Tarih Sözlüğü

Bu kategoride toplam 340 içerik bulunuyor.
İmrahor Nedir?
Has ahırın en büyük amiri. Buna "Büyük imrahor" veya "Emir-i ahur-i evvel" de denirdi. Kendisinden sonra gelen amire ise "Küçük imrahor" veya "Emir-i ahur-ı sani" denirdi. Büyük imrahor, özengi veya rikab ağalarındandı. Istabl-ı amire mensuplarının amiri olduğu gibi has ahıra ait çayır ve korulardan da sorumluydu. Yardımcısı küçük imrahor, arabacıların idaresiyle ve içoğlanlarına verilecek atlarla meşgul olurdu. Has imrahorların ulufelerinden başka arpalık olarak gelirleri de vardı. Bunlar ilk dönemlerde tımar derecesinde iken sonraları zeamet derecesine çıkarılmıştır. XVI. yüzyılda dış hizmete çıktıklarında sancak beyliği, XVII. yüzyıldan sonra da beylerbeyliği hatta vezirlik payeleri verilmiştir. (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
İmrahor Kasrı Nedir?
İstanbul'da Kağıthane deresi kıyısında yapılmış olan kasır. Bu kasır Lale Devri'nde büyük bir ün kazanmış olan Sadabat Sarayı'nın biraz ilerisinde kurulmuştur. Osmanlılarda, Kağıthane deresinin iki yanındaki düzlük, yılın bazı aylarında sarayın has ahırındaki atların otlaması için kullanıldığından, buradaki ahırların yakınında, 1589-1590 yıllarında ilk İmrahor Kasrı'nın yaptırıldığı tahmin edilmektedir. XVIII. yüzyılda bazı yabancı seyahatnamelerde İmrahor Kasrı'na "Büyük İmrahor Kasrı" denmekte idi. Osmanlı tarihi boyunca bir önceki yıkılıp yerine bir başkası yaptırılmak suretiyle İmrahor Kasrı hatırası ve adı yaşatılmıştır. XVIII. yüzyılın ikinci yarısında Kağıthane deresi kıyılarındaki saray ve diğer yapılar hassa kalfası Balyan tarafından yenilenirken İmrahor Kasrı da, yeni zevklere göre onarılmıştı. Etrafındaki çayırlı düzlük ise bir mesire yeri olmuş ve buna İmrahor v... (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
İrade Nedir?
Sözlük manası dilemek, arzu etmek, meram etmektir. İrade-i Aliyye: Sadrazam tarafından verilen emir yerinde kullanılır bir tabirdir. Bu emir yazılı olabileceği gibi şifahi de olurdu. Yazılı olan iradeye işarat-ı aliyye de denirdi. İrade-i Seniyye: Padişahın bir işin yapılması veya yapılamaması hakkında verdiği emir yerinde kullanılır bir tabirdir. Başlangıçta iradeler şifahi olurdu. Daha sonra Ma-beyn başkatibinin imzasını taşıyan yazılı kağıtlarla bildirilmiştir. İradeler iki çeşit olurdu. Ya padişah kendisine sunulan kağıt üzerine düşüncelerini ekler, ya da herhangi bir iş hakkında arzusunu bir kağıt üzerine yazardı. Tanzimat'tan önce sadrazamlar tarafından padişaha takdim olunan telhislerin baş tarafına padişah kendi kalemiyle düşüncelerini yazardı. Gerek buna gerekse beyaz üzerine yazılan hatt-ı hümayun denilen ikinci iradeye padişah tarafından imza konulmazdı. İrade-i Şahane: Padişahın emri anlamı... (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
İrad-ı Cedid Hazinesi Nedir?
