci yüzyılda Moğolistan'da Rus ve Çin yanlılarının mücadelesi başladı.
Moğol prenseslerinin Çinliler gibi yaşaması Moğolistan'da milliyetçilik akımının başlamasına sebep oldu. Katolik misyonerlerinin faaliy... (Devam)