Osmanlı hükümdarlarına ait bayraklar için kullanılan bir deyimdir.
Bazı kaynaklara göre Osmanlılarda ilk saltanat sancağı, Selçuklu hükümdarı tarafından Osman Gazi'ye beylik alameti olarak verilen ak sancak olup, daha sonra çeşitli sancaklar bu adı almıştır. Saltanat sancakları Osmanlılarda Elviye-i Sultani, Alemha-yi Osmani, Alem-i Padişahi diye bilinen çeşitleri olmakla beraber asıl saltanat sancağı Ak alem denilen beyaz sancak idi.
Saltanat sancaklarının adedi dört iken Sultan Kanuni Süleyman, sadrazam İbrahim Paşa'ya seraskerlik beratı (1529) verdiği tarihten sonra yediye çıkarılmıştır.
Saltanat sancaklarının sopalarının başları altın alemli olup bayrakların üzerinde birer Kuran-ı Kerim asılı bulunurdu. Her padişah cülusundan sonra üzerine ismi yazılı yedi sancak yaptırırdı. Savaşlarda saltanat sancakları hükümdarın arkasında bulunur, padişahın bulunmadığı seferlerde tayin edilen vezire saltanat sancaklarından yeşil olanı verilirdi. Saltanat sancaklarını Mehteran-ı alem adı verilen Emir-i alem emrinde bulunan alemdarlar taşırlardı. Osmanlı padişahları sefere çıkarlarken düzenlenen savaş alaylarında Enderun mensuplarından silahdar, çuhadar ve rikaptar ağalar padişahın arkasında durur, onların arkasında sırayla kapı ağası, sağında Mir-i alem ve solunda kapıcılar kethüdası yürür, daha sonra da ak sancak gelirdi. Ak sancağın sağında kırmızı sancaklarıyla sipah bölükleri, sol yanında sarı sancaklarıyla silahtar bölükleri yer alırdı. Vezir ve beylerbeyilerinin de rütbe ve alametleri olan tuğ ve sancakları olup suçlu görüldüklerinde azledilerek tuğ ve sancakları ellerinden alınırdı. Ölenlerin tuğ ve sancaklarına hükumet el koyardı. Sadrazamın sancağı yeşil, vezirlerin kırmızı, beylerbeyilerin kızıl renkli idi.