Atatürk’ün en belirgin özelliklerinden biri de fikir adamı niteliği taşıması idi. Fikir ve düşüncelerinin özünü oluşturan Atatürkçülük, her türlü dogmatik unsurdan sıyrılmış akılcı bir dünya görüşüdür. Ülke gerçeklerinden kaynaklanan, sorunlar karşısında aklın ve ilmin rehberliğini kabul eden bu çağdaş görüş, milletimizi daima iyiye, doğruya ve yararlıya yöneltmiş ve yöneltecek olan bir görüştür. Atatürkçü görüşte Atatürk ilkeleri, Atatürk inkılâplarına temel oluşturan,  onlara ruh veren fikir ve düşüncelerdir; bu nedenle Atatürk inkılâpları, Atatürk ilkelerinin eser haline dönüşmüş şekilleridir. Bu ilkeler Türkiye’yi çağdaş uygarlık düzeyine en kısa zamanda ulaştırabilmek için aklın ve mantığın çizdiği yollardır. Bu bakımdan Atatürk ilkelerinin felsefesinde yapıcılık yatar.

Fikir Atatürk’te çağdaş uygarlık düzeyine erişme, Türk milletine hedef olarak gösterilmiştir. Dünyanın bugünkü şartları içinde uygarlığın gereklerine ayak uyduramayan bir milletin yaşamasına imkân yoktur. Atatürk, çağdaş uygarlık düzeyine erişme yarışında tek bir şeye ihtiyacımız olduğunu söylemiştir, o da “çalışkan olmaktır”. “Türk çocuğu! Çok zekisin, malûm; fakat zekânı unut, çalışkan ol!” sözü Atatürk’ündür.

Fikir Atatürk’te Türk milleti, asırlardır unutula gelen millî benliğine kavuşmuştur. Millî sınırlarımız içinde, millî benliğimizi duyarak varlığımızı yükseltmeye çalışmak, Atatürk milliyetçiliğinin esasıdır. Atatürk, kendisini Türk hisseden herkesi Türk kabul etmiştir. Irkçılığı dışlayan Atatürk milliyetçiliği bütünleştirici, birleştirici, ülkede millî birliği temin edici bir milliyetçiliktir. “Ne mutlu Türküm diyene!” özdeyişiyle kalplere millî bilinci perçinleyen Atatürk, aynı zamanda insanlık ülküsünün ve insan sevgisinin de simgesidir. “Biz kimsenin düşmanı değiliz; yalnız insanlığın düşmanı olanların düşmanıyız!” diyen Atatürk’tür. İşte bu insancıl yönü iledir ki bütünüyle millî nitelik taşıyan eseri, aynı zamanda bütün insanlığın hayranlığını da üzerinde toplamaktadır.

İnsanlık değerlerine içten ve büyük saygısı olan Atatürk, yapıcısı olduğu Türk İnkılâbı’nı ifade ederken, “Bu inkılâp, yüksek bir insanî ülkü ile birleşmiş vatanseverlik eseridir. Çocuklarına bütün güzellikleri ve bütün büyüklükleri görmek ve aynı zamanda bütün sefaletlere acımak sanatını öğretmektedir” diyordu. Kendisi de yarattığı inkılâbın imanlı bir yapıcısı sıfatıyla bütün dünyaya sevgi ve dostlukla bakıyordu.

Atatürk, bütün milletlerin karşılıklı güven ve huzur içinde yaşamalarını ister. Fikir Atatürk’te “yurtta barış, cihanda barış” esastır. “Harpçi olamam; çünkü harbin acıklı hallerini, fecaatini herkesten iyi bilirim” sözü Atatürk’ündür.

İşte, bütün bu yol gösterici fikirleri, maddî ve manevî nitelikleriyle Atatürk, haklı olarak, milletimizin yetiştirdiği en büyük Türk sıfatını kazanmış bulunmaktadır. O, Millî Mücadele’de millî birliği kuran eşsiz bir lider, muharebe meydanlarında efsanevî bir komutan, devlet kuran büyük siyaset adamı, milletin çehresini değiştiren güçlü bir inkılâpçıdır. Bu nitelikleriyle insanlık tarihinin tanıdığı en büyük adamlardan biri olduğunda kuşku yoktur. Kahramanlık ve yüksek insanlık değerlerini en yüksek düzeyde taşıdığında, dünya tarihçileri ve fikir adamları birleşmektedir. Tarihin büyük tanıdığı şahsiyetlerle mukayesesi yapıldığı zaman türlü bakımlardan belirgin üstünlükleri göze çarpmaktadır. Bir kere bütün bu kişilere üstün tarafı, hem fikir hem hareket adamı oluşudur. Bir milletin tarihî seyrini değiştirebilecek nitelikleri ve üstünlükleri sayesinde, bir ülke askerî ve siyasî zaferlerle uçurumun kenarından kurtarılmıştır. Dünya tarihinde, her türlü imkânsızlığa karşın inandığı düşünceyi uygulama alanına dökmüş, yepyeni nitelikte bir devlet ve zinde bir millet yaratmış adam azdır. İçinde bulunduğu koşulları değerlendirmede, engelleri ortadan kaldırmada gösterdiği başarı, Atatürk’ün ayrı bir özelliğini oluşturmaktadır. Büyük Söylev’inin sonlarında, Türk gençliğine hitaben çizdiği tablo, gerçekte, kendisi mücadeleye atıldığı zaman, ülkenin içinde bulunduğu tablodur. Atatürk, en güç koşullar altında bile, her şeyin bitti zannedildiği bir zamanda bile, Türk milletine güven duygusunun kaybolmaması gerektiği gerçeğini, eseriyle kanıtlanmış bir millî kahramandır; onun için simge olmuştur, onun için bayrak olmuştur!

Atatürk gerçeğin adamıdır; sağduyunun ve ince görüşün adamıdır. Nerde ne yaptı, neye karar verdi ise, daima en iyisini yapmış, en yararlısına karar vermiştir. Halkın eğilimlerini çok iyi sezen ve ruhlara sızmasını bilen usta inkılâpçılığı sayesindedir ki müşterek arzu ve eğilimler, kolayca millî ülkü durumuna gelebilmiştir. Giriştiği mücadelenin başından sonuna kadar Türk milletinin yüksek niteliklerine güvenmiş, kazanılan her türlü zaferin milletin eseri olduğunu söylemiştir. Bütün girişimlerinde millet sevgisine dayanmış, güçlü kişiliği ve gerçeği sezişe dayanan ikna kuvvetiyle toplumu aydınlığa götürecek lider olduğunu göstermiştir. Türk Bağımsızlık Savaşı’na ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna bayrak olan fikirleri, görüşleri ve ölmez eseriyle, etkileri ülke sınırlarını aşmış, mazlum milletlerin bağımsızlık ve hürriyet mücadelelerinde onlara da manevî kuvvet olmuştur.

Son söz olarak diyebiliriz ki, Atatürk’ün yaşamı, üstün kişiliği ve eseri incelendiği zaman, insanoğlu, hayranlığını gizleyememekte; bu millî kahramanı kutlamakta, bu kutsal savaşının önünde saygı ile eğilmektedir.


ATATÜRK’ÜN ESERLERİ

En büyük eseri bize emanet ettiği çağdaş Türkiye Cumhuriyeti olan ATATÜRK’ü ve O’nun fikirlerini aslında bize en iyi kendisi anlatmaktadır. Çağdaş Türkiye Cumhuriyetini kurucusu Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün hayatı boyunca kaleme aldığı toplam 14 adet yazılı eseri mevcuttur. ATATÜRK’ü kendi kaleminden anlatan bu yazılı eserlerini 3 başlık altında incelememiz mümkündür. Bu kapsamda;


ATATÜRK’ÜN SİYASAL YAŞAMA YÖNELİK ESERLERİ

- BÜYÜK SÖYLEV (NUTUK)
- ATATÜRK’TEN MEKTUPLAR
- ATATÜRK’ÜN SÖYLEV VE DEMEÇLERİ

ATATÜRK’ÜN SOSYAL VE KÜLTÜREL ALANA YÖNELİK ESERLERİ

- ATATÜRK’ÜN HATIRA DEFTERİ
- ARI BURNU MUHAREBELERİ RAPORU
- KARLSBAD HATIRALARI
- GEOMETRİ
- MEDENİ BİLGİLER

ATATÜRK’ÜN ASKERLİĞE YÖNELİK ESERLERİ

- BÖLÜĞÜN MUHAREBE EĞİTİMİ
- TAKIMIN MUHAREBE EĞİTİMİ
- TAKTİK TATBİKAT GEZİSİ
- TAKTİK MESELELERİN ÇÖZÜMÜ VE EMİRLERİN YAZILMASINA İLİŞKİN ÖĞÜTLER
- CUMALI ORDUGAHI
- ZABİT VE KUMANDAN İLE HASBIHAL

Şimdi, ATATÜRK’ün eserlerini tek tek inceleyelim.

 

1. ATATÜRK’ÜN SİYASAL YAŞAMA YÖNELİK ESERLERİ

A.BÜYÜK SÖYLEV (NUTUK):

19 Mayıs 1919’daki “Genel Durum ve Görünüş” ile başlayıp, “Gençliğe Armağan” ile biten Atatürk’ün Söylev (Nutuk)’i, tarihi hem yansıtan hem de yorumlayan bir belgedir. ATATÜRK’ün kendi deyimiyle, “ulusal ve çağdaş bir devletin” kuruluş öyküsüdür.

Söylev (Nutuk)’e dikkatle bakıldığı zaman hem Kurtuluş Savaşı ideolojisi, hem de yalnız bir önderin çevresiyle hesaplaşması görülür. ATATÜRK, inanılmaz başarısını aktarırken, kendisini yalnız bırakanlardan, başarısına inanmayanlardan da hesap sormaktadır. Rauf ORBAY, Refet BELE, Kazı KARABEKİR Paşa, Ali Fuat CEBESOY, Bekir SAMİ, Cafer TAYYAR, Nurettin Paşa, Ali İhsan SABİS, Nazım Bey ve Kara Yusuf, bir zamanlar önderin yanında olan fakat sonradan ona ayak uyduramayarak, ters düşen kişilerdir. Söylev (Nutuk), düşmana ve Osmanlı’ya yöneldiği ölçüde, bu kişileri de kapsamaktadır.

Söylev (Nutuk), zafere doğru giderken çeşitli uzlaşmalardan yararlanan bir önderin değil, zaferi kazanmış ve bu yüzden de artık kendi çözümlerini egemen kılan bir önderin sözleridir.

Söylev (Nutuk), genç bir devletin pekiştirilmesini amaçlıyordu. Çünkü, devrimci kadro içinde ATATÜRK’ün hesaplaşmak zorunda kaldığı kişiler, etkin kamuoyu önderleri ve asker kişiler olarak varlıklarını sürdürüyorlardı. Oysa genç devletin, bu devletin niteliği hakkındaki siyasal çekişmelere dayanacak gücü yoktu. İşte bu nedenle ATATÜRK, yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin nitelikleri hakkında kuşku duyan eski arkadaşlarını duraksamaksızın saf dışı bırakıvermiştir.

ATATÜRK, Neden Söylev (Nutuk)’i yazmaya gerek duymuştur? “Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan, yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak mahiyet alır.” sözleri ATATÜRK’e aittir. Bu nedenle başardığı büyük devrimin yorumunu başkalarına bırakmak istememesi doğaldır.

Bu kapsamda; tarihe mal olmuş bir belge, tarihi yorumlayan bir belge ve yeni Cumhuriyet’i pekiştiren bir olay olarak üç nitelik taşımaktadır.

B.ATATÜRK’TEN MEKTUPLAR       :

Bu yazılar, 1935-1938 yılları arasında Cenevre Üniversitesi’nde öğrenimini yapmakta olan A.Afet İNAN ile ATATÜRK arasında yazılan mektupları kapsamaktadır. ATATÜRK, mektuplarında en çok “Hatay Meselesi”nden bahsetmiştir. Hastalığının son günlerinde başbakan ve bakanlarla görüşürken üzerinde en çok durduğu konu ise, ekonomide sanayi planlarının ivedilikle uygulanması idi. Ayrıca, bu eserden de gördüğümüz üzere, ATATÜRK, Türk Tarih Kurumu’nun çalışmaları ile de yakından ilgileniyordu.

C.ATATÜRK’ÜN SÖYLEV VE DEMEÇLERİ  :

Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Meclis’te, Yurt içi gezilerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Platformlarında yapmış olduğu tüm konuşmaların ve gazeteci ve kişilere vermiş olduğu tüm demeçlerin toplandığı 5 ciltlik bir eserdir.

2. ATATÜRK’ÜN SOSYAL VE KÜLTÜREL ALANA YÖNELİK ESERLERİ :

A.ATATÜRK’ÜN HATIRA DEFTERİ :

Mustafa Kemal ATATÜRK, 1 nci Dünya Savaşı’nda; Gelibolu, Diyarbakır, Bitlis ve Suriye cephelerinde bulunmuştur. Türk ordularını bu bölgelerde idare ederken bir taraftan o bölgeleri ve halkını yakından tanımak fırsatını bulmuş, diğer taraftan da yurdun çeşitli bölgelerinden gelen subay ve erlerin kabiliyetlerine ve yurtları için yaptıkları fedakarlıklara şahit olmuştur. Bu geleceğin büyük adamı Kemal ATATÜRK için büyük bir tecrübe devresidir.

Mustafa Kemal, yazmış olduğu bu küçük hatıra defterini, doğu cephesindeki yaveri yedek subay Şükrü TEZER’e vermiştir. Anılan hatıra defteri Şükrü TEZER’in savaşa ait hatıra ve yazıları ile birlikte yayınlanmıştır. Mustafa KEMAL’in kendi el yazısıyla olan hatıraları az olmakla beraber çok ilgi çekicidir.

B.ARIBURNU MUHAREBELERİ RAPORU :

“Arıburnu Raporu”, Birinci Dünya Savaşı içinde ve Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından İkinci Ordu Komutanlığı sıralarında Harp Tarihi Dairesinin isteği üzerine yazılmıştır.

C.KARLSBAD HATIRALARI  :

1918 yılını kapsayan anılan günlük hatıra defterleri M.Kemal’in Karlsbad’da “Geçen Günlerim” başlığı altında altı deftere yazdığı hatıralardır. M. Kemal ATATÜRK, askeri, siyasi ve sosyal meseleler üzerinde fikirlerini açmakta ve özellikle okuduğu kitaplardan aktarmalar yapmaktadır. Ancak bunlarda kendi fikirlerini çoğunlukla belirtmemektedir.

Aynı usulü bu tarihten önceki hatıra defterlerinde de takip etmiştir. Zaten kendisinin her zaman her yerde kitap okuduğu bilinmektedir. Tarihi olayları, geleceğe ışık tutacak nitelikte bulduğu için yalnız ezberlemekle değil fakat tahliller yaparak değerlendirilmektedir. Bu bir aylık hatıra yazılarında ATATÜRK milli benliğine bağlı Türkiye’nin geleceğine yön verecek hazırlık içindedir.

D. GEOMETRİ  :

Bu kitabı ATATÜRK ölümünden 1.5 yıl kadar önce, III ncü Türk Dil Kurultayından hemen sonra 1936-1937 yılı kış aylarında Dolmabahçe Sarayında kendi el yazısı ile yazmıştır.

Askerlik çığırından gelen ATATÜRK’ü, siyaset olayları büyük bir devlet adamı yapmış olduğu gibi, yurdun kültür sorunları da O’nu büyük bir eğitimci durumuna getirmiştir.

Geometri, eski terimle “Hendese”, eğitim örgütümüzde önemli bir yer tuttuğu halde, bunun terim düzeni çok ağdalı ve çapraşıktır. Arapça ve Farsça, okul programından kaldırılmış fakat Arapça üzerine kurulmuş olan terimler kalmıştır. Örneğin, “müselles-i mütesaviyül adla”yı çözümlemesi olarak hangimiz anlayabilirdik? Eğitimde bir gerçek vardır; anlayış yolunun açık olması, bir ipucu bulunması gerekir. “Müselles-i mütesaviyül adla” bu nitelikte değildir; bir külçe gibi anlayış yolunu tıkayan, öğrencinin eline hiçbir ipucu vermeyen cansız bir tekerlemedir. ATATÜRK, öğrencideki bu anlayış tıkanıklığını açmak için bu terimi, ana dili öğelerinden yapılı bir şekilde “eşkenar üçgen” e çevirmiştir.

İşte bu 44 sayfalık küçük kitapta; boyut, uzay, yüzey, düzey, çap, kesit, yay, çember, teğet, açı, açıortay, taban, yatay, düşey, dikey, üçgen, dörtgen, eşkenar, ikizkenar, yamuk, artı, eksi, çarpı, bölü eşit, toplam, oran, orantı, türev, alan, varsayım, gerekçe gibi terimler hep bu amaçla ATATÜRK tarafından türetilip konmuştur.

E.MEDENİ BİLGİLER  :

Vatandaşlara, gerek Devlet ve Hükümetle ve gerek aralarındaki ilişkiye nazaran mevcut görev ve haklar ve genellikle devlet teşkilatını öğreten ve Afet İNAN tarafından aktarılan “Medeni Bilgiler” kitabının altında toplanmıştır.

Afet İNAN’ın aktardığına göre: “Bu kitaplar benim ismimle çıkmış olmasına rağmen, ATATÜRK’ün fikirleri ve telkinlerinden mülhem olduğu ve üslubun tamamen kendisine ait olduğunu tarihi hakikatları belirtmek bakımından bana düşen bir ödev telakki ediyorum. Ben bu konularda çalıştım, hatlar hazırladım ve dersimi onlara göre verdim. Bu kitabımı ATATÜRK’ün çalışmaları ve fikirleri olarak yayınlarken, onun el yazılarını da birer belge olarak koymak istedim.”

“Medeni Bilgiler” kitabında millet, hakimiyet, hak ve görev, Devlet, Hürriyet, ferdi haklar ve ferdi hürriyetler sıkça bahsedilmekte ve bu kavramlar üzerinde uzunca durulmaktadır.

ATATÜRK vatandaşı, miletin ferdi olarak aile, toplum ve devlete karşı görevli telakki ederken “milletin, medeni beşeriyetin bir ailesi olması noktası nazarından bütün insanlığa karşı bir takım görevleri” olduğunu bilhassa işaret etmek istemiştir. Böylece ATATÜRK, Türk vatandaşının medeni alemde hür, eşit görev ve hak sahibi, sorumluluklarını bilen kişiler topluluğu olarak millet bütününü oluşturmasında en büyük medeni özelliği bulmuştur.

3. ATATÜRK’ÜN ASKERLİĞE YÖNELİK ESERLERİ   :

A.BÖLÜĞÜN MUHAREBE EĞİTİMİ  :

Kurmay Ön Yüzbaşı M.Kemal ATATÜRK, bu eseri Türkçe’ye çevirdiği yıllarda, Osmanlı İmparatorluğu dağılma sürecine girmişti. Daha Harp Okulu öğrencisiyken bile ülke sorunlarıyla ilgilenen Mustafa Kemal yaklaşan 1 nci Dünya Savaşı felaketinden ülkesini ancak iyi eğitilmiş ve donatılmış disiplinli bir ordunun koruyacağının bilincindeydi. Ancak mevcut talimnamelerdeki bilgiler devrin muharebe koşullarını karşılamıyordu. Birliklerin eğitim seviyesini yükseltmek için yeni talimnamelere ihtiyaç olduğu gibi birlikleri yanaşık düzen eğitim alanlarında muharebe şartlarına göre eğitim yaptırmak için araziye çıkarmak, muharebe eğitimini orada yaptırmak gerekiyordu.

Berlin Askeri Akademisi eski müdürlerinden Alman Generali LITZMANN’ın “Bölük Muharebe Eğitimi” adlı eser, Kurmay Ön Yüzbaşı Mustafa KEMAL’in aradığı şartları taşıyordu. Mustafa Kemal’in tercüme ettiği küçük birlik komutanlarının sevk ve idare bilgilerini arttırmaya yönelik bu eser, “meskun yerlerde muharebe”, “savunma” ve “taarruz” konularını kapsamaktadır.

B.TAKIMIN MUHAREBE EĞİTİMİ      :

Bu kitap, yine General LITZMANN’ın “Sefer Mevcudunda Takım, Bölük ve Taburun Muharebe Talimleri” adlı eserin ilk bölümünü oluşturmakta olup, Selanik’te 3 ncü Ordu Karargahında görevli, Kurmay Kıdemli Yüzbaşı Mustafa Kemal tarafından tercüme edilmiştir.

Kitabın özünde; sefer kadrosu tam olan bir takımın değişik hava şartları ve çeşitli arazi koşullarında, basit bir mesele içinde muharebe yöntemlerinin uygulanması, avcı hattı teşkili ile bir avcı hattının ateş muharebesi bulunmaktadır.

C.TAKTİK TATBİKAT GEZİSİ :

Mustafa Kemal, subayların arazide yetiştirilmesini amaçlayan tatbikatların önemini vurgulayan bu eserini, 1911 yılında 5 nci Kolordu Harekat Şube Müdürü iken yazmıştır. Bu eserde, KIRMIZI ve MAVİ roldeki muharebe birliklerinin SELANİK-KILKIŞ arasında yaptıkları savunma ve taarruz uygulamalarının değerlendirmesini yapmıştır.

Bu eserinde Mustafa Kemal, bir muharebeyi sevk ve idarede belirli kuralların olmadığını vurgulaması yanında, Komutanın nitelikleri üzerinde durmuştur. Mustafa Kemal ATATÜRK’e göre; Komutan, kişisel cesaret sahibi olmalı, birliğini ortak bir hedefe yöneltebilmeli, birliğini hem savaşta hem de barışta eğitme konusunda yetenekli olmasının yanı sıra, düşman imkan ve kabiliyetlerini önceden sezme ve harekatı uygun yer ve zamanda icra etme yeteneğinde olmalıdır.

D.TAKTİK MESELELERİN ÇÖZÜMÜ VE EMİRLERİN YAZILMASINA İLİŞKİN ÖĞÜTLER     :

ATATÜRK, katıldığı ve büyük başarılar elde ettiği Çanakkale Muharebelerinden edindiği tecrübelerden, “Taktik Mesele Çözümü” ve “Emirlerin Yazılması”na ilişkin önemli hususları, 1915 yılında yazdığı, 7 sayfalık bu eserinde toplamış ve 16 Kolordu Komutanı olarak, tüm subaylar tarafından bunların okunmasını emretmiştir.

E.CUMALI ORDUGAHI :

1909 yılı yazında, Osmanlı Ordusu hizmetinde bulunan Alman Mareşali Von Der GOLTZ, Makedonya’daki Türk Ordusuna garnizon tatbikatı yaptırmak üzere Selanik’e gelecektir. 1909 yılı Kasım ayında yapılacak bu garnizon tatbikatı için yapılan hazırlıklar kapsamında, meseleler hazırlanmakta ve birliklere icra ettirilmektedir. Cumalı Ordugahında yapılan süvari tümeni eğitim ve manevraları da bunlardan biridir. Mustafa Kemal, bu tatbikatların yapılmasını, Türk Subaylarının kendilerine olan güvenini arttırmak ve hep yabancılara uymak zorunda olmadıklarını göstermek amacıyla gerekli görmekteydi.

Cumalı Ordugahında 3 ncü Süvari Tümeni’nin manevralarına katılan Mustafa Kemal, anılan manevraları anlatan “Cumalı Ordugahı” adlı eserini yazmıştır.

Mustafa Kemal, bir kurmay subay olarak teorik bilgilere önem vermekte ancak askeri tatbikat ve manevralardan sadece katılanların yararlanmasını yeterli görmemektedir. Bu yüzden 10 gün süren bu tatbikat sırasında tuttuğu gözlemci notlarına ayrıntılı olarak bu eserinde değinmiştir.

F.ZABİT VE KUMANDAN İLE HASBIHAL  :

Mustafa Kemal, yakın arkadaşı olduğu Mehmet Nuri (CONKER) Bey’in “Zabit ve Kumandan” adlı kitabını okuduktan sonra, kaleme aldığı “Zabit ve Kumandan ile Hasbıhal” adlı kitabını Sofya’da Ataşemiliter iken Mayıs 1914 ayında yazmıştır.

Bu kitabında Mustafa Kemal, Nuri CONKER ile takip ettikleri manevralardaki kumandan ve zabitlerin durumlarını ve bilgisizliklerini acıklı bir surette tasvir ediyor.

ATATÜRK’ün Balkan Harbi’nin acıları çok derin ve büyüktür. Doğduğu, büyüdüğü Selanik’in düşmana hibe edildiğini Afrika’da duyduğu vakit ne kadar elemli günler geçirdiğini burada hatırlatmaktadır.

ATATÜRK’ün en çok üzerinde durduğu bölüm “İnisiyatif” başlığı altındaki yazılardır. Bu kelimeyi “kendiliğinden hareket ve iş görme” olarak tarif etmiş ve detaylandırmıştır. Bu bölüm başlı başına bir fikir muhassalasıdır.

Bu küçük kitap o tarihlerdeki Mustafa Kemal’in düşünce yapısını bizzat kendi kaleminden anlatan ve tanıtan en iyi eserdir.

Atatürk tüm bu eserleri bizlere bırakmakla çok iyi bir siyasetçi, çok iyi bir asker, çok iyi bir öğretmen olmasının yanında çok iyi bir yazar olduğunu da kanıtlamış olmaktadır.

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu
Popüler Sayfalar:
Son Ziyaretler:
Coğrafya Sitesi Matematik Sorusu Türkçe Sitesi