20000-10000 Yakutistan arazisinde en eski insan izlerinin ait olduğu dönem.
4000-1000 Anav Kültürü: Türkmenistan'da Aşkabat yakınlarındaki Anav'da bulunmuştur. Anav yakınlarında buna benzer ve daha sonraki (m.ö. 2500) yıllara ait bir başka kültür çevresi ve ürünlerine ise Namazgâh-tepe'de rastlanmıştır (dibekler ve bakırdan süs eşyaları). Anav kültürünü yaratanların milliyetleri kesin olarak tesbit edilememiş olmakla birlikte, bu kültürü yaratanların proto-Türkler olma ihtimali yüksektir. Bunun önemli bir göstergesi Türk kültürünün önemli bir unsuru olan At'ın ilk defa Anav kültüründe görülmüş olmasıdır. Anav ürünlerinden bazı örnekler: Güneşte kurutulmuş tuğla evler; at, koyun, sığır besiciliği; çiftçilk.
roma imparatorluğu, doğu roma imparatorluğu, batı roma imparatorluğu, roma imparatorluğu tarihi, roma imparatorluğu ne zaman ikiye bölündü, roma imparatorluğu nasıl ikiye bölündü
ç. Roma İmparatorluğu            MÖ. 5. ve 4. yüzyıllarda tarihin ana teması olan Helenizmin askeri, siyasal ve toplumsal genişlemesi, MÖ 200 ile 146 arasında yeni bir imparatorluk gücü, yani Roma, kolaylıkla Grek yarımadası ve Makedonya'ya kadar denetimini genişletti. Roma İmparatorluğu, öteki tüm imparatorlukların aksine, büyük bir fatihin yarattığı bir imparatorluk değildi. O, küçük bir cumhuriyet tarafından kuruldu.
           Roma, bir köyler öbeğiyken, MÖ 6. yüzyılda büyüyerek, bildiğimiz anlamda bir kent-devlet oldu. MÖ 500'lerde 850 km²'lik bir alana sahip olan Roma, MÖ 260'ta 130.000 km²'lik bir bölgede etkin denetim kurdu. Nüfusu da 25.000 iken üç milyonu bulmuştu. Kartaca ile yaptığı savaşlardan sonra ... (Devam)
siyasi tarihte emperyalizm, siyasi tarihte emperyalizm konunusu, oral sander emperyalizm
C. EMPERYALİZM Endüstri Devrimi'nin Avrupa açısından en önemli sonucun Alman ve İtalyan ulusal birliklerinin kurulması olduğunu görmüş bulunuyoruz. Bu devrimin tüm yeryüzü çapında en önemli sonucu ise, sömürgeciliğin emperyalizm biçimine dönüşmesidir.
Sömürgecilik, bir devletin egemenliği başka topraklar ve halklar üzerinde kurması ya da genişletmesidir. Sömürgeciliğe çok yakın bir sözcük olan emperyalizm ise, özellikle Avrupa'nın büyük devletlerinin 19. yüzyılın ikinci yarısında öteki kıtalar üzerinde genişlemelerine verilen addır. Bugünkü tanımlanışı ile, Avrupa'da kuvvet politikasının, devletler arası sürtüşme ve ekonomik rekabetin denizaşırı bölgelere yayılmasıdır. Böylece Endüstri Devrimi'nin ürünü olan yeni ekonomik koşullarla, anarşik uluslar arası siyasal ilişkilerin bileşimi, emperyalizmin gerçek nite... (Devam)
Avrupa Hunlarının Karpatlar'a Yerleşmeleri, avrupa hunlarının karpatlara yerleşme tarihi, avrupa hunlarının yerleşme tarihi
Avrupa Hunlarının Karpatlar'a Yerleşmeleri Hun ilerlemesi ve özellikle Hun hâkimiyetinin başlamasının ardından, Karadeniz'e ve Aşağı Tuna havzasına gelerek kavimler ve kültür unsurları Tuna ve Tisa bölgesinde yerleşir. Tarihi ve arkeolojik kaynakların bildirdiğine göre, bunların yeni merkezi Pannonia idi. Bunlar önce Tisa'nın sağ sahilinde ve ardından da Banat'da yerleştiler. Başlangıçta aşağı Tuna ve Pontus kavimlerinin önünde üç bölge serbest kalabilmiştir. Bunlar: 1) Gepidia, Tisa'nın bu tarafının kuzeyinde bulunan Szamos ile Ér ırmakları vadileri 2) Tuna ve Tisa arası ile Banat'ın bir kısmını oluşturan Sarmatia 3) Suavia, yani Quadların bir zamanki arazisi; daha sonraki yıllarda Hunların ilerlemeleri sürdüğünden diğer bölgelerden el sanatları yayılmağa başlıyor. Fakat Tisa'nı... (Devam)
I. Bayezid, Lakabı Yıldırım (d. 1360, Edirne - ö. 8 Mart 1403). Dördüncü Osmanlı Padişahı. 1389'dan 1402 yılına kadar hükümdarlık yapmıştır. Babası Sultan I. Murat, annesi ise Gülçiçek Hatun'dur.
Padişahlık Öncesi
Babası Sultan I. Murat, annesi bir Bulgar asıllı (bazı kaynaklara göre ise Bizans asıllı) Gülçiçek Hatun'di. Adı babaannesinin babası Türkmenler'in Ede-Balı diye andığı Ebâ Yezid'in adından gelir. Küçük yaştan itibaren zamanın seçkin alimlerinden genel İslam eğitimi ve değerli kumandanlardan askerlik, sevk ve idare dersleri aldı. Osmanlı tarihlerinde kendisinden ilkin söz edilmesi, 1381'de Germiyanoğulları beyi Süleyman Şah'ın kızı Devlet Sultan/Hatun 'la evlenişi nedeniyledir. Bu evlilik babası I. Murat'in Germiyan topraklarının neredeyse tamamını "gelin ceyizi" olarak sınırlarına katmak politikasının sonucuydu. 1381 yılında evlenişinin takip eden yıllarda devlet idaresi... (Devam)
Kökeninden Bağımsızlıklarına Kadar Uygurlar, uygurların kökeni, uygurların kökeni nedir, uygurların kökeni hakkında bilgi
Kökeninden Bağımsızlıklarına Kadar Uygurlar Uygurların meydana getirdiği zengin tarih onların, Çinli tarihçiler tarafından kökenlerinin eskide aranmasına sebep olmuştur. Aslında Hun, Gök-Türk, Juan-juan vb. büyük devletlerin hepsinin mazisinin derinlere bağlanmış olması Orta Asya tarihinde yaptıkları etkiden dolayı normal karşılanmalıdır.