III. Selim askerlikte köklü bir yenilik yapmak için Nizam-ı Cedid'i kurunca, bu yeni askerin masrafını karşılamak üzere meydana getirdiği bağımsız hazinenin adıdır. İrad-ı Cedid Hazinesi'nin geliri, ayrı bir İrad-ı Cedid Nizamnamesi ile düzenlenmiş, bununla diğer devlet gelirlerinin karıştırılmaması ve Hattı-Hümayun olmadıkça bir akçesinin bile harcanmaması emredilmiştir. İrad-ı Cedid Hazinesi'nin korunma ve kayıtlarına çok önem verilmiş, idaresi için Nizam-ı Cedid'in en büyük amiri, İrad-ı Cedid nazırı olarak görevlendirilmiştir. III. Selimin şehid edilmesi üzerine Nizam-ı Cedid bozulmuş, İrad-ı Cedid Hazinesi ve kuruluşu da kapatılarak, kalan parası darphane hazinesine aktarılmıştır. (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
Islahat Fermanı Nedir?
Tanzimat Fermanı ile birlikte Osmanlı Devleti'nde birçok ıslahat yapılmış, bazı yeni kanunlar çıkarılmış, bazı önemli kanunların da hazırlamasına girişilmişti. Buna rağmen Avrupa devletleri Osmanlı topraklarında yaşayan gayr-ı müslim tebaanın durumlarının henüz yeterli derecede iyi olmadığı iddiasında idiler. İngiliz elçisi bu kanunun üzerinde önemle durmakta ve Babıali'yi yeni ıslahat teşebbüsleri için tazyik etmekte idi. Bu sebeple 1855 yılında Avusturya, İngiltere ve Fransa elçileri ile dönemin sadrazamı Mehmed Emin Ali Paşa ve hariciye nazırı Fuad Paşa arasında çeşitli görüşmeler yapıldı. Bu görüşmeler 1856 Şubatı'nda sona erdi ve 18 Şubat 1856'da (11 Cumadelula 1272) yeni bir fermanla, Tanzimat Fermanı'nın bazı maddeleri değiştirildi. Osmanlı Devleti ile Hıristiyan tebaanın münasebetleri hakkında Paris Antlaşması'na eklenecek bir maddenin devletin iç işlerine bir müdahale demek olacağı ve yeni müd... (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
Lala Nedir?
Yetiştirici, bakıcı veya eğitici anlamındadır. Osmanlılarda, saray içinde itibarlı olanların, ileri gelenlerin veya varlıklı kişilerin çocuklarını yetiştirmek için tuttukları, kişiye verilen addır. Geleceğin hükümdarını yetiştirmek üzere görevlendirilen ve çeşitli kabiliyetleri olan bu kişiler, genellikle "Lala" adı altında anılırlardı. Osmanlı Devleti'nde lalalar yetiştirdikleri şehzadenin hükümdar olması ile nüfuz kazanmışlardır. Başarısızlığa uğrayan ve hayatını kaybeden şehzadelerin lalaları ise ölümden kurtulabilirlerse de, siyasi hayatlarını kaybetmiş olurlardı. Şehzadeler sancağa çıkarken, emirlerine tayin edilen devlet memurları içinde bir veya birkaç lala da bulunurdu. Bunlardan en önde geleni ve şehzadenin veziri derecesinde bulunanı "Lala Paşa" unvanını taşırdı. Lalalık, hassas ve tam bir güvene dayanan görevlerdendi. Şehzadenin iyi bir devlet adamı olarak yetiştirilmesinin yanında şehzade... (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
Levend Nedir?
Delikanlı, boylu-boslu, yakışıklı, yiğit, çevik gibi anlamlara gelen ve çoğulu Levendat olan kelime, bir çeşit kara ve deniz askerlerini ifade eder. Bunlar, Donanma ve Kara levendleri olmak üzere ikiye ayrılırlar: Donanma Levendleri: Derya Kalemine bağlı Sancaklarda yerli kulu askerlerine verilen addır. Bunlarda Levend-i Türki, Levend-i Rumi olmak üzere ikiye ayrılırlardı. Bu levendler donanma hizmetine İnebahtı Savaşı'ndan sonra girmişlerdir. Derya sancak beylerinin emrinde sefere çıkarlardı. Bunlar tımarlı deniz askeri olup, donanmada yaya askeri olarak kullanılırdı. Kılıç, mızrak, uzun namlulu tüfek ve tabanca taşırlardı. Rum Levendleri ise daha çok, kürekli çektirilerde görev alırlardı. Levendlerin komutanına "Şeh Levend" denilirdi. Kıdemlerine göre "çektiri, firkate, kalyon levendi" adını taşırlar, içlerinde en kıdemlisi de, kıç kasarada görev yaptığı için "kıç levendi" adını taşırdı. Türk ve Rum levendl... (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
Lonca Nedir?
İş hayatını düzenleyen ve kontrol eden teşkilat. Genellikle küçük sanayi ve ticaret dallarında çalışanların, kendi iş kollarında teşkilatlanmasından meydana gelen Lonca, M.Ö. III. yüzyılda Akdeniz Medeniyeti çevresinde gelişen, ekonomik ve sosyal kalkınmanın bir sonucu olarak meydana geldi. Akdeniz İmparatorluğu olarak da vasıflandırılan Osmanlı Devleti'nde ilk Lonca, fütüvvet ve Ahilik teşkilatlarıyla bağlantılı olarak ortaya çıkmıştır. Başlangıçta, dini ayırıma göre Müslümanlar, Hıristiyanlar, Museviler için ayrı ayrı loncalar vardı. Ancak, Ahiliğin yaygınlaşan dini ve tasavvufi düşüncesi, ekonominin milletlerarası alanda kazandığı güç sebebiyle, Osmanlı loncaları, dini ayrılıkları ortadan kaldırarak birleştiler. Osmanlı İmparatorluğu'nda ekonomik hayatın devletçi ve güdümlü bir politikayla yönlendirilmesinin doğal sonucu olarak, loncalar kuvvetli kuruluşlar haline gelmiştir. XV. yüzyıldan itib... (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
Islahat Hareketleri Nedir?
Osmanlı İmparatorluğu'nda III. Selim'in tahta çıkmasıyla birlikte ıslahat hareketleri başlamıştır (1789). III. Selim döneminde ilk defa yabancı ülkelerde ikamet elçilikleri kurulmuş ve Batı'nın teknik ve medeniyeti, bu elçiler vasıtası ile öğrenilmiştir. Aynı zamanda bilgili devlet adamı yetiştirme politikası da III. Selim zamanında uygulanmıştır. Ancak III. Selim ıslahat hareketlerini tamamlayamadan tahttan indirilmiş ve yerine II. Mahmud padişah olmuştur. II. Mahmud, usta bir iç politikayla devletin başına dert olan Yeniçeri Ocağı'nı kaldırmış (1826) ve yerine Asakir-i Mansure-i Muhammediye adını alan düzenli orduyu kurmuştur. II. Mahmud ayrıca birçok alanlarda, özellikle idari ve mülki kuruluşlarda da ıslahata girişmiştir. II. Mahmud zamanında Hariciye ve Dahiliye nezaretleri kurulmuş, milli eğitime önem verilerek birçok yerde rüştiye mektepleri açılmıştır. II. Mahmud merkezi hükumete bağlı otoriteyi sağlama... (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
İtilaf Devletleri Nedir?
I.Dünya Savaşı'nda İttifak devletlerine karşı bir araya gelen; İngiltere, Fransa ve Rusya'nın oluşturduğu birliğe verilen ad. Bu birlik için "Düvel-i İtilafiye" veya "Üçlü İttifak" tabirleri de kullanılmıştır. Birliğe daha sonra Sırbistan, Belçika, Lüksemburg, Karadağ, Japonya, İtalya, Portekiz, Romanya, Amerika Birleşik Devletleri, Yunanistan ve Brezilya devletleri de katılmışlardır (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
İttifak Devletleri Nedir?
I.Dünya Savaşı'nda Almanya, Avusturya, Macaristan devletlerinin oluşturduğu birliğe verilen ad. Bu birliğe savaştan önce İtalya da dahildi; ancak savaş sırasında karşı birlik olan İtilaf devletlerine katılmıştır. Sonradan, Osmanlı İmparatorluğu ve Bulgaristan da İttifak devletleri birliği içinde yer aldı. (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
Osmanlı Arşivi Nedir?
Hazine-i evrak, mahzen-i evrak. Babıali Hazine-i Evrakı adıyla da anılan Osmanlı Devleti'ni ilgilendiren her tür yazılı belgenin bulunduğu yer.

Osmanlı Devletinde, Selçuklular ve diğer Müslüman-Türk devletlerinden gelen eski bir devlet geleneğine göre, daha ilk dönemlerden itibaren arşiv fikri mevcuttu. Devlet işlemlerine ait belgeler ve defterler önem derecesine bakılmaksızın muhafaza ediliyordu. Bunları koruyan görevliler ve bunların saklandığı mahzenler vardı. Bursa ve Edirne'de ilk arşivler mevcuttu. İstanbul'un fethinden sonra ilk arşiv Yedikule'de idi. Topkapı Sarayı'nın inşasından sonra Divan-ı hümayunun yanında yer aldı. Divan-ı hümayun kayıtları ile, Defterhane'ye ait tapu defterleri ve Defterdarlığa ait maliye defter ve kayıtları devletin önemli arşivleri idiler.

XVI. yüzyılda Osmanlı arşivi en yüksek düzeyine erişti. Geniş Osmanlı coğrafyası içinde, dakik işleyen bir bürokrasi sisteminin varlığı s... (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
Paşa Kapısı Nedir?
Tanzimat'tan önce sadrazamların bulundukları daireye verilen addır. Tanzimat'tan sonra buraya "Babıali " denilmiştir. Vezir daireleri için de bu deyim kullanılmıştır (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
Riyale Nedir?
Amiral için kullanılan bir deyimdir. "Patrona"dan sonra gelir ve gemisine "Riyale-i Hümayun" denilirdi. Riyale, forsunu gemisinin baştan üçüncü direğine (mizana) takardı. (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
Sancak Nedir?
Osmanlı Devleti'nin idari taksimatında, bir mülki birime verilen ad.

İmparatorlukta, birkaç kaza, bir sancak ve birkaç sancak da bir eyalet oluşturuyordu. "Liva” veya “Mutasarrıflık" da denilen sancağın başındaki görevliye "sancakbeyi" adı veriliyordu. Salahiyetleri hem askeri, hem mülki idi. Tanzimat'tan sonra Sancak'ın başına, yalnız mülki salahiyetleri olan ve "mutasarrıf" denilen idareciler getirildi.

"Sancakbeyi", XIX. yüzyıldan önce Osmanlılarda bir askeri rütbe idi. Bu rütbe ile görev yapanın mülki salahiyetleri de tamdı; adalet ve maliye işlerine karışmazlardı. (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
Sefaretname Nedir?
Osmanlı İmparatorluğu'nda, yabancı ülkelere gönderilen elçilerin, gittikleri ülkelerde gördükleri, yaptıklarını anlatan eser.

Özellikle Osmanlılar, III. Selim dönemine kadar, yabancı ülkelerde daimi elçilikleri olmadığından, padişahların tahta çıkışlarını bildirmek, antlaşma yapmak gibi görevlerin yerine getirilmesi için gönderilen elçiler, dönünce, durumu bir sefaretname ile padişaha sunarlardı. (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
Sekban-ı Cedid Nedir?
Rumeli'den gelerek IV. Mustafa'yı tahttan indiren ve Sultan II. Mahmud'u tahta çıkaran Rusçuk Ayanı Alemdar Mustafa Paşa tarafından meydana getirilen talimli askere verilen addır. 1808 yılında kurulan bu teşkilat, yine aynı yıl içinde yeniçerilerin ayaklanmaları ile sadrazam bulunan Alemdar Mustafa Paşa'yı Babıali'de bastırmaları ve barut deposunu ateşlemek suretiyle intiharına sebep olmaları üzerine kaldırılmıştır. (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
Sipahi Nedir?
Osmanlı Devleti'nde ordunun iki ayrı atlı sınıfına verilen ad.

1.Tımarlı Sipahisi:

Tımarlı sipahisi bir atlı ordudur. Ordu-yu hümayunun esası ve en büyük kısmıdır. Kapıkulu sınıflan gibi maaşlı değildir. Azaplar gibi ücretli de değildir. Levendler ve akıncılar gibi ganimetle geçinmez. Yaşaması için devlet kendilerine toprak verir. Toprağın üzerinde köylü vardır. O köylüden, vergiyi tımarlı sipahiler toplar. Hem kendisi geçinir, hem de atları ve silahları ile çağrıldığı anda yığınak mevkiinde hazır bulunarak savaşır. Selçukluların Arapça "İkta" dedikleri böyle toprağa Osmanlılar "dirlik" demişlerdir. Dirlik küçükse adı "tımar", büyükse "zeamet" adı verilir. Zeametin büyüğüne de "hass" denir.

Sipahiler umumi adı altında toplanan tımarlı ve zaimler, Osmanlı ordularında en iyi kısımdır. 2 çeşit tımarlı olurdu: Tezkireli ve tezkiresiz. Tezkireli tımarlılar, tımarı merkezden yani İstan... (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
Yüzellilikler Listesi Nedir?
Milli Mücadele boyunca gerek İstanbul'da, gerek Anadolu'nun dört bir köşesinde yüce amaçlar uğruna yapılan bu mücadeleyi baltalamaya çalışan çok miktarda işbirlikçi, çıkarcı yoğun faaliyet içinde olmuştur. Milli Mücadele'nin askeri boyutunun başarıyla sonuçlandırılmasından sonra bu işbirlikçilerden 150'si 7 Haziran 1924 tarihinde çıkartılan bir bakanlar kurulu kararı ile yurt dışına sürgün edilmiştir. Aşağıda bu 150 işbirlikçinin isimleri yer almaktadır.

VAHİDEDDİN'İN MAİYETİ

Yaver-i Has Kiraz Hamdi

Hademe-i Hassa Kumandanı Zeki

Hazine-i Hassa Müfettişlerinden Kayserili Şaban Ağa

Tütüncübaşı Şükrü

Serkarin Yaver

Yaverandan Erkan-ı Harp Miralay Tahir

Seryaver Avni

Eski Hazine-i Hassa Müdürü ve Defter-i Hakani Emini Refik

KUVVE-İ İNZİBATİYE'YE DAHİL KABİNE AZALARI

Eski Şeyhülislam Mustafa Sabri

Eski Adliye Nazırı Ali Rüşdi

Eski Ziraat ve Ticaret Nazırı ... (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
İstanbul Konferansı Nedir?
Osmanlı Devleti'ne, ıslahat hareketlerini kabul ettirmek için yapılan konferans. Paris Antlaşması'nı imzalamış olan devletler, Rusya, İngiltere, Fransa, Avusturya, Almanya ve İtalya ile Osmanlı Devleti 23 Aralıkta Kasımpaşa'daki Bahriye nezareti binasında biraraya geldiler. Konferansta devletler İstanbul elçileri olmak üzere, ikişer delegeyle temsil edildiler. Osmanlı Devleti'ni Hariciye nazırı Saffet Paşa ve Berlin elçisi Ethem Paşa temsil ettiler. Konferans'ın gündemi görüşülürken, duyulan top sesleri üzerine, Saffet Paşa ayağa kalkarak "Efendiler duymuş olduğunuz top sesleri, Padişah tarafından Devlet-i aliyye'de tatbikine gerek görülen, yeni idarenin ilanıdır. Meşrutiyet idaresi, Osmanlı kavimlerinin bütününün şahsi hürriyetlerini kefalet altına aldığından bu inkılap karşısında toplantımız gereksiz kalır" diyerek, Ethem Paşa'yla birlikte konferansı terk etti. Ertesi günkü toplantıda, Osmanlı Devleti'ne kabul ett... (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
İstanbul Tersanesi Nedir?
Sultan Fatih Mehmed döneminde İstanbul Haliç'te Aynalıkavak semtinde gemi tamirhanesi olarak birkaç gözden başka bir şey yoktu. Sultan Yavuz Selim döneminde bu gözlerin civarında yeni bir tersane yapılmaya başlandı (1515). Sultan Kanuni Süleyman zamanında bu gözlerin sayısı iki yüzü bulmuş, ambar ve mahzenler yaptırılarak mükemmel bir tersane vücuda getirilmiştir. İstanbul tersanesi Gelibolu'dan sonra yapılan ikinci büyük Osmanlı tersanesidir. Bu tersanenin gemi inşa edilecek tezgahlarının her birine ellişer bin akçe sarf edilmişti. Osmanlılar İstanbul Tersanesi'nde sadece gemi yapmakla meşgul olmazlardı. Bir donanma hazırlanırken veya gemilerin tamiri gerektiğinde İstanbul, Galata ve civar adalardan amele ve usta toplarlardı. Yapılacak gemilerin levazımatı ocaklık yerlerden önceden sağlanırdı. XVII. yüzyılın ortalarında İstanbul Tersanesi'nde gemi inşaatına mahsus yüz otuz göz bulunuyordu. XVIII. yüzyıldan itibaren İst... (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
İstibdat Devri Nedir?
Sultan Abdülaziz'in saltanatı zamanında 1870'den itibaren başlayan ve II. Abdülhamid'in padişahlığı süresince devam eden mutlakiyet rejiminin adıdır. II. Abdülhamid devrinde "istibdat" adı verilen şahsi yönetim, Meclis-i Mebusan'ın süresiz kapatıldığı 13 Şubat 1878'den II. Meşrutiyet'in ilanına yani 23 Temmuz 1908'e kadar devam etti. 30 yıl 5 ay 9 gün devam eden bu zaman içerisinde II. Abdülhamid, siyasi ve kanuni hakları kaldırmak için yeni kanun çıkarılması teşebbüsünde bulunmadığı gibi, bu hakları koruyan kanunların da yürürlükten kaldırılması için teşebbüste bulunmadı. Buna rağmen hürriyetleri baskı altında tuttu, özellikle Meclis-i Mebusan'ı süresiz olarak kapattıktan sonra, ilk işi basın hürriyetini kaldırarak ağır sansür koymak oldu. Kendi yönetimini benimseyen bir kısım gazete sahipleri ve gazetecilere çıkarlar sağladı. Mizah gazeteleri ve karikatür yayımı yasaklandı. Toplanma hürriyeti yok edildi.... (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
İttihad ve Terakki Cemiyeti Nedir?
II. Meşrutiyet döneminin önemli bir kuruluşudur. Cemiyet, "İttihad-ı Osmani" adıyla İstanbul Demirkapı'daki (bugünkü Sirkeci), Askeri Tıbbiye mektebinde kuruldu (3 Haziran 1889). Kurucuları, Askeri Tıbbiye öğrencilerinden Ohrili İbrahim Temo, Arapgirli Abdullah Cevdet, Diyarbakırlı İshak Sukuti, Kafkasyalı Mehmet Reşid, Bakülü Hüseyinzade Ali'dir. Cemiyet, çeşitli kişi ve kuruluşlarla münasebetleri sonucu, kısa zamanda ülke içinde ve dışında şubeler kurarak örgütlendi. Bu şubelerin en önemlisi Paris şubesiydi. Osmanlıca "Meşveret" ve Fransızca "Mechveret Supplement Françaiş' (Meşveret'in Fransızca eki) gazeteleriyle, yüksek öğrenim gençliği üzerinde etkin oldu. Cenevre şubesinin Mizan ve Osmanlı gazeteleri, Kahire şubesinin Kanun-ı Esasi ve Hak gazeteleri aynı görevi yerine getirerek, cemiyetin büyüyüp, yaygınlaşmasını sağladılar. Ülke dışındaki Jön Türkler, sayıca fazla değildi. Aralarındaki fikir ayrılı... (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
İkindi Divanı Nedir?
Tanzimat'tan önceki dönemlerde, sadrazamların konaklarında yaptıkları divan için kullanılan bir deyimdir. Divan, ikindi namazından sonra toplandığı için bu ad verilmiştir. Divan-ı Hümayun belli günlerde toplandığı zaman sadrazamlar, bitirilemeyen veya arza gerek görülmeyen işleri konaklarında Salı ve Perşembe günleri haricinde hallederlerdi. Sadrazam Divan'da dava dinler ve diğer konular ile mevsimine göre hava kararana kadar meşgul olurdu. Karara bağlanacak konuları tezkireciler okurlardı. İkindi Divanı'nda Türkçe bilmeyenlere yardımcı olmak üzere tercümanlar da bulunurdu. Davacılar isteklerinin halli için sıra ile girerlerdi. Bu sırayı düzenleyen, ellerinde kamıştan asa bulunan kapıcılar ile muhafız yeniçerilerdi. Eğer dava sadrazamın halledeceği bir iş ise derhal yaptırılır veya yapılması için emir verirdi. Daha önemli ise Divan-ı Hümayun'a şer'i ve hukuki bir hükmü gerektiriyorsa kazaskere ve İstanbul kadısına ... (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
Islahat Fermanı Nedir?
Tanzimat Fermanı ile birlikte Osmanlı Devleti'nde birçok ıslahat yapılmış, bazı yeni kanunlar çıkarılmış, bazı önemli kanunların da hazırlamasına girişilmişti. Buna rağmen Avrupa devletleri Osmanlı topraklarında yaşayan gayr-ı müslim tebaanın durumlarının henüz yeterli derecede iyi olmadığı iddiasında idiler. İngiliz elçisi bu kanunun üzerinde önemle durmakta ve Babıali'yi yeni ıslahat teşebbüsleri için tazyik etmekte idi. Bu sebeple 1855 yılında Avusturya, İngiltere ve Fransa elçileri ile dönemin sadrazamı Mehmed Emin Ali Paşa ve hariciye nazırı Fuad Paşa arasında çeşitli görüşmeler yapıldı. Bu görüşmeler 1856 Şubatı'nda sona erdi ve 18 Şubat 1856'da (11 Cumadelula 1272) yeni bir fermanla, Tanzimat Fermanı'nın bazı maddeleri değiştirildi. Osmanlı Devleti ile Hıristiyan tebaanın münasebetleri hakkında Paris Antlaşması'na eklenecek bir maddenin devletin iç işlerine bir müdahale demek olacağı ve yeni müd... (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
Maarif Nezareti Nedir?
Osmanlı Devleti'nde eğitim kuruluşlarını yönetmek üzere meydana getirilmiş bir teşkilattır. Tanzimat Fermanı'nın ilan edildiği (1839) tarihe kadar bu görevi Evkaf nezareti yürütmekteydi. Osmanlılarda eğitimle ilgili kuruluşlar şunlardır: Meclis-i Umur-ı Nafia, Dar-ı Şura-yı Babıali ve Divan-ı Ahkam-ı Adliye. Bunlardan başka 1838 yılında açılan rüştiye mekteplerinin idaresine bakmak üzere Mekatib-i Rüştiye nezareti kuruldu. Daha sonra sıbyan mekteplerini düzene koymak, aynı zamanda rüştiye mekteplerinin sayısını arttırarak buralarda da öğrenimi düzene koymak ve bir Darü'l-fünun açmak amacıyla geçici bir "Maarif Meclisi" kuruldu. Bu meclisin adı "Meclis-i Maarif-i Umumiye" olarak değiştirildi (1841) ve doğrudan doğruya sadrazama bağlandı. Devlet teşkilatında yapılacak ıslahat hakkındaki 18 Şubat 1856 tarihli fermanla, kabineye giren bir kimsenin başında bulunacağı Maarif-i Umumiye Nezareti kuruldu (17 Mart 1857). T... (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
Maarif Nedir?
Osmanlı Devleti'nde en önemli öğretim kurumu medresedir. Medresede yalnız İslam diniyle ilgili bilgiler öğretilirdi. Osmanlı medreselerinin ilki Orhan Bey tarafından yaptırılan İznik Orhani-yesi adlı medresedir (1331). Medreselerin yanında İslam ilimlerini öğreten okular da açılmıştır. Bu okullar sultanlar tarafından yaptırılırsa Sultani, özel kişiler tarafından yaptırılırsa hususi adını alırlardı. Sultan Fatih Mehmed tarafından yaptırılan Sahn-ı Seman medreselerinde İslami bilgilerin yanında bütün bilgiler de okutulmuştur. II. Bayezid ve Sultan Kanuni Süleyman zamanında kurulan medreselerde din ilimlerinin yanında tıp, matematik coğrafya ve tarih ilimleri de okutulurdu. Sultan Kanuni Süleyman döneminde açılan Süleymaniye medreselerinde orduya yönetici uzman yetiştirilmiştir. Osmanlı öğretim kurumlarında parasız yatılı öğretim yapılırdı. Devletin genişlemesi ve zenginleşmesi ile Sivas, Erzurum, Konya ve Edirne'd... (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
Malikane Vergisi Nedir?
Yararlıkları görülen komutanlara, görevlilere, memurlara ve diğer emeği geçenlere, mülk gibi kullanmak üzere, kullanılma hakkı devredilen toprak veya çiftliklere malikane adı verilmiştir. Bu sebeple Hazine'de vergi kayıtlı yerlerden malikane adıyla ayrılan vergiye, malikane vergisi denilmiştir. Bu türlü yerlerin Hazinece vergi olarak yazılan kısmı verildikten sonra artanı malikane sahibine ait olurdu. Osmanlılarda malikane usulü 1386'da I. Murad'ın Evranos Bey'e sancak verdiğinde görülmüştür. Bazı farklarla "Mukataa" adı altmda Avrupa'da ve diğer İslam ülkelerinde de uygulanırdı. Avrupa'daki kumandanlar hükümdarlardan aldıkları mülkü emrinde bulunan subay, asker veya askeri makamdan olan şahıslara dağıtırlardı. Hükümdarlar kumandanlara arazi verirken savaşta ve barışta kendisine sadık kalmalarını şart koşarlardı. İhanette bulunanların elindeki mülk, asker ise subayına, subay ise kumandanına geçerdi. Kumandana ait... (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
Maliye Nezareti Nedir?
Devletin para işleriyle meşgul olan idarenin unvanı idi. Başındaki memura "Maliye nazırı" adı verilmiştir. Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan bir süre sonra maliye işleri "Defterdar" adını alan bir görevlinin sorumluluğuna verilmiş ve maliye işlerine bakan idareye de "Bab-ı Defteri" denilmiştