Arabistan tarihi, ilk yaratılmış insan ve ilk peygamber Hazret-i Ãdem ile Arabistan toprakları üzerinde Hazret-i Ãdem'den sonra birçok peygamber geldi. Bunlardan Hazret-i Nuh, insanlığın ikinci babasıdır. Araplar, Hazret-i Nuh'un üç oğlundan biri olan "Sam"dan türemişlerdir. Bu yüzden ülke toprakları üzerinde ilk yaşayanlara "Samiler" adı verilir.
Samiler'den sonra gelenlere, Arab-ı aribe dendi. Himyer, Gassan ve Hire gibi bir takım devletler kuruldu. Eski Araplarla, yeni gelenlerin karışması neticesi, Arab-ı müsta'ribe meydana geldi. İslamiyet'ten evvel, Araplar çeşitli kabileler halinde yaşarlardı. Bunların en şereflisi Kureyş, bunun içerisinden de Haşimi kolu sayılıyordu. Hazret-i Muhammed, bu koldan gelmekteydi ve 610 yılında İslam dinini tebliğe başladı. 630 yılında Mekke fethedildi.
Hazret-i Muhammed 632 yılında vefat edince Dört Halife (632-661) devri başladı. Bahreyn, Irak, Suriye, Filistin, Mısır, Afrika, Kafkasya... (Devam)
19. Yüzyıla Kadar Dünya Tarihinin Ana Hatları, dünya tarihi, dünya tarihi ana hatları, siyasi tarih, oral sander, 19. yüzyıla kadar dünya tarihi, kaninat tarihi
III. XIX. Yüzyıla Kadar Dünya Tarihinin Ana hatları Türkiye'de siyasi tarih kitaplarının hemen hemen hepsi, dünyadaysa çoğunluğu, incelemelerine başlangıç tarihi olarak ya 1789 Büyük Fransız Devrimi'ni almakta ya da daha geniş olarak, araştırmalarına 19. yüzyıldan başlamaktadırlar. Bunun temel mantığı şudur: Tarihin ne durduğu ne de başladığı sihirli bir nokta vardır. Tarihçi, bu durumda, tarihin kesintisiz akışı ya da süreci içine bir noktadan girmek zorundadır. Ayrıca, genellikle dünyada ve özellikle Avrupa'da modern devletlerin kuruluşu ve bu devletlerarasında bugün anladığımız anlamda diplomatik ilişkilerin başlaması, daha çok 19. yüzyılın olgusudur. Siyasi tarih de bir bakıma, devletler arasındaki ilişkilerin tarihi olduğuna göre, 19 yüzyıldan ... (Devam)
Ürdün'ün tarihi çok eski devirlere dayanır. Bölgede kurulan ilk devletler arasında Gilead, Amman, Moab ve Edom yer alır. M.Ö. 13. asırda bölgeye İsrailoğulları hakim oldu. Bu hakimiyete M.Ö. 721'de Asurlular tarafından son verildi. Asur egemenliği Medlerin M.Ö. 612'de devleti yıkmasıyla sona erdi. M.Ö. 587'de bölge Babil hakimiyeti altına girdi. M.Ö. 332'de Büyük İskender bölgeyi ele geçirdi. Daha sonra bölge sırasıyla Ptolemaios ve Selevkosların hakimiyeti altına girdi.
M.Ö. 64-63 yılları arasında ise Romalılar bölgeyi ele geçirdi. Roma'nın ikiye ayrılmasından sonra bölge Bizans'ın elinde kaldı. Bugünkü Ürdün toprakları Hazret-i Ömer zamanında Müslümanlar tarafından fethedildi ve halkın çoğu İslam dinine girdi. Sırasıyla Emevi, Abbasi, Selçuklu, Eyyubi ve Memluk hakimiyetine girdi. Ürdün, Yavuz Sultan Selim Han (1512-1520) zamanında Osmanlı Devletinin bir parçası oldu (1516).
OSMANLI DEVLETİNDE 19.YY.ISLAHATLAR VE SONUÇLARI
Osmanlı Devleti'nin 19. yy. daki Islahatları
Sultan II. Mahmut Döneminde Yapılan Islahatlar
Sultan Üçüncü Selimin yanında yetişmiş olan Sultan İkinci Mahmud ondan etkilenmiş padişahlığı döneminde de ıslahatlar yapmanın gerekliliğine inanmıştı. Askeri ve İdari alanda ıslahatlar yapmaya çalışan Sultan İkinci Mahmud Sekban-ı Cedit adı verilen yeni bir askeri teşkilat kurdu (14 Ekim 1808). Ancak yeniçeriler kendilerine tehlike olabilecek alternatif bir askeri kuvvet istemiyorlardı. Ayaklanarak Sekban-ı Cedit'in kaldırılmasını sağladılar.
Eşkinci adı verilen yeni bir askeri teşkilat kuran Sultan İkinci Mahmud'a karşı yeni bir yeniçeri ayaklanması oldu. Sultan İkinci Mahmud artık Osmanlı Devleti için kanayan bir yara haline gelen yeniçeri ocaklarını Vaka-i Hayriye adı verilen olayla ortadan kaldırıldı (15 Haziran 1826). Yeniçeri ocağı kaldırıldıktan sonra onun yer... (Devam)
1801     Kazan'da Vilayet gazetesi yayımlanmaya başladı.
1801-1825 Aleksandır I. (Rus İmparatoru).
1804     (Hive'de) Kongrat Sülâlesi, Han unvanını kullanmaya başladı.
1804     Kazan Üniversitesi kuruldu.
1804     Richard Trevithick raylar üzerinde giden ilk buharlı lokomotifi yaptı.
1804     Kara Yorgi önderliğinde Sırp İsyanı'nın başlaması (Osmanlı'ya karşı).
1804     Rus kuvvetlerinin Azerbaycan hanlıklarını işgal etmesi: Gürcistan'ı ilhak ardından burasını bölgeyi işgal için bir üs olarak kullanan Ruslar, buradan hareketle 1804-1827 yılları arasında bütün Azerbaycan hanlıklarını birer birer ele geçirdi.
Aralık 1804 Napolyon, Fransa İmparatoru oldu (2 Aralık 1804).
Türkler, dünyanın en eski, asil, büyük devletler kurup, pek çok ünlü şahsiyetler yetiştiren medeni milletlerinden biridir. Türkler, Nuh peygamberin oğullarından Yasef'in Türk adlı oğlunun neslindendir.
"Türk milletinin kökünün dayandığı Türk adındaki insan, insanlığın ikinci babası Nuh Aleyhisselam'ın oğlu Yasef'in oğlu olan kişidir."
Mustafa Kemal ATATÃœRK
Türk kelimesinin yazılı olarak kullanılması ilk defa MÖ 1328 yılında Çin tarihide "Tu-Kiu" şeklinde görülmektedir.
Türk adının tarih sahnesine çıkışı MS VI yy'da kurulan Göktürk Devleti ile olmuştur. Orhun kitabelerinde yer alan "Türk" adı daha çok "Türük" şeklide gösterilmektedir. Bundan dolayı Türk kelimesini Türk Devleti'nin ilk defa resmi olarak kullanılan siyasi teşekkülün Göktürk imparatorluğu olduğu bilinmektedir. Göktürklerin ilk dönemlerinde Türk sözü bir devlet adı olarak kullanılmışk... (Devam)
Vatikan, dünyanın en küçük ülkesidir. Roma kentinde bulunan bu devletin toprağı 0,4 kilometrekareyi geçmez. Bu kadar küçük olmasına rağmen Vatikan'ın dünya devletleri üzerindeki etkisi İtalya'dan bile büyüktür. Çünkü Vatikan Devleti Hıristiyanlığın en büyük mezhebi olan Katolik Kilisesi'nin merkezidir. Kilisenin başkam olan papa burada oturur.
Tarihte Vatikan
Vatikan eskiden epeyce büyük bir devletti. Toprakları 45,000 kilometrekareyi, nüfusu 3,5 milyonu buluyordu. Sonra, topraklarını komşu İtalya krallıklarına kaptırdı. İtalya Krallığı kurulunca da şimdiki gibi kendi küçük kentçiğiyle sınırlandı. 1929 yılında İtalya Krallığı ile yapılan Laterano Antlaşması'yla Vatikan'ın bağımsızlığı tanındı. Papa bu din devletinin hem dinsel başkanı, hem siyasal başkanıdır.
Papanın oturduğu Vatikan Sarayı Roma'nın kuzeyindeki bir tepe üzerindedir. Ünlü San Pietro Kilisesi de buradadır. Devletin bayrağı, ... (Devam)
Osmanlı Devletinin kurucu ve önde gelen ögesi olan Türkler, büyük bir imparatorluk kurdular, Anadolu ve Rumeli'yi egemenlikleri altına aldılar, kuzeybatıda Viyana'ya değin gittiler. 1699 Karlofça Antlaşmasıyla Rumeli'de ilk toprak yitimi başladı. Ondan sonra 200 yıl boyunca Rumeli'deki toprak egemenliğine adım adım son verildi. Önce bu, Avusturya'ya (daha sonra Avusturya-Macaristan) ve Rusya'ya toprak vermek biçiminde oldu.
Â
"Savunma Tarihçiliği"
Cumhuriyet tarihçiliğinin büyük isimlerinden Enver Ziya Karal, 13 Kasım 1975'te "Türkiye'de Tarih Eğitimi" seminerinde Atatürk dönemi tarihçiliğini "savunma tarihçiliği" diye nitelemişti.1 Bu, çok doğru ve çok önemli bir saptamadır. Sözü edilen "savunmanın" anlamını açıklamaya çalışalım.
Osmanlı Devletinin kurucu ve önde gelen ögesi olan Türkler, büyük bir imparatorluk kurdular, Anadolu ve Rumeli'yi egemenlikleri altına aldılar, kuzeyba... (Devam)
1349 ' Mainz'da 6000 yahudi, veba'dan sorumlu tutularak öldürüldü.
1516 ' Mercidabık Savaşı: I. Selim'in ordusu Memlük ordusunu yendi.
1572 ' Fransa'da katolikler, Kral IX. Charles'ın emriyle, silahsız ve savunmasız protestanlara saldırarak onbinlercesini öldürdüler. Olaylar Paris civarında başladı, daha sonra diğer şehirlere de sıçradı. Bu katliam, sonradan St. Bartholomew Günü Katliamı olarak adlandırılacaktı.
1814 ' İngiliz birlikleri Washington, D.C.'yi işgal etti, White House ve pek çok başka... (Devam)
Osmanlı Devleti nerede kuruluş üstünlükleri, Osmanlı Devleti nerede kurulmuştur, Osmanlı Devletinin kuruluş üstünlükleri nelerdir, Osmanlı Devletinin kuruluş üstünlükleri
(i) Osmanlı Devleti'nin Kuruluş Üstünlükleri: Osmanlı Türkleri, Batı Türkistan'ın Cengiz Han tarafından işgalinden sonra güneybatı yönünde göç eden bir kabiledir. Orta Asya'dan çöller, dağlar geçip, yabancı diyarlardan yol bulup, yerleşebilecekleri topraklar aradılar sonunda, Selçuklu Türkleri arasında ve Anadolu platosunda yerleşim alanı buldular. O ana gelindiğinde Anadolu dil açısından Türk, din açısından Müslüman olmuştu bile. Ayrıca, burada damarlarında Hitit, İyon Frig, Truva, Lidya Glat ve Bergamalı kanı dolaşan Anadolu insanı da vardı. Ama, bunlar ata bağlarını çoktan unutmuşlardı. Zamanla, Osmanlılar bölgede önem kazandılar ve Selçukluların yıkılmasından sonra kurulan Anadolu beylikleri arasında başat öğe oldular; "Rum" ü... (Devam)
iyonyada modern bilimin temelleri, iyonyada bilim, siyasi tarih, oral sander siyasi tarih
1. Grek Uygarlığı ve Helenizm'in Genişlemesi (MÖ 500 - MS 500) a. İyonya'da Modern Bilimin Temelleri            MÖ 6. yüzyılda Batı Anadolu sahillerindeki İyonya bölgesinde (kuzeyde İzmir ile güneyde Didim arasındaki kıyı şeridi ve kıyıya yakın adalar) yeni bir kavram, insanoğlunun en önemli düşüncelerinden biri doğdu: Evrenin bilinebileceği, çünkü bir iç düzene sahip olduğu, tümüyle başına buyruk ve tahmin edilemez olmadığı ve onun bile uyacağı kuralların varlığı. Ama modern anlamıyla bilim, neden öce İyonya'da doğdu'
           İyonya'nın bir çok avantajı vardı. Her şeyden önce, adalar ve küçük körfezler ülkesiydi. Dış dünyadan tam olmayan bir tecrit çeşitlilik yaratır. Böylece, farklı ada ve körfezlerde, farklı siyasal sistemler oluştu. Tek bir güç merkezi, bölgenin tümünde toplumsal v... (Devam)
II. Selim (d. 28 Mayıs 1524 - ö. 15 Aralık 1574), 11. Osmanlı padiÅŸahı. Kanuni Sultan Süleyman ve Hürrem Sultan'ın oÄŸludur. Babasından 14.892.000 km2 olarak devraldığı imparatorluk topraklarını, 15.162.000 km2 olarak bırakmıştır. 15 Aralık 1574 günü vefat etmiÅŸ, Ayasofya'daki türbesine gömülmüştür. Konu baÅŸlıkları 1 ÇocukluÄŸu ve tahta geçiÅŸi 2 Saltanatı sırasında savaÅŸlar ve barışlar 2.1 Yemen'in yeniden fethi 2.2 Almanya ile barış 2.3 Açe Seferi 2.4 Don-Volga Kanal Projesi 2.5 Astrahan Seferi 2.6 Kırım Hanlığı'nın Moskova seferleri 2.7 Kıbrıs'ın Fethi 2.8 Ä°nebahtı Savaşı 2.9 Donanmanın yeniden inÅ... (Devam)
İtalya'nın eski çağlarında yaşayan insanlar hakkında, çok az bilgi vardır. M.Ö. 500'lerde İtalya'da dört belirgin medeniyet mevcuttu. Kuzeyde Keltler, orta bölgede Etrüskler, iç ve dağlık bölgelerde Romalıların da dahil oldukları birçok kabileler, Napoli'den Sicilya'ya kadar olan bölgelerde de Rum azınlıklar vardı. Roma Cumhuriyetinin kuruluş tarihi geleneksel olarak M.Ö. 595 kabul edilmiştir. Bu yıl son Roma kralının sürgün edildiği tarihtir. Daha sonra kabileler arasında sürdürülen çatışmalardan faydalanan Roma, bağımsızlığını garanti altına aldı.
M.Ö. 49'da Sezar Galyalılara tam yurttaşlık hakkı verdi. Roma İmparatorluğu giderek gelişti. Üçüncü yüzyılda bütün yarımadaya hakim oldu. Daha sonra aynı yüzyılda barbarların saldırılarına maruz kalan imparatorluk merkezi, Roma'dan Milano'ya taşındı. Costantinos zamanında ise merkez İstanbul'a alındı.
Galya'yı ve öteki eyaletleri kaybeden Batı Roma İ... (Devam)
Caius İulius Caesar, Romalı general ve devlet adamı (M.D. 101-44).
Gelmiş geçmiş devirlerin en parlak savaş komutanlarından ve devlet adamlarından biri sayılan Julius Sezar aynı zamanda yazar olarak da çok ünlüdür.
Aineias'ın oğlu İulius'tan ve dolayısıyla, soyunun tanrıça Venüs'ten geldiğini iddia eden bir patrici ailesindendi. Çok genç yaşta gururu ve tutkularıyla göze çarptı: «Roma'da ikinci olmaktansa bir köyde birinci olmayı yeğ tutarım!» diyordu. Zaten zekâsı ve iradesi sayesinde kısa, zamanda ün kazanmağa başladı. Önemli bir komutanlığa gelme kaygısındaydı ve o tarihlerde bir Roma eyaleti olan İspanya'ya giderek orayı bir yıl başarıyla yönetti (61-60). Roma'ya döndüğünde, zengin Crassus ve ünlü Pompeius ile siyasi bir birlik kurdu: bu, birinci triumvirlik'ti. Ertesi yıl Sezar konsül seçildi (59).
Ä°KTÄ°DAR VE ZAFER
O zaman Galya'ya gidip birkaç yıl süren bir savaşla (58'den 51... (Devam)
1 nci Dünya Savaşından yenik olarak çıkan Osmanlı Devleti, bir tasfiye niteliğinde olan Mondros Ateşkes Antlaşmasını 30 EKİM 1918 tarihinde imzalamıştır. İtilaf Devletleri bu antlaşmanın uygulanmasına hemen başlamışlardır. Ülkenin dört bir köşesi işgal edilmiş, ordunun büyük bir kısmı terhis edilerek silahları ellerinden alınmış, devlet askeri, siyasi ve mali açıdan tam anlamıyla rehin alınmıştır. İstanbul'da kurdurulan kukla hükümetler İtilaf Devletlerinin emellerine ulaşmasında bir aracı olarak çalışıyordu.
İşgaller karşısında hükümetin tepkisizliğine karşı halk büyük tepki gösteriyor ve ülkenin her köşesinde yerel direniş hareketleri filizleniyordu. Mustafa Kemal Paşa'nın Anadolu'ya geçmesiyle Amasya Genelgesi yayımlanmış, Erzurum ve Sivas Kongreleriyle halk desteğini arkasına alan Paşa, yerel direniş örgütlerini tek bir ça... (Devam)
Vitoria Muharebesi Vitoria Muharebesi (21 Haziran 1813) Britanya, Portekiz ve İspanya Ordularına komuta eden Wellington Dükünün, Joseph Bonaparte ve Mareşal Jean-Baptiste Jourdan komutasındaki Fransa Ordusunu İspanya'daki Vitoria yakınlarında yendiği ve Yarımada Savaşını zaferle sonlandıran muharebe.
Savaş Öncesi
1812 yılının Temmuz ayında Salamanca Muharebesinin ardından Fransızlar Madrid'I boşaltınca Wellington'un ordusu 12 Ağustos 1812 günü şehre girer. Şehri güvenceye aldıktan sonra kuzeye ilerleyen Wellington 230 km ötedeki Burgos şehrini kuşatır. Ancak düşmanın gücünü hafife aldığını fark ederek kuşatmayı kaldırarak 21 Ekim günü geri çekilir. 31 Ekim günü Madrid'i de boşaltmak zorunda kaan Wellington kuşatılma tehlikesini bertaraf etmek için önce Salamanca daha sonra Portekiz sınırındaki Ciudad Rodrigo'ya kadar geri çekilmek zorunda kalır.
Kışı güçlenerek geçiren Wellington'un tersine Napolyon Bonapa... (Devam)
Yapılan araştırmalar, çok eski çağlardan beri Fas'ta insanların yaşadığını göstermiştir. Mağaralarda ve arkeolojik kazılarda bulunan çeşitli eşya ve taşlar üzerine çizilmiş olan resimler, bu iddianın delilleridir. M.Ö. 2000 yıllarından itibaren Berberiler ülkeye gelerek yerleşmişlerdir.
Daha sonraları M.Ö. 2. yüzyıldan itibaren de Akdeniz'in denizci ve deniz ticaretinin önde gelenlerinden Fenikeliler, Fas'a gelerek burada ticari koloniler kurmuşlardır. İlerleyen tarih çağlarında gelişen devletlerden Kartacalılar Fenikelileri, Romalılar ise Kartacalıları yapılan savaşlar sonucunda yenerek, ülkeye hakim olmuşlardır.
Miladın ilk yüzyılında İspanya'dan gelen Vandallar zayıflayan Romalıları yenerek ülke üzerinde yeni bir hakimiyet tesis etmişlerdi. Yedinci yüzyıldan itibaren İslamiyeti bütün dünyaya yaymaya çalışan Müslüman Araplar, o zamanın şartlarında sadece cihad, yani Allahü tealanın dinini yaymak için... (Devam)
islamiyet, islamiyetin tutunması ve nedenleri, oral sander siyasi tarih islamiyetin tutunması ve nedenleri, siyasi tarih islamiyetin tutunması ve nedenleri
b. İslamiyet'in Tutunması ve Nedenleri
Çok geçmeden Mekke'nin zenginleri bu tek tanrılı dinden korkmaya başladılar. Çok tanrılı dinlerin alametlerinin bulunduğu Kâbe'ye Arap dünyasından ziyaretler azalabilir ve hac ticareti zarara uğrayabilirdi. Hz. Muhammed baskılar sonucunda Medine'ye göç etti. (622) ve burada yeni dinin taraftarları artmaya başladı. Medine, Mekke'nin aksine, bir tarım kenti olup, sakinleri tek tanrılı dinlere daha yakındılar. Sekiz yıl süren savaşlardan sonra yeni din Mekke'de de egemen oldu. Bu sekiz yıl içinde İslamiyet Arap yarımadasına yayıldı ve dinin toplumsal kuralları gelişti.
Ä°slamiyet'in, çürümekte olan Hıristiyanlık ve ırkçı YahudiliÄŸe karşı önemli üstünlükleri vardı ve bir ölçüde bu yüzden hızla tutundu. Her ÅŸeyden önce, günlÃ... (Devam)
polonyanın zayıflığı, polonya'nın zayıflığı, polonya'nın 16 ve 17. yüzyılda polonyanın zayıflığı, polonya ve zayıflığı
(ii) Polonya'nın Zayıflığı: Polonya'ya "cumhuriyet" denmesinin nedeni, kralın seçimle işbaşına gelmesi ve anayasal özgürlüklerin yaygın olmasıydı. Bunun belki de en önemli nedeni, halkının çok karışık ve topraklarının çok geniş olmasıydı. Hiçbir merkezi sistem bu kadar geniş toprakları ve değişik ırkları etkili biçimde yönetemeyeceği için (bunun tek istisnası, 17. yüzyıla kadar çok farklı bir devlet mekanizmasına sahip olan Osmanlı Devleti idi) özellikle merkezden uzak yerlerde yerel yöneticiler bazı ayrıcalık ve özgürlükler kazanıyorlardı.
           Polonya'da toprak aristokrasisi, ülkedeki öteki sınıfları etkisiz hale getirmişti. Böylece, Polonya ne Fransa'daki gibi mutlak bir monarşi ne de İngiltere'deki gibi etkili bir parlamenter hükümete sahip olabildi. K... (Devam)
Uygur Devletleri Hakkında Bir Araştırma Uygur tarihi hiç şüphe yok ki Orta Asya tarihinin en önemli birkaç devresinden biridir. Uygur tarihini toplu olarak ele alan, ilk önce ünlü Japon bilgini Haneda Toru oldu. Aslen bir Budolog olan ve Japonya'da Budolojiyi kuran Prof. Dr. Haneda ancak Uygurların Budizm hakkındaki geniş bilgileri sebebi ile bu konuyla ilgilenmiş ve onları Japonya'ya tanıtmak istemiştir.
Aynı konu ikinci olarak Prof. Dr. B. Ögel tarafından ele alınmış ve bu konuda bir kaç makale yayınlanmıştır. Yalnız Prof. Dr. B. Ögel bu makalelerinde Uygur tarihinin kronolojik olay sıralarına değil, daha çok kabile hareketlerine ve bir Orta Asya devletinin boylardan imparatorluk haline nasıl geldiği konusunu incelemiştir.
Uygurların Ötüken bölgesindeki Hakanlık dönemi Prof. Dr. G. Çandarlıoğlu tarafından doçentlik tez çalışması olarak araştırılmıştır.
Bu çalışmada T'ang sülalesi dönemine ait Çin ... (Devam)
Büyük Fransız Devrimi, Devrim Öncesi Ortam, Büyük Fransız Devriminden önce ortam, Büyük Fransız İhtilali, Fransız Devrimi, Fransız İhtilali, Fransız Devrimi nasıl oldu, Fransız Devrimi ne zaman oldu
B. BÜYÜK FRANSIZ DEVRİMİ Fransız Devrimi 14 Temmuz 1789 tarihinde Bastille hapishanesine doğru yürüyüşle başladı.
18. yüzyılın ikinci yarısının dünya tarihi açısından en önemli iki olaylarından biri Amerikan, öteki de Fransız Devrimi'dir. Amerikan Devrimi, Yenidünya'da bütünleşme, güçlenme ve genişlemeye yol açarken, Fransız Devrimi "Eskidünya"da 25 yıllık karışıklık doğurmuştur.
1. Devrim Öncesi Ortamı 18. yüzyılın ikinci yarısı ile 19. yüzyılın büyük çaplı olaylarının tümü "liberalizm" akımı tarafından biçimlenmiş ya da en azından etkilenmiştir. Siyasal anlamda liberalizmin temeli, 19. yüzyıldan önceki hanedanlık rejimlerinde var olmayan, yöneticilerle yönetilenler, bir başka değiş... (Devam)
3. Devrimlerden Savaşa ve Terör Yönetimine Tüm bu gelişmeler karşısında, Avrupa'nın öteki devletleri Fransız Devrimi'ne müdahaleden ya da işe zorla karıştırılmaktan çekindiler. Fransa ve devrim yanlısı gruplar, Avrupa'nın hemen hemen her ülkesinde boy göstermeye başlamıştı. Amerikan ve Fransız devrimlerinin doktrinleri, rahatlıkla Avrupa'nın her yerine ihraç edilebilecek evrensel bir felsefe biçiminde gelişti. Çünkü zaman, yer, ırk ya da ulus farkı gözetmeksizin, insanların temel hak ve özgürlüklerinden söz etmekteydi. Bu durum karşısında, Fransa'dan kaçıp mülteci haline gelen soylular, uluslar arası aristokratik bağlantılarını kullanarak Avrupa'nın çeşitli ülkelerine yerleştiler ve devrime karşı bir cins "kutsal savaş" açma hazırlığı içine girdiler. Kısaca, Avrupa artık sınır tanımayan bir bölünmeyle karşı karşıyaydı.
           Fransız Devrimi'ne karşı silah kullanılacaksa, bunu Frans... (Devam)
izmir iktisadi kongresi, alınan kararlar, izmir iktisadi kongresi ne zaman yapıldı, izmir iktisadi kongresi hakkında bilgi, izmir iktisadi kongresi ve alınan kararlar
İZMİR İKTİSAT KONGRESİ 23 Nisan I920'de Ankara'da toplanan TBMM, 2 Mayıs 1920'de 11 bakandan oluşacak hükümetin kurulması ile ilgili kanunu kabul etmiştir. Bu hükümette bir iktisat (ekonomi) bakanlığı da bulunmaktadır.
Hükümetin programında, mali ve ekonomik meseleler üzerinde önemle durulacağı da belirtilmiştir. Ancak 1920-22 yılları arasında Türkiye Kurtuluş Savaşı içinde bulunduğundan TBMM hükümetinin bu dönemdeki başlıca amacı yurdu istiladan kurtarmaktır. Savaşın gerektirdiği nedenlerle de hükümet o sıralarda üretim ve endüstriye yatırım yapacak durumda değildir. Aksine tüketici topluluk çoğunluktadır. Bununla beraber yönetici kadro zaferden sonra prensip olarak siyasi ve ekonomik bağımsızlığı öngörmüştür.
Piave Nehri Muharebesi Piave Nehri Muharebesi, 7-8 Mayıs 1809'da Prince Eugene de Beauharnais komutasındaki Fransız-İtalyan kuvvetleri ile Avusturya Arşidükü Johann komutasındaki Avusturya kuvvetleri arasında yaşanan çatışmadır. İtalya'nın kuzeydoğusundaki Piave Nehri yakınında geçen muharebe Fransız-İtalyan kuvvetlerinin zaferiyle sonuçlanmıştır.
Polonya Devleti, 10. yüzyılın ortalarında ortaya çıkmış ve 963 yılı ülke tarihinin başlangıcı olmuştur. Polonya ve Vistula nehirleri arasında yaşamış olan Islav kabilelerinin kurmuş olduğu bir devlettir. O zamanki bu Islavlara"yayla insanları" manasına gelen "Polane" deniyordu. Zamanla bu isim Polonya haline dönüştü.
Polonya 14. yüzyıldan 17. yüzyıla kadar geçen süre içinde Avrupa'da güçlü bir devlet halindeydi. "Üç parçalanmadan" ilki 1772 tarihine kadar olan çeşitli hanedanlıklar idaresindeydi. Bu tarihten itibaren Polonya'nın çöküş dönemi başladı. 1772 tarihinde Prusya, Rusya ve Avusturya, ülke topraklarını aralarında paylaştılar. Bunu 1793 ve 1795 paylaşmaları takip etti. Polonya'nın elinde sadece doğu Prusya civarı kaldı. Birinci Dünya Savaşından sonra uzun mücadele ve sıkıntılardan sonra 1918 yılında Versay Antlaşmasıyla bağımsızlığı sağlandı.
1939 yılında aynı anda Hem NaziAlmanyasının v... (Devam)
M.Ö. 3000 yıllarından beri İran biliniyordu. Bilinen en eski imparatorluk Elamlıların M.Ö. 1100-600 yıllarında kurdukları imparatorluktur. Elamlıların yerine Medlerin kurmuş oldukları imparatorluğu Persli Keyhüsrev M.Ö. 550 yılında yıkmış ve Anadolu'nun büyük bir bölümü dahil olmak üzere egemenliği altına almıştır. İskender komutasındaki Yunanlılar M.Ö. 330 yıllarında bütün İran topraklarını ele geçirdiler. Bundan sonra İran topraklarında Parthların ve Sasanilerin egemenliği devam etmiştir.
Sasanilerin çöküşü İslam ordularının İran'ı ele geçirmeleriyle olmuştur. Hazret-i Ömer devrinde İran üzerine birçok seferler düzenlenmiştir. Akın akın İran içlerine giren İslam orduları, Âzerbaycan, Taberistan, Cürcan, Rey, Kumis, Karvin, Zencan, Hemedan, İsfahan ve Horasan'ı fethettiler. Hazret-i Ömer'in ölümünden sonra İran'da bazı karışıklıklar meydana geldi. Hazret-i Osman bunun üzerine askeri birlik g... (Devam)
Mete'nin Hun Ülkesinin Kuzey ve Kuzeybatısındaki Kavimler Üzerine Yaptığı Sefer
Mete, Çin seferine çıkmadan önce, devletin kuzey ve kuzey batısında bulunan kavimleri de itaat altına alarak, arkasını emniyet altına almak istiyordu. Hun Devleti'nin kuzey ve kuzeybatısında "Hun-u, K'ut-sa, Ting-ling (Töliş/Töles=T'ie-le), Kırgız (Kik-k'un), Sin-li" gibi Türk soyundan ve Hunlarla akraba olan kavimler bulunuyordu. Mete, ordusu ile kuzeye doğru yürüdü; bunları birer birer itaat altına alarak, hepsini Hun Devleti'nin çatısı altında topladı.
Bu, hiç şüphesiz, Mete'nin Hun idaresi altında büyük Türk birliğini kurma politikası için atılmış büyük bir adımdı. Artık, Altay dağlarının batısındaki ülkelerin ve kavimlerin dışında bütün Orta Asya Mete'nin hâkimiyetine girmiştir. Başka bir ifade ile söylemek gerekirse, Mete, Orta Asya'nın en büyük gücü haline gelmiştir. Çin yıllığının ifadesine göre "Hunların bü... (Devam)
Londra Protokolü'nü kabul etmeyen Osmanlı Devleti, Ruslar tarafından barış karşıtı olarak nitelendirilirken, takındıkları tutumla ister istemez Rusya'nın ekmeğine yağ sürmüş oluyordu.Rusya diğer devletlerin de tarafsız olacaklarını bildirmeleriyle tek başına Osmanlı Devleti'ne savaş açarken bazı komutanların savaşa karşı olmalarına rağmen konferans kararlarının reddi ile devlet için savaş kaçınılmaz bir hal almıştı.
Konferans ve Londra Protokolü kararlarının reddedilmesinin sebepleri halen tartışılırken red kararının alınmasında kimin etkili olduÄŸu sorusuna farklı yanıtlar verilmektedir.Mithat PaÅŸa'nın görev sürecinde aldığı kararların sürgüne gitmesinden sonra da etkili olduÄŸu görüşüyle birlikte Meclisi Mebusan'ın bu kararları aldığı görüşülerinin karşısında sonuçta son sözün hep Abdülhamid'de olduÄŸu ve mevcut durumda da onun etkili olduÄŸu yönünde görÃ... (Devam)
1. Göktürk Devleti'nin Yükselişi Mukan da devletinin düşmanı Juan-juanların artıklarına saldırmaya devam etti. Kendilerinden önce yaklaşık iki asır Orta Asya'nın en büyük gücü olan bu Moğol kavminin izlerinin tamamen silinmesi Göktürklerin devletinin sağlam bir temele oturması için gerekliydi. Neticede üçüncü defa ağır bozguna uğrayan Juan-juanlardan kurtulanlar Kuzey Ch'i Devleti'ne sığındılar. Onları adı geçen devletin sınırına kadar takip eden Göktürkler iyi bir ticaret anlaşması karşılığında onların Çin'de yaşamasına razı oldular.
Göktürklerin, Kuzey Ch'i Devleti'yle yakınlaşması bu devletin rakibi Batı Wei'i telaşa düşürdü. Onlar da hemen Göktürklere, K'u-Ti-Ch'i isimli bir elçi'yi gönderdiler. Böylece Çin'deki doğu ve batı hanedanları arasında Göktü... (Devam)
Belçika'ya ilk yerleşenler Belgealar olup, 5. asra kadar Roma İmparatorluğunun idaresi altındaydılar. Beşinci asırda ise Frankların istilasına maruz kaldılar. Daha sonra ülke Charles (Şarlken)in Batı imparatorluğuna dahil oldu. 1477'den sonra, Şarlken'in yeğeni Maximilian'ın eline geçti. Bundan sonra 300 sene kadar Belçika yabancılar tarafından idare edildi.
1713'te Avusturya İmparatorluğunun eline geçti ve "Avusturya Hollandası" diye anıldı. Fransa 1813'te Belçika'yı işgal etti. 1815'te Napolyon yenilince, Belçika Hollandalıların idaresine girdi. 1830'da Belçikalılar birleşerek Fransa ve İngiltere'nin garantisi altında bağımsız bir devlet kurdular. 4 Haziran 1831 tarihinde bir krallık haline gelen Belçika, Afrika'da sömürgecilik hareketlerinde de bulundu.
Sömürgelerinden en son Kongo, 3 Haziran 1960'da bağımsızlığını kazandı. Belçika, Birinci ve İkinci Dünya Savaşına iştirak etmiş olup her iki savaşta da Almanya tar... (Devam)
Hasankeyf Hasankeyf, günümüzde Batman iline bağlı olan, Dicle nehrinin akışı ile şehri ikiye ayırdığı ve tarihe tanıklığı ile bilinen bir ilçedir. 1975 yılında yapılan nüfus sayımına göre Hasankeyf ilçesinin nüfusu 13. 823 olarak sayılmıştır. 1981 yılında Hasankeyf, doğal koruma alanı olarak ilan edilmiştir. Nüfusu 1975'li yıllardan sonra sürekli göçlerden dolayı 2000 yılında nüfusu 7493 sayısına düşmüştür.
Hasankeyf'in tarihçesine baktığımızda şehrin tarihi yaklaşık 10 bin yıl öncesine kadar uzanmaktadır. Hasankeyf, Artukluların hâkimiyeti altında uzun bir süre kalmış, daha sonra 1232 yılında Eyyubiler tarafından Artuklulardan almışlardır. Eyyubiler bölgeye henüz gerçek anlamda tam hâkimiyet sağlayamadığı dönemde Hasankeyf, Moğol istilasına maruz kalmış, o döne... (Devam)
İlk çağlarda İber kabileleri (Lusitanienler) ile işgal edilen ülke, M.Ö. 1. yüzyılda Romalıların bir eyaleti oldu. Sonra Vandallar, Süevler (bir Alman kabilesi), 5. yüzyıldan 8. yüzyıla kadar Vizigotlar tarafından istila edildi. 711 yılında ülke Müslümanların eline geçti. Endülüs Emevileri (756-1031), Teva'if-i Müluk (11. yüzyıl) İslam devletleri kurulup, bölgeye hakim oldular. Onuncu yüzyıla doğru Douro ve Minho nehirleri arasındaki bölgeye Terra Portucallis ismi verildi. Portucallis, Latince Portas (liman) ve Calle (kale) birleşiminden meydana gelmiştir.
Portekiz, 1143'te bağımsız bir krallık oldu. Sınırları Meriniler'e karşı yaptığı savaşlarla genişledi. On üçüncü yüzyıl ortasına doğru bugünkü Portekiz sınırları tamamlandı. Portekizli denizciler 15. yüzyılda dünya çapında yayılma gösterdiler. Sonraki yüzyılda Asya,Afrika ve Güney Amerika'da büyük bir sömürge imparatorluğu kurarak, Avrupa ve Doğu ara... (Devam)
Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim Han ile İran Şahı İsmail arasında, 23 Ağustos 1514'te, Çaldıran Ovasında yapılan, tarihin en büyük meydan muharebelerinden biri.
Akkoyunlu Devleti'ni ortadan kaldıran, Âzerbaycan, Irak-ı Arab ve İran'ı ele geçirerek Ceyhun Nehrine kadar hududunu genişleten Şah İsmail, 1510'da, doğudaki Sünni Özbekler'i de yendikten sonra, Anadolu'ya yöneldi. Gönderdiği dâi ve halifeleri vasıtasıyla yaptığı propagandalarda, Osmanlı hudutları içindeki Şiileri kendisine bağlamaya, fırsat buldukça da isyanlar çıkarmaya başladı.
Yavuz Sultan Selim Han ise, Anadolu'yu bölüp parçalamak ve batıya açılan her seferde Osmanlı'yı arkadan vurmak emelinde olan Şah İsmail'e, kesin bir darbe indirmek niyetindeydi.
Nitekim bu gaye ile şehzadeler ve dahildeki fesatçıların işini halleden Yavuz Sultan Selim Han, 10.000 azab askerinin hazırlanması için Anadolu'ya hük... (Devam)
4. murat devri, 4. murat dönemi, 4. murat ve devletin yeniden canlanması, devletin yeniden canlanması 4. murat, 4. murad ve devletin canlanması, 4. murad ve devletin yeniden canlanması, 4. murad, IV. murad dönemi
(iv) IV. Murat ve Devletin Yeniden Canlanması: II. Selim'den sonra "silin padişahlar dönemi"ne girilir. IV. Murat'ın tahta çıktığı 1623 yılına kadar olan bu dönemde, saltanat mücadelesinde kardeş katilliği artarak sürüyor, I. Mustafa gibi gerçekten akli dengesi bozulmuş olanlar tahta çıkıyor, haremin devlet işlerindeki etkisi artıyor, askeri disiplini bozulmuş olan yeniçeri ocağı bulduğu her fırsatta ayaklanıp karışıklık çıkardığı yetmiyormuş gibi, devlet işlerinde haremle birlikte en etkili güç haline geliyordu. Yeniçerileri ortadan kaldırmak isteyen ilk padişah II. Osman'dır. Bunun için büyük bir Asya ordusu kurmayı planlamış ve bunlarla İstanbul'a yürüyüp yeniçeri ve sipahi ocaklarını ortadan kaldırmayı... (Devam)
Norveç tarihi hakkında yazılmış ilk yazılı dökümanlara göre, ülke topraklarında, 9. yüzyıla kadar, Alman kabilelerinin kurmuş olduğu birçok küçük krallıklar vardı. 872 yılında Kral Harold the Fairhaired, bu krallıkları tek bir Norveç Krallığı altında birleştirdi. O zamanlar ülke, Nortuagua veya Nordveg adıyla bilinirdi.
1000 yılına kadar Norveç'in ilk yerlileri olarak bilinen Vikingler, yaptıkları sağlam gemilerle Avrupa'da birçok yerlere saldırdılar. İnsanların korku içinde yaşamalarına sebep oldular. Gittikleri yere kan, vahşet, ölüm ve korku götürüyorlardı. Fakat çok geçmeden ekonomik sıkıntılar sebepiyle meydana gelen iç çatışmalar, Norveç'i huzursuz bıraktı.
Arkasından 14. yüzyıl baÅŸlarında "Kara Ölüm" adını verdikleri veba hastalığı Norveç halkına ölüm ve dehÅŸet getirdi. Hemen hemen nüfusun yarısı bu hastalıktan öldü. Hıristiyanlığın ülkeye girdiÄŸi sıralarda, mükemmel olan tarÄ... (Devam)
avrupa hunlarının yayları ve okları, avrupa hunlarının okları, avrupa hunlarının yayları, avrupa hunlarının silahları
Avrupa Hunlarının Yayları ve Okları Hunların ortaya çıkmalarına kadar Doğu Avrupa'da hiç tanınmayan en önemli "Sihirli Silâhları" yaylarıydı. Hunların yaylarını pekiştirmek maksadıyla kullandıkları bazı kemik safihaları Volga, Dinyeper ve Kerç bölgelerinde bulunmuştur. Fakat bunlara bugüne kadar Hun mezarlarında rastlanmamıştır. Uzun yılların denemeleri ve büyük bir mesleki bilgi ile imal edilen yaylarını, Hunlar mezarlara ve kurban ateşlerine koymamış ve babadan oğula miras bırakmışlardır. Avrupa'daki fetih yollarına Hun orduları ile çok az sayıda yay ustasının gelmiş olması yüzünden bu bölgede yayların değeri gittikçe artmıştır. Bir talih eseri olarak bu yaylardan birisi, Hunların hudut bölgelerinden olan (Bugün harap bir mezarda) Panonnia'da hemen hemen eksiksiz olarak ve yedi parç... (Devam)
1. HZ. MUHAMMED VE DÖRT HALİFE DÖNEMİ SANATI (Erken İslam Sanatı)
Hz. Muhammed ile birlikte İslam sanatı ilk örneklerini vermiştir. Toplumlar kendi yaşayış biçimlerine göre nasıl ev tipleri yapmışlarsa dine uygun olarak da ibadet yerleri kurmuşlardır. İslam dininin getirdiği en büyük yenilik cami mimarisidir. Ancak İslam'ın ilk yıllarında günümüze gelmiş mimariler yoktur. Çünkü ilk camiler zamanla değişime uğramış, yerlerine sonradan daha gelişmiş bir mimariyi sergileyen örnekler kurulmuştur. İlk camiler üzerleri açık, kerpiç duvarlı, hurma dallarının gölgelediği çok basit yapılardı ve bu yapıların hiçbir sanatsal yönü yoktur. İlk cami Hz. Muhammed'in Medine'deki eviydi. Bu cami daha sonra Medine Camisi olarak anılmıştır. Kerpiç duvarla çevrili kare bir alanın yalnızca bir tarafında iki sıralı ağaç direklere dayanan, hurma yapraklarıyla örtülü bir dam bulunuyordu. Böylece cemaat bölgenin kavurucu güne... (Devam)
Pakistan Devleti, yirminci yüzyılda kurulmuş genç bir devlettir. Pakistan'ın 15 Ağustos 1947 yılından evvelki tarihi Hindistan ile aynıdır. "Pakistan" adı ilk olarak, İngiltere'de öğrenim gören Müslüman öğrenciler tarafından 1940 yılında ortaya kondu. Pakistan, Pencap, Afgan, Keşmir, Sind ve Belucistan isimlerinin başharflerinin yanyana gelmesinden meydana gelip, mana itibariyle "temiz ülke" demektir.
Hindistanlıların, İngilizlerin egemenliğinden kurtulmaya çalıştıkları sırada, bölgedeki Müslümanlar birleşerek 1947 yılında bir dominyon kurdular. Bu dominyon, İngiliz Milletler Cemiyetine dahil durumdaydı. Bu yıllarda Pakistan liderliğini M. Ali Cinnah yürütmekteydi.
Pakistan 1956 yılında cumhuriyet oldu. İki yıl sonra General M. Eyüb Han darbe yaparak idareyi ele geçirdi. 1960 yılında ve 1965'te yeniden başkan seçildi. Bunun 1969 yılında istifa etmesi üzerine Doğu Pakistan'da ayaklanmalar başgösterdi. Daha sonra Genera... (Devam)
2. Ahmet, 2. Ahmed, 2. Ahmet dönemi, ikinci ahmet
  II. Ahmet
II. Ahmet
Saltanatı 22 Haziran 1691- 6 Şubat 1695
Padişah Sırası 21
DoÄŸum Tarihi 25 Åžubat 1643
Ölüm Tarihi 6 Şubat 1695 (51 yaşında)
Önce II. Süleyman
Sonra II. Mustafa
Soyu Osmanlı Hanedanı
Babası I. İbrahim
Annesi Hatice Muazzez Sultan
Dini Ä°slam
II. Ahmet, (d. 25 Şubat 1643 - ö. 6 Şubat 1695). 21. Osmanlı padişahıdır. Osmanlı sultanlarının yirmi birincisi ve İslam halifelerinin seksen altıncısı.
İlk yılları
Sultan İbrahim Han'ın üçüncü oğludur. Annesi Hatice Muazzez Sultan'dır. 1643'te Edirne'de dünyaya geldi. İyi bir tahsil gördü. Arapça ve Farsça'yı mükemmel bir şekilde öğrendi. Kardeşi II. Süleyman'ın dört yıllık saltanatı sırasında sarayda kafes hayatı yaşadı. 21 Haziran 1691'de tahta çıktığı zaman 48 yaşındaydı. Ahmet Han'ın cülusu sırasında Osmanlı Devleti, İkinci Viyana Kuşa... (Devam)
Kore tarihi M.Ö. 3000 yılına kadar uzanır. Çin'in eline geçtikten sonra, Budizm ve Çinlilerin etkisinde kaldı. Daha sonraları 7. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar değişik hanedanların idaresi altında bağımsız olarak yaşadı. 1910 yılında Japonlar Kore'yi işgal ederek koloni haline getirdiler. Bu durum, 1945 yılına kadar sürdü. İkinci Dünya Savaşında Japonya'nın yenilmesinden sonra Güney Kore'yi ABD, Kuzey Kore'yi de Rusya işgal etti. Böylelikle kuzeyde komünist rejim, güneyde demokratik rejim kurulmuş oldu.
25 Haziran 1950'de Rus subaylarının kumandasındaki Kuzey Kore birlikleri, yarımadanın tamamına komünizmi kabul ettirmek için Güney Kore'ye saldırıp istila etti. Bunun üzerine BM., Güney Kore'nin kurtarılmasına karar verdi. Bölgeye BM askerleri gönderildi. Bu orduya Türkiye, bir tugayla katıldı. İşgalci komünist birliklerin Güney Kore'den çıkarılması için Mehmetçik büyük başarı gösterdi.
Merkantilizm, merkantalizm, merkantilizm nedir, merkantalizm nedir, merkantilizm ne zaman çıktı, merkantalizm ne zaman oldu, merkantilizm ne zaman ortaya çıktı, merkantilizm hangi ülkede çıktı
b. Fiyat Artışı ve Merkantilizm 10. ve 15. yüzyıllar arasında geliÅŸen ticaret, 16. yüzyıla varıldığında devletlerin en önemli uÄŸraşı oldu ve bugün bildiÄŸimiz niteliÄŸini kazandı: Kapitalist ekonominin ortaya çıkışı ve kent merkezli ekonomik sistemden ulus-merkezli ekonomik sisteme geçiÅŸ. Bu ekonomik dönüşümün önemli özelliÄŸi, 12. yüzyılda baÅŸlayan ama 16. yüzyılın ikinci yarısında hızlanan fiyat artışıdır. Tüm malların fiyatları 1550 - 1600 arasında ortalama olarak iki kat artmıştı. 1650'de buÄŸdayın fiyatı Paris pazarında 1500'dekine göre 15 kat daha pahalıydı. Bu sürekli enflasyon, her yerde ve her zaman olduÄŸu gibi en çok sabit gelirlileri etkiledi. Ä°leride incelenecek olan ve aynı dönemde ortaya çıkan din savaÅ... (Devam)
1.Bulgaristan'ın Birinci Balkan Savaşı sonucunda en büyük payı alması (Özellikle Makedonya üzerindeki anlaşmazlıklar) ve Ege Denizine ulaşmasından dolayı Balkan devletlerinin aralarında anlaşmazlığa düşmesi.
2.Bulgaristan'ın Ege Denizi'ne kadar genişlemesini Yunanistan'ın uygun görmeyişi.
3.Osmanlı Devleti'nin bölgeden çekilmesiyle meydana gelen otorite boşluğu
Yunanistan'ın çalışmaları sonucunda Sırbistan, Karadağ ve Romanya Bulgaristan'a karşı birleşmiştir. Bulgaristan'ın zor durumda olduğunu gören Enver Paşa harekete geçerek, Edirne ve Kırklareli'ni Bulgarlardan almıştır.
İkinci Balkan Savaşı sonucunda Bulgaristan yenildi.
SavaÅŸ Sonucunda Yapılan AntlaÅŸmalarÂ
1. Bükreş Antlaşması (10 Ağustos 1913): Balkan devletleri arasında yapıldı.
Açıklamalar:
1.Bulgaristan, Birinci Balkan Savaşı'nda aldığı toprakların büyük bir kısmını kaybetti.
... (Devam)
İstanbul'u aldıktan soma Fatih ilk iş olarak Ayasofya'ya gelerek burada toplanmış olan Bizans halkına hitaben can, mal ve din özgürlüklerinin kendi teminatında olduğu konusunda güvence verdi. Harap ve bakımsız durumda olan Ayasofya'yı camiye çevirerek onarıma aldırdı. Fatih ve ondan soma gelen Osmanlı Padişahları da fetih sembolü olarak kabul edilen Ayasofya'ya büyük önem verdiler ve bu konuda hiçbir fedakarlıktan kaçınmadılar. Ayasofya'nın kutsal hikmet manasına gelen Grekçe adının dahi değiştirilmediğini düşünürsek Türkler'in ne kadar hoş görülü oldukları daha iyi anlaşılır.
Özellikle II. Selim döneminde Mimar Sinan'ın yapmış olduğu destek payandaları ve onarımlar sayesinde yapının günümüze kadar ulaşması mümkün olabilmiştir. Ayrıca Sultan Abdülmecid döneminde Fossati kardeşlerin yaptıkları restorasyon çalışmaları da önemli yer tutar. Cami'ye çevrildikten sonra İslam inancı ge... (Devam)
Türk Tarihine Bakışımız Nasıl Olmalıdır' / Nihal Atsız Â
Türk Tarihine Bakışımız Nasıl Olmalıdır' Onbeşinci yüzyılda, bizde, belirli bir tarih görüşü vardı; Türk tarihinin en eski çağları olarak Oğuz Han Destanı'ndan bahsolunur, sonra pek kısa bir Selçuk tarihi anlatılarak Osmanlılara geçilirdi. Böylece eski tarihçiler, Osmanlıları daha mühim ve üstün tutmakla beraber, Türk tarihini bir bütün halinde gözden geçirirlerdi.
Fakat bu tarih görüşü köklenmeden baltalandı. Hele, Hoca Sadeddin gibi bir müverrihin, eserine doğrudan doğruya Osmanlılarla başlamasından sonra, bizim için Türk tarihi sadece "Osmanlı tarihi" olarak kaldı. Ve daha önceki Türklerden, az veya çok, yabancı milletler gibi bahsedilmeye başlandı.
XIX. yüzyılda Müşir Süleyman Paşa ile başlayan tepki, bu yanlış görüşü sarsmaya başladı. Varlık ve başlangıcımızın Osmanlılardan daha ileride olduğu anlaşıldı. Eski Tü... (Devam)
Endonezya'nın tarihi hakkında bilinen en eski bilgiler, 4-5 bin yıl kadar önce, Malaysia'dan halkın gelip yerleştikleri hakkındadır. Eski çağlardan beri ülkenin üzerinde bulunduğu adaların deniz ticaretinde ehemmiyeti çok büyük olmuştur. Bu sebepten, halk genellikle denizci veya tüccardı. Tarih çağlarında ülke, Çin, Hindistan, İran ve Bizans İmparatorluğunun deniz ticaret yolu idi. Halen bu özelliğini muhafaza etmektedir.
Eski çağlarda ticaret gemileri buraya uğrar, baharat, reçine ve değerli kereste alırlardı. Ticaretteki bu ehemmiyeti sebepiyle, dünyanın çeşitli yerlerinden Endonezya'ya gelip yerleşen insanlar ülkede yeni fikir ve geleneklerin yerleşmesine sebep olmuşlardı. Miladın ilk yıllarına kadar halk aşiretler halinde yaşıyorlardı. Bu zamanda artan Hint tesiri neticesinde halk arasında Allahü tealanın emrettiği hakiki yol olmayan, putperestlik, Budizm ve Hindu dinleri yayıldı.
Akhunların batıya göçleri, akhunların batıya gitmeleri, akhunlar ve batıya göçleri
Akhunların Batıya Göçleri S. Legg'in de belirttiği gibi, Orta Asya yani Türk ili, Türklerin anavatanı idi. Kitabının başlığındaki "Hearthland" deyimi çok yerinde kullanılmıştır. Gerçekten de Asya'nın içlerinden kopup gelen, tarihleri az bilinen insanlar, sürekli hareketliliği sağlamıştır. Sakalar, Yüeçi'ler, Hunlar, Oğuzlar, Peçenekler, Kumanlar vs. bu ananeyi bazı nedenlerle sürdürmüşlerdir.
Akhunlar, IV. yy'da, Asya içlerinden batıya göç ettiler. Yüeçilerin varisi KuÅŸanların çökmesinden sonra, Hun kabileleri arasında güçlenerek, büyük bir devleti kurdular. "Bozkır, Iakartes ve Oxus'' ne zaman geçtikleri kesinlikle bilinemiyor. Sogdiana'daki tarihleri ÅŸimdilik karanlık kalmaktadır. Ama, Sasanilerin kuzey doÄŸusundaki topraklarında, Horasan'da sürekli akınlarda bulundukları bilinmektedir. Oxusveya Ceyhun'un güneyine, BelhÂ... (Devam)