Uygurların kökeni konusunda kilit konumunda olan Kao-ch'e (Kanglı) boylarıdır. Aslında boylarla ilgili yazımızda da belirttiğimiz gibi Kao-ch'elar tek bir boydan müteşekkil değildiler. Ancak, Töles konusundan da anlaşılacağı üzere içlerinde Uygur adının ilk transkripsiyonuna benzer bir boy isminin bulunması meseleyi aydınlatmaktadır. Ama Kao-ch'eların hepsi Uygur değildir. Sadece Yüan-ho adlı kabile Uygurların adının ilk şekli olarak görünm... (Devam)
18. Yüzyılın Büyük Savaşları ve Paris Barışı, Paris Anlaşması, Paris antlaşması, 18. yüzyıl büyük savaşları, paris anlaşması 1763, yedi yıl savaşları, paris barışı, paris anlaşması, paris antlaşması
b. 18. Yüzyılın Büyük Savaşları ve Paris Barışı (1763) Daha önce gördüğümüz gibi, Otuz Yıl Savaşları'ndan Fransa Avrupa'nın en güçlü devleti olarak çıktı. Ama 14. Louis'in ölümünden sonra (1715) Fransa'nın askeri üstünlüğü yavaş yavaş ortadan kalkmaya ve bir uçta İngiltere, öteki uçta Avusturya güçlenmeye başladı.
           "Eski Rejim", tümü titizlikle bağımsızlığını korumaya çalışan çok sayıda devlet üzerine oturuyordu. Fransa, 14. Louis ile bu güç dengesini bozmaya çalışmış ama İngiltere'nin 1689'da Büyük İttifaka girmesiyle güç dengesi yeniden kurulmuştu. Bunu izleyen yıllarda, Avrupa'da İspanya İmparatorluğu'nun parçalanması (1700 - 1714), Baltık'ta İsve... (Devam)
Attilanın italya seferi, atillanın italya seferi, attila italya seferi, avrupa hunların italya seferi, attilanın italya seferi hakkında bilgi
Attila'nın İtalya Seferi Attila, 452'de Markianos'a karşı hazırladığı seferi erteledi. İtalya'ya yapacağı seferin sebepleri iyi bilinmez. Ancak, Batı Roma'da uğradığı yenilginin acısını çıkarmak istediğinden şüphe edilemez. Vizigot ve Roma ordularının birbirinden ayrılmış olmalarını fırsat sayıyor ve onları ayrı ayrı tepelemeyi düşünüyordu. Sebebi ne olursa olsun 451'deki kadar bir ordu topladı. Pannonia'dan geçti, Alplerden İtalya'ya indi ve 452 muharebe mevsiminde orada idi. Aetius son derece hazırlıksız yakalanmış ve şaşırmıştır. Galya muharebesinden sonra atalate düşmüş ve hiçbir tedbir almamıştı. Şaşkınlığı geçtikten sonra Valentinianus ile İtalya'yı terk etmeyi düşündü. Attila İtalya'nın Venetia eyaletine taarruz etti. 3 aylık bir muhasaradan sonra imp... (Devam)
arap akhun mücadelesi, arap akhun mücadelesi hakkında bilgi
Arap ' Akhun Mücadelesi İslamiyet, Arabistan'da ortaya çıktı. Bu dinin yayıldığı ve yayılmakta olduğu Doğulularca (Çinli müelliflerce) biliniyordu. Dört halife ile başlayan akınlar sonunda, koca Sasani Şahlığı tarihe karıştı. III. Yezdegird (632-651) son şah olarak tarihteki yerini aldı. Onun çağdaşı Tarhan Nizek idi. Türkçe Tirek ismi ile ilgisi olan Nizek, "Tarhan" unvanı ile dikkati üzerinde toplamıştır. Sasanilerden sonra Araplarla büyük mücadele yapmış, Toharistan ve Badgis yöresinde, önce Abdullah bin Amir sonra Kuteybe, VIII. yy. başında sistemli bir ilerleyiş ile Akhunları/Haytalları mağlup ettiler ve direnişin büyük lideri Nizek/Tirek Tarhan'ı öldürdüler. Taberi, Belazuri, Dineveri ve İbnü'l-Esir'den naklen bu acı son hakkında şunları yazmaktadır:
"Nizek, bunun üzerine yanında Cebgûye, onun halifesi Sûl Tarhan, güvenlik kuvvet... (Devam)
İskitlerin (Sakaların) Hindistan'a İnmeleri Sakalardan çok önceleri Hindistan'a yönelen Pers kralı Darius (M.Ö. 522-486), buradaki devletlerin aralarındaki bitmez tükenmez savaşlardan istifade ederek Sind'in bir bölümüne hakim oldu. Fakat bu harekât sıradan bir istilâ girişimi olmaktan öteye gidemedi. Bu durum Makedonyalı İskender'in bölgedeki faaliyetleri için de geçerlidir. Nitekim, daha sonraki yüz sene içerisinde tekrar Persler, arkasından da Greko-Baktrianlar Kuzey Hindistan'a inecektir. Bu ikinci grubu güneye yönelmeye mecbur eden güç, hiç şüphesiz Yüe-çilerin önünden çekilen Sakalardır ki, daha sonra onlar da Hindistan'a yönelecektir.
Sakalar, M.Ö. VI. yüzyılda günümüzdeki Taşkent ile Issık Göl arasında yerleşik bir vaziyette bulunuyorlardı. M.Ö. II. yüzyılın başlarında Hun ba... (Devam)
Sadece doğduğu topraklara değil, pek çok sosyalist ve yurtsever harekete umut ve direnç aşılayan Küba Devrimi vesilesiyle, yeni tehditlere de karşı koyacak siyasi birikime sahip Latin Amerika ülkelerine göz atacağız.. Latin Amerika tarihinin sömürgeciliğe, emperyalizme ve yerli işbirlikçilere karşı verilen mücadeleyle örüldüğü bilinir.. Latin Amerika'da İspanyol sömürgecilerin yüzyıllarca süren düzenine ilk darbeyi indirerek kurulan ilk ulus-devletlerin düşünsel öncüsünün 1789 Fransız Devrimi olduğu da..
Sadece doğduğu topraklara değil, pek çok sosyalist ve yurtsever harekete umut ve direnç aşılayan Küba Devrimi vesilesiyle, yeni tehditlere de karşı koyacak siyasi birikime sahip Latin Amerika ülkelerine göz atacağız..
Latin Amerika tarihinin sömürgeciliğe, emperyalizme ve yerli işbirlikçilere karşı verilen mücadeleyle örüldüğü bilinir.. Latin Amerika'da İspanyol sömürgeciler... (Devam)
siyasi tarih, oral sander siyasi tarih, ortadoğunun üstünlüğü dönemi, yerleşik topluluklar
A. TARIMA DAYALI UYGARLIKLAR ORTADOÄžU'NUN ÃœSTÃœNLÜĞÜ DÖNEMÄ°Â
( MÖ 5000 - MÖ 500) 1. Yerleşik Topluluklar Ortadoğu'nun bazı insan gruplarının MÖ 7000 dolaylarında tarıma başladıkları ve kimi hayvanları ehlileştirdikleri bilinmektedir. Gerçekten "tarım devrimi", çok kısa olarak "insanoğlunun bazı bitki ve hayvan türlerini denetleyip, geliştirme ve genişletmeleri süreci" olarak tanımlanabilir. Tümüyle tarıma dayalı uygarlıkların hiçbiri global ya da dünya çapında bir kapsam göstermemektedir. Bunlar, bir bakıma kendi kendilerine yeterlidir ve dışlarındaki dünya ile anlamlı ve bilinçli temasları yoktur. Ortadoğu'nun ve dünyanın ilk yerleşik toplulukları olan Mezopotamya ile Mısır uygarlıkları, ne kadar üstün olurlarsa olsunlar, böyledir.
Büyük akarsu vadi ile deltalarının, üzerinde göreli olarak geniş toplumsal ... (Devam)
Türk Tarihi ve Sosyolojimiz / Prof. Dr. Baykan Sezer (Türkler Ansiklopedisi I. Cilt sayfa189-194) İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi / Türkiye
Türkiye'de daha sosyoloji çalışmalarının baÅŸlangıcında Batı açıklamalarının ve sosyoloji öğretilerinin yetersizliÄŸi duyulmuÅŸ ve tarih ile sosyoloji iliÅŸkisi sosyolojimizin en önemli sorunu olarak kalmıştır. Sosyolojimizin tarihle iliÅŸki kurma ve tarih bilgisini kullanma çabasına raÄŸmen bu iliÅŸki yakınlaÅŸma ve yapıştırma ile sınırlı kalmıştır. Bu çalışmalar genel sonuçlara, sosyolojide kullanılmaya hazır bilgilere dönüşmemiÅŸtir. Türk sosyolojisinin tarih ile iliÅŸkilerinin düzenlenmesi ve bu iliÅŸkilerin alacağı biçim konusu günümüzde de önemini sürdürmektedir. Sosyoloji ile Türk tarihi arasındaki iliÅŸkiyi temel ve zorunlu bir iliÅŸki olduÄŸu için önemsiyoruz. Türk tarihinin incelenmesi iki açıdan önemlidir. Birincisi mevcut tarih açıklama ve kavramları tÃ... (Devam)
Bağımsızlık. Bu sevdanın son Türk coğrafyasındaki örneğidir Urumçi. Urumçi Türkistan coğrafyası içerisinde yer alan Çin Moğolistan ve Afganistan'la çevrili Çin halk(ne kadar halk cumhuriyeti kabul edilirse) cumhuriyetine bağlı özerk bölge. Pekala, neden bu kadar Çin için önem arz ediyor. Bunun sebebi iklim mi' Denizden yüksekliğinin fazla olmasından ve toprak yapısında dolayı çölleşmiş kurak iklime sahiptir.
Pekala, arazi yapısından mı' Dağlık bir bölgeye sahip olduğu için bu da kabul edilemez. Pekala neden nedeni apaçık belli Amerika neden Afganistan'ı neden Irak'ı işgal etmişse Çin de Urumçi bölgesindeki Turfan Uygurlarını soy kırıma uğratarak o bölgenin zengin yer altı kaynaklarına egemen olmak düşüncesindedir. Çin'deki petrol üretiminin %30'u bu bölgeden çıkarıldığını düşünürsek ve komünist rejimle yönetilen Çinin yapmış olduğu askeri hareketin nedeni anlaşılır. ... (Devam)
Rönesans, 15. ve 16. yüzyılda önce İtalya'da başlayan daha sonra diğer Avrupa ülkelerine yayılan, edebiyat, sanat felsefe ve bilim alanındaki gelişmeler, yenilikler ve anlayışların ortaya çıkmasına Rönesans denir.
Rönesans'ın kelime anlamı "Yeniden Doğuş" , "Yeniden Diriltme" demektir.
Rönesans Neden Başlamıştır'
İspanya'daki Endülüs Emevi Devleti ve Avrupalı gezginler ile ticaret adamlarının (Burjuvaların) aracılığı ile İslam Medeniyeti tanınmış, birçok icat, bilgi Avrupa'ya taşınmıştır. Matbaanın geniş kullanım alanına girmesiyle yeni buluş ve düşüncelerin yayılması. Avrupa'da kültür ve sanat faaliyetlerini destekleyen, bilim adamları ve sanatkârları himaye eden varlıklı kişilerin (Burjuvaların) ortaya çıkması. Coğrafi Keşiflerden sonra zenginleşen Avrupa'da, sanattan ve edebiyattan zevk alan bir sınıfın (Burjuva) ortaya çıkması. Antik çağ (Eskiçağ) eserlerinin incele... (Devam)
Avrupada Ticaretin Doğuşu ve Kent Yaşamı, Ticaretin Doğuşu, Avrupada Ticaret, Avrupada Ticaretin Başlangıcı, Avrupada Ticaret Nerede Başladı, Avrupada Ticaret Nasıl Başladı, Avrupda Ticaretin Doğuşu, Kent Yaşamı
c. Ticaretin Doğuşu ve Kent Yaşamı Avrupa'da, göreli de olsa, yerel güvenliğin sağlanmasının çok önemli sonuçları oldu. O zamana kadar Avrupa'daki yerleşik toplulukların karabasanı haline gelen, karada haydut saldırıları ile deniz ve kıyılarda korsanlık çekici meslekler olmaktan çıkmaya başladı. Yerel güvenliğin sağlanmasıyla, değer verilen maddelerin ele geçirilmesinde zora başvurma geçerli yolmaktan çıkınca, bunların ticaretle sağlanması seçeneğine başvuruldu. Böylece, etkili yerel savunmanın gelişmesiyle, korsan gemileri yerini ticaret gemilerine, haydutlar da tüccarlara bıraktı. Hatta çoğu haydut ve korsan, meslek değiştirerek tüccar oldular.
           Burada önemli olan nokta, ha... (Devam)
Bugün değerler konusunu farklı bir boyutu ile ele almayı düşünüyorum. Birçok yönden bakıyoruz değerlere, değerleri işliyoruz. Felsefeden bakıyoruz, bilimden bakıyoruz, sanattan, modern dünyadan, çağdaş yaşamdan, geçmişteki toplumların ekinlerinden bakıyoruz. Her anlamda bilgilenmeye ve onları karşılaştırmaya çalışıyoruz. Zaman zaman da "Kadim Bilgelik" üzerine vurgu yapıyoruz.
Bugün değerler konusunu farklı bir boyutu ile ele almayı düşünüyorum. Birçok yönden bakıyoruz değerlere, değerleri işliyoruz. Felsefeden bakıyoruz, bilimden bakıyoruz, sanattan, modern dünyadan, çağdaş yaşamdan, geçmişteki toplumların ekinlerinden bakıyoruz.
Her anlamda bilgilenmeye ve onları karşılaştırmaya çalışıyoruz. Zaman zaman da "Kadim Bilgelik" üzerine vurgu yapıyoruz.
Biraz kendi hazinemizin, üzerine oturduğumuz kültürün farkına varalım diye "Anadolu Bilgeliği" deyimini çoğu zaman "Kadim Bilgelik" deyimi yerine kul... (Devam)
A-Ch'O (Feng-Ch'eng) Kağan Devri 790'da henüz çok genç iken Uygur büyüklerinin yardımı ile tahtı gaspeden amcası öldürülüp kağan ilan edildi.
Uygur Başbakanı Hsieh Yü-chia-ssu bu sırada Tibet seferinde idi. Beşbalık mağlubiyetinin intikamını almış başarılı olarak dönüyordu. Kuvvetli ve nüfuzlu bir şahsiyetti. Nazırlar tahtdan indirme işi dolayısıyla ondan çekiniyordu.
Başbakan döndüğü zaman Kağan ve diğerleri sınıra kadar gidip onu karşıladılar. Devlet mühürleri ve Çinli elçinin getirmiş olduğu hediyelerin tamamını ona sundular. Eski Kağan'ı indirip şimdiki Kağan'ı tahta geçirme sebebini anlattılar. Kağanda, henüz çok genç ve tecrübesiz olduğunu, başbakanın desteğine ihtiyacı olduğunu anlatarak, onun öz oğlu gibi ona hizmet edeceğine dair söz verdi. Genç Kağ... (Devam)
viyana kongesinin düzenlemeleri, viyana kongresi, viyana kongresinde düzenlemeler
3. Viyana Düzenlemeleri            Fransa'da tekrar iktidara getirilen Bourbon Hanedanlığı ile müttefikler arasında ilk antlaşma, Paris'te 30 Mayıs 1814'te imzalandı. Antlaşmaya göre, Fransa 1792'deki sınırlarına çekildi ve kendisine savaş tazminatı ya da tamirat borcu yüklenmedi.
           Viyana Kongresi öncesinde, Rusya, Osmanlı Devleti ve Balkan konularını kongrede konuÅŸulacak konuların dışında tutmuÅŸtu. Osmanlılarla son savaşın ganimeti Baserabya'yı ve özerk bir büyük dükalık olarak Finlandiya'yı ele geçirdi. Ä°ngilizler de denizlerin serbestliÄŸi ve sömürge konularını kongre gündeminin dışında tutmaya çalıştı. Böylece Ä°spanya'daki bağımsızlık mücadelesi kendi haline bırakıldı. Napolyon'un Kıta Sistemi'nin yıkılması, endüstri devriminin Ä°ngiliz üreticilerine buhar gücü ile çalışan makineler saÄ... (Devam)
Kanuni Sultan Süleyman'ın son seferi; adını, kuşatılan Zigetvar kalesinden alır (1566).
1562'de Avusturya ile Osmanlı Devleti arasında bir antlaşma yapıldı. Sekiz yıl süreli olan bu antlaşmaya göre, İmparator Ferdinand, Erdel'i Osmanlılara bırakıyor ve elindeki Macaristan toprakları için, yıllık 30 bin duka vergiyi kabul ediyordu.
Bir süre sonra hudutlarda ve Macaristan'da bazı anlaşmazlıklar çıktı. Avusturya, bu anlaşmazlıkları bahane ederek, gerekli vergiyi iki yıl üst üste göndermedi. 1564'te Ferdinand öldü. Sadrazam Semiz Ali Paşa, Avusturya elçisinden birikmiş vergiyi ve geriye kalan altı yıllık antlaşma süresinin yenilenmesini istedi. Yeni imparator Maximilian II ise, paranın ödenmesini, anlaşmazlıkların çözülmesine bırakmayı uygun gördü.
Bu arada, Osmanlı himayesinde bulunan Erdel beyi Zsigmond, imparatorla aralarında anlaşmazlık konusu olan Çatmar veya Zatmar... (Devam)
IV. Murat tahta geçtikten sonra, ülkeyi uzun süre akrabaları ve annesi Kösem Sultan yönetti. Bu süre içinde İmparatorluk anarşiye ve büyük iç karışıklıklara sürüklendi, Safeviler Irak'ı ele geçirdi, Kuzey Anadolu'da isyanlar patlak verdi ve 1631 yılında Yeniçeriler sarayı basarak sadrazam ile birçok devlet yöneticisini öldürdü. Zaten çocukluğu sırasında ağabeyi Genç Osman'ın şehit edilişine tanık olan IV. Murat, tüm bu olayların da etkisiyle çok sert bir mizaca büründü ve yirmi bir yaşından itibâren ülke yönetimini tamamen kendi ellerine aldı.
Yenisey Irmağı boyunda medeni bir hayat süren Kırgızlar Milad'dan sonra birinci yüzyılda Hun Devleti tabiyeti altına girdiler. Hunluların dağılması üzerine, Kırgızlar, Hakas Devletini kurdular. Dördüncü yüzyılda kurulan Hakas Devleti, Baykal Gölünden Tibet'e kadar olan kısma hakim oldu. Altıncı yüzyılda kurulan Göktürk Devleti ile mücadele eden Hakaslar, 840'ta Uygur Devletini yıktılar.
Onuncu yüzyılda Karahanlıların tesiriyle İslam dinini kabul eden Kırgızlar, 13. yüzyılda Moğolların hakimiyetini tanıdılar. On yedinci yüzyılda Rus istilasına karşı diğer Türk boylarıyla hareket ettiler. Kırgızların harp kabiliyetleri yüksekti. On dokuzuncu asırda Kırgız toprakları bütünüyle Rus hakimiyetine girdi. 1924 senesine kadar Türkistan Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyetine bağlıyken, 1925'te KaraKırgız Özerk Oblastı adını aldı. Bir süre sonra Kara kelimesi kaldırıldı.
1936'da Kırgızistan Sovyet Sosyalist Cumhu... (Devam)
istemi yabgu ve batı göktürk, batı göktürk, batı göktürk imparatorluğu, batı göktürk bölümü, istemi yabgu ve batı göktürk tarafı
İstemi Yabgu ve Batı Göktürk 552 yılında Juan-juanları ortadan kaldırmak suretiyle Göktürk Devleti'ni tesis eden Bumın Kağan ülkenin batı kısımlarının idaresini kardeşi İstemi'ye vermişti. İstemi de yabgu unvanıyla 552-576 yılları arasında devletin batı kanadını doğudaki Büyük Kağan'a bağlı olarak idare etti. Bundan dolayı İstemi Yabgu ve oğlu Tardu'nun 582 yılına resmen ikiye ayrılana kadar olan faaliyetlerini I. Göktürk Devleti içinde mütalaa etmek gerekmektedir. Kaynakların ifadesine göre bugünkü Doğu Türkistan'ın doğu ucunda bulunan Hami şehrinden, Karadeniz'e kadar uzanan geniş saha İstemi Yabgu'nun idaresinde idi. Onun yazlık ve kışlık olmak üzere iki merkezi vardı. Güney merkezi şimdiki Karaşar (Yen-ch'i) şehrinden kuzeye yedi günlük mesafede idi. Görül... (Devam)
Moğol istilaları, moğol istilaları ne zaman başladı, moğol istilaları cengiz han, moğollar kimdir, moğol istilası, moğolların istilası, orta asyada moğol istilası, cengiz han moğol istilası, moğollar nereyi istila etti
b. Moğol İstilaları (1200 - 1300)            13. yüzyılda İslam toplumunun dengesi, askerlerinin çoğunluğu Türklerden oluşan Moğolların istila dalgalarıyla altüst oldu. Bağdat 1258'de alınarak Abbasi halifeliği tümüyle sona erdirildi. İstilacılar çok geçmeden İslamiyet'i kabul ederek, İslam toplumunun içinde eridiler. Doğuda önce Moğollar, sonra Timur tarafından kurulan benzer kökenli bir hanedanlık hüküm sürdü.
           Moğollar tarihe, Çin'in kuzeyinde Hun ve Türklerin çıktıları yer olan bölgede, 12. yüzyılın sonlarında birdenbire çıkmışlardır. Göçebe halklar tarafından kurulan her imparatorluk gibi, başlangıçta tam anlamıyla askeri bir imparatorluk, yani me... (Devam)
Milli Mücadele'de Binbaşı Ayşe Kurtuluş Savaşı hakkında yazılmış eserlerde göğüs göğse çarpışmış pek çok Müslüman Türk kadınlarından bahsedilir. Kara Fatma, Onbaşı Halide, Tayyar Rahmiye, Kılavuz Hatice, Gördesli Makbule isimleri pek sık zikredilen şahsiyetlerdir. Binbaşı Ayşe de adını hep minnet duygularıyla anmamız gereken kahramanlar arasındadır. Binbaşı Ayşe, Milli Mücadele'de kocasının en kıymetli birer yadigârı olarak sakladığı ziynetlerini satarak at, mavzer, elbise ve çizme tedarik etmiş ve bu mücadelede, derece derece terfi ederek binbaşılığa kadar yükselmiştir.
1925 Haziranı sonlarında İstanbul'da Cumhuriyet Gazetesi tarafından yapılan mülakattan onun hakkında şu bilgiyi edinmiş bulunuyoruz.
Binbaşı Ayşe
"..Büyük harpte Kafkas Cephesi'nde yaralanarak ölen kocamın ve tüm vatan evlatlarının intikamını almaya and içmişim. Allah, bu fırsatı 15 Mayıs 1919'da bana verdi. İzmir'i Yuna... (Devam)
Hindistanda kuşan hakimeyeti dönemi, hindistanda kuşan hakimiyeti, kuzey hindistanda kuşan hakimiyeti
Kuzey Hindistan'da Kuşan Hakimiyeti Dönemi Sakaları kovarak, yurtlarına yerleşen Yüe-çiler muhtemelen M.Ö. 133-129 yılları arasında Hunların vassalı olan Vusunların taaruzuna uğradılar. O yüzden Issık Göl civarını terk edip, bugünkü Afganistan'daki Tahia'ya geldiler. Yüe-çilerin bu bölgede yükselişleri tedrici olmuş ve bunun için yüz yıldan fazla bir zaman gerekmiştir. Neticede beş ayrı Yabgu'nun hakimiyeti altında yaşayan Yüe-çiler, takriben M.S. 10 yılı civarında Kuşan boyunun yabgusu I. Kujulakadphises (Ch'iu-chiu-ch'i) tarafından birleştirilmiş60 ve bu arada Kâbil de ele geçirilmiştir.
İskender'in artığı Baktria Helenleri Devleti'ni62 ortadan kaldıran Kuşanlar, üçüncü hükümdarları Vima Kadphises (Yen-kuo-ch'en) zamanında (öl. 78') Hindistan'a yönelecektir. Nitekim bu hükümdar döneminde devletin ... (Devam)
Dünyanın, Ortadoğu, Hindistan, Çin ve Avrupa arasındaki binlerce yıllık dengesi, 1850'lerde yeryüzünün belki de en önemli ve gerçek devrimi sayılabilecek endüstri ve demokrasi devrimlerine kadar tam anlamıyla ortadan kalkmış değildir. Avrupa'da ortaçağın düzeni Rönesans ve Reform hareketleriyle yıkılmış bulunuyordu. Bundan sonra Büyük Fransız Devrimi'ne kadar olan döneme, Avrupa'da "Eski Rejim" (Ancient Regime) adı verilmektedir. 19. yüzyıldaki endüstri ve demokrasi devrimleriyse Modern ya da Çağdaş Dünya'yı doğurmuştur.
Not: Bu ilgili makale Oral Sander'in "Siyasi Tarih ilkçağlardan 1918'e" adlı eserinden yararlanıp yazılmıştır.
Endüstri devriminin ilk aşaması, sanayi devriminin ilk aşaması, sanayi inkılabının ilk aşaması
1. Endüstri Devriminin İlk Aşaması (1870'lere Kadar)            18. yüzyılda başlayıp 19. yüzyılın ortalarına kadar süren bu endüstrileşme sürecine, demir ve kömürün asıl enerji kaynağı ve hammaddeyi oluşturduğu "makineleşme çağı" denebilir. Temel ve ayırıcı özelliği, makine kullanımının yaygınlaşması sonucu, büyük fabrikaların ortaya çıkmasıdır. Böylece, Avrupa'da temelde tarım işçilerinin toplumdan, fabrikalarda eşya üreten nüfusa doğru düzenli bir değişim olmuştur.
           Daha önceki dönemlerin ayırıcı niteliği nasıl avcı ve toplayıcı kabileler ile büyük toprak parçaları ise, endüstri çağının çarpıcı kurumu fabrikalar olmuştur. Fabrikaların ayırıcı ve önemli özellikleri şunlardır:
(i)                Üretim süreci tek bir işletmede odak... (Devam)
MHP'nin siyaset okulunda konuşan Prof. Ortaylı'dan şok açıklamalar: "Biz asker milletiz. Asker düşmanlığı pompalanıyor. Açılım lafları boştur. Sivil siyaset olmazsa darbe normaldir."
Prof. Dr. İlber Ortaylı, 'asker millet' olmanın Türklerin en önemli vasfı olduğunu belirterek, "Askeri vasıflarını kaybetmiş Avrupa, bizde bulunan bu vasfın da yok olmasını istiyor" dedi. MHP'nin Siyaset ve Liderlik Okulu'nda partililere konuşan Ortaylı, hükümetin demokratik açılımını da eleştirdi.
Ortaylı, son yıllarda Türkiye'de milliyetinden utanma duygusunun, asker düşmanlığının körüklendiğini iddia etti. Bunu Avrupa'nın da kışkırttığını ima eden Ortaylı, şöyle konuştu: ''Türk toplumunun militarist olmasından Belçika'nın, İsviçre'nin ne zararı olabilir' Bizde de resim, heykel sanatı yok, musikiyle uğraşılmaz, filozof yoktur, fakat ölmeyen sanatımız, vasfımız askerliktir."
(v) İngiltere'de Parlamenter Hükümet: 17. yüzyılda İngiliz tarihi, "modern devletin" doğuşunda büyük rol oynayan üç unsurun mücadelesinin öyküsüdür. Monarşi, özel mal ve mülk sahipleri ve hala cahil olan ortalama halk.
           Aslında, İngiltere'de özel mülk sahipleriyle siyasal otorite arasındaki mücadele 12. yüzyıla kadar geri gider. 15. ve 16. yüzyıllar, Tudor ve Stuart hanedanlıklarının, İngiliz hükümet sistemini, Kıta Avrupa'sında olduğu gibi, "kişisel bir monarşi" biçimine sokma yolundaki çabalarını anlatır. Ne var ki, İngiliz monarşisinin bu yönde uğraşısının başarısızlığı, İngiltere'nin siyasal gelişim çizgisini, Avrupa'dakinden ayıran en önemli unsurdur.
Azerbaycan, tarih sahnesinde M.Ö. 6. asırdan itibaren görülmeye başlar. Jeopolitik durumu itibariyle, devamlı istilalara uğramış ve çeşitli devletlerin hakimiyeti altında kalmıştır. Bu bölgede kurulan ilk devlet, Ahameni Komutanı Sahrap Atropates'in temellerini attığı krallıktır. Atropates Krallığının ismi zamanla değişikliklere uğramış, Sasanilerce Azurbeycan, Süryanilerce Azerbaigan olarak isimlendirilmiştir. Türkler ve İranlılar ise bölgeye Azerbaycan ismi vermişlerdir.
Atropetes Krallığından sonra bölgeye sırasıyla Selevkoslular, Ermeniler, Romalılar ve Sasaniler hakim olmuşlardır. Türklerin buraya esaslı yerleşmeleri M.S. 4. ve 5. asırlarda olmuştur. Daha sonra Sasani Hükümdarı Nuşirevan bölgeye İranlıları yerleştirme politikasını takip etmiştir. Yedinci asırdan itibaren büyümeye başlayan İslam devleti Azerbaycan'ı fethe başladı. Bu fetih hareketi, 643'te bölge tamamen Müslümanların hakimiyeti altına g... (Devam)
Kansu Uygurları, kansu uygurları hakkında bilgi, kansu uygurları kimdir, kansu uygurları ne zaman kuruldu, sarı uygurlar, sarı uygurlar hakkında bilgi
Kansu Uygurları (Sarı Uygurlar) Orhun bölgesinde kendilerine hayat olmadığını anlayan Uygurlar, bundan sonra iki kola ayrılarak değişik ülkelere göç ettiler. Bir grup Kansu bölgesine giderek Kan-chou Uygur Devleti'ni kurdu. Ancak, bu devlet genelde Çin'e bağlı kalmış, önce T'ang hanedanı (907'ye kadar) sonra beş hanedan devrinde (960 kadar) iyi ilişkilerini sürdürmüştür. Bazen karşı gelseler de herhangi bir büyük çatışma olmamıştır.
911 yılında Tun-huang'ı ele geçiren Uygurların başında Jen-mei kağan olarak görülmektedir. Bu yılda ve iki sene öncesinde Çin'e elçiler göndermişlerdi. 924 yılında Tegin'in yolladığı zengin hediyelerle elçi seferi tekrarlandı. Bundan sonra sırasıyla onların başında A-tu-yu ve Jen-yu kağanlık yaptılar. 937-946 yılları ar... (Devam)
Hunların bölünmesi, hunların bölünmesi ve sonu, hunların sonu, hun devletinin bölünmesi, hun devletinin sonu
Hun Devleti'nin Bölünmesi ve Sonu Hunların güçlü zamanlarında pek etkisi görülmeyen bu olumsuz durumlar, daha sonraki zayıf hükümdarlar zamanında tam bir huzursuzluk kaynağı oldu. Bir de buna ekonomik darlık ile Çin'in gittikçe artırdığı siyasi baskılar eklendi. Böylece, Hun iktidarında derin çatlaklar belirmeye başladı. İç ve dış baskılara dayanamayan Hun Şan-yüsü Ha-han-yeh, vezirinin de tavsiyesi üzerine Çin hâkimiyeti altına girerek, durumunu kurtarmak istedi. Fakat bu durum tepkisiz kalmadı; Hun devlet meclisinde sert tartışmalara yol açtı (M.Ö. 58). Bu tartışmaların sonucunda Hunlar istiklâli feda edenler ve etmeyenler olarak iki kısma ayrıldılar. İstiklâli feda etmek istemeyenlerin başında Ho-han-yeh'in kardeşi Çi-çi bulunuyordu. İstiklâli feda etmek isteyen Ho-han-yeh ve taraftarları, yaptıkla... (Devam)
27 ağustos olayları, 27 ağustosta doğan ve ölen ünlüler, 27 ağustosta doğanlar, 27 ağustosta neler oldu, 27 ağustosta olaylar, 27 ağustosta ölenler, tarihte bugün 27 ağustos
~ ~ ~ 27 AÄŸustos Tarihinde YaÅŸanan Olaylar ~ ~ ~
1389 ' I. Murat, Sırp güçlerine karşı Kosova Meydan Muharebesi'ni kazandı. Murat Hüdavendigar, zaferden sonra savaş alanını dolaşırken, yaralı Sırp Miloş Obiliç'in hançer darbesiyle şehit düştü.
1783 ' Mongolfier Kardeşler, hidrojen gazıyla doldurdukları ilk balonu uçurdular.
1859 ' Dünyanın ilk petrol kuyusu ABD'nin Pensilvanya eyaletinde açıldı.
1892 ' New York Metropolitan opera binası yandı.
1908 ' Hicaz Demiryolu hizmete girdi. İstanbul'dan Medine'ye ilk tren kalktı.
1922 ' Türk ordusu, Yunan işgalindeki Afyonkarahisar'ı kurtardı.
1925 ' Mustafa Kemal Paşa, sivil elbisesi ve panama şapka ile İnebolu Türkocağı'nda ünlü şapka nutkunu verdi. Şžapka giyilmesine ilişkin kanun d... (Devam)
Bugün bu satırları yazarken büsbütün ikna oluyorum ki, biz Türk aydınları hiçbir zaman sosyalist de olmadık. Sadun Aren komünistlerin şahı olarak bilinir değil mi' Hayır, değildi. O kadar değildi ki, 1965 seçimlerinde emekten yana planlı bir devletçiliği öngördüğünü söylediği TİPin, gerektiği takdirde AP ile koalisyona hazır olduğunu ilan ediyordu: Koalisyon elbette ki karşılıklı fedakârlıklar gerektirir..
Bugün bu satırları yazarken büsbütün ikna oluyorum ki, biz Türk aydınları hiçbir zaman sosyalist de olmadık. Sadun Aren komünistlerin şahı olarak bilinir değil mi' Hayır, değildi. O kadar değildi ki, 1965 seçimlerinde emekten yana planlı bir devletçiliği öngördüğünü söylediği TİPin, gerektiği takdirde AP ile koalisyona hazır olduğunu ilan ediyordu: Koalisyon elbette ki karşılıklı fedakârlıklar gerektirir..
'Türkiyedeki sahici iktidar, 20. yüzyıl ilk yarısına kadar İt... (Devam)
Atatürk Türkiye'si ve Atatürk sonrası dönemlerde tarih çalışmaları yaklaşımlar açısından farklılıklar göstermektedir. Tarih boyunca devrim, darbe veya demokratik yöntemle siyasi gücü ele geçiren yeni yönetimler, eskilerini amansızca eleştirmişlerdir. Bunun tarih içinde bildiğimiz örneklerine, günümüzde de tanık olmaktayız . Atatürk Devrimiyle altı yüzyıllık Osmanlı devleti sona ermiş ve çağdaş ve uygar ölçütlerde yeni bir devlet yapılanmasına geçilmiştir. Devletin bu yeni ölçütler etrafında şekillenmesinin yanı sıra toplumun da yeni değer, kavram, kurum ve kuralların içeriği doğrultusunda bilinçlenmesi ve bunları ödünsüz sahiplenmesi kaçınılmazdı.
Atatürk Türkiye'si ve Atatürk sonrası dönemlerde tarih çalışmaları yaklaşımlar açısından farklılıklar göstermektedir. Tarih boyunca devrim, darbe veya demokratik yöntemle siyasi gücü ele geçiren yeni yönetimler, esk... (Devam)
Cariyeler ve Kadınefendiler taşlığı: Cümle kapısı holünden Kızlarağası Dairesi ile Kalfalar Koğuşu arasında devam eden yoldan sola dönülerek Cariyeler Hamamı ile Kadınefendi daireleri arasındaki geniş ve uzun hole cariyeler ve Kadınefendiler Taşlığı denilmektedir. 16. yüzyıl ortalarında karaağalar taşlığıyla beraber inşa olunmuş. 1665 harem yangınından sonra yenilenmiştir.
Cariyeler ve Kadınefendiler taÅŸlığı: Cümle kapısı holünden KızlaraÄŸası Dairesi ile Kalfalar KoÄŸuÅŸu arasında devam eden yoldan sola dönülerek Cariyeler Hamamı ile Kadınefendi daireleri arasındaki geniÅŸ ve uzun hole cariyeler ve Kadınefendiler TaÅŸlığı denilmektedir. 16. yüzyıl ortalarında karaaÄŸalar taÅŸlığıyla beraber inÅŸa olunmuÅŸ. 1665 harem yangınından sonra yenilenmiÅŸtir. Kadınefendi dairelerinin taÅŸlığa bakan cephelerindeki manzara resimleri, naturalist Türk resminin 18. yüzyıldan kalan ilk örnekleridir. 16. yüzyÄ... (Devam)
Demokratik Özerkliğin gücü evrensel hukuktan geliyor! Demokratik Özerklik bütünlük ve birlik içinde yaşamanın en asgari demokratik modelidir.
Ulusal üstü hukuk açısından bakıldığında Demokratik Özerkliğin hukuki altyapısının tüm koşullarının oluştuğu, inşa ve statüsünün resmileştirilmesi için sürdürülen çalışmaların stratejik bir çözüm projesi olduğu görülecektir. Demokratik Özerklik bölünme değil 'bütünlük' projesidir, sınırları, resmi dili, bayrağı tartışmadan, etnik, dini ve bir bölge esası gözetmeden bir Türkiye projesi olarak taraftar buldu; bilgi kirliliği ve tüm anti propagandalara rağmen güçlenmesinin temelinde evrensel hukuktan gücünü alan meşruiyet bulunmaktadır.
Demokratik Özerkliğin hukuki altyapısı
I-ULUSAL ÜSTÜ HUKUK AÇISINDAN
İnsanlık tarihi yaşanan acıların külleri üzerinde İkinci Dünya Savaşı sonrası insan hakları konusunda önemli gelişmeler sağlamıştır. ... (Devam)
V. ENDÃœSTRÄ° DEVRÄ°MÄ° VE SONUÇLARI: GLOBALLEÅžME DÖNEMÄ°            Liberalizm ve milliyetçilik akımlarıyla bunların Avrupa açısından doÄŸurduÄŸu sonuçlar, bundan önceki bölümün konularıydı. Ancak ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar, bu hareketler Avrupa ve Amerika dışındaki dünyada büyük bir etki yaratmamışlardır. Ä°ÅŸte ÅŸimdi incelenecek olan endüstri devrimi, liberalizm ve milliyetçilikle birleÅŸerek, Avrupa'yı o kadar deÄŸiÅŸtirecek ve büyük ölçüde endüstrileÅŸmenin ürünü sayılabilecek emperyalizm kanalıyla tüm yeryüzüne yayılacaktır ki, bu büyük "patlama"dan etkilenmeyecek toprak parçası kalmayacaktır demek yanlış olmaz. 19. yüzyılın bu patlayıcı ve deÄŸiÅŸiklik getiren güçleri dünyayı tek bir faaliyet alanı haline getirecek ve Avrupa'nın dünya üstünlüğünü kesin bir biçimde saÄŸlayarak, globalleÅŸme sürecini tamamlayacaktır.Â
Not: Bu ilgili makale Oral Sander'in "Siyasi Tarih ilkçağlarda... (Devam)
1905 yılının 21 temmuzuydu. Padişah II. Abdülhamit'e Yıldız camisindeki cuma selâmlığından çıkmış, arabasına doğru ilerliyordu. Her zamanki gibi, caminin merdivenlerinden inecek ve dört yüz metre ileride bekleyen arabasına binecekti. Fakat bu sefer ufak bir gecikme olmuştu. Şeyhülislâm Cemalettin Efendi, Abdülhamit'in yolunu kesmiş, bazı konularda bilgi istemişti.
Padişah II. Abdülhamit'le Şeyhülislâm Cemalettin Efendi arasındaki konuşma oldukça uzamıştı. Tam bu sırada korkunç bir patlama duyulmuş, arkasından araba parçaları ve insan kol ve bacakları dört bir yana savrulmaya başlamıştı. Padişahın yanında bulunanlar korkuyla kaçışıyor, canlarını kurtarmak için sığınacak yer arıyorlardı. O kadar kalabalığın arasında kılını kıpırdatmayan, yüzünde en ufak bir heyecan ve korku izi görülmeyen tek bir kişi vardı: Kuruntu ve kuşkusu herkes tarafından bilinen II. Abdülhami... (Devam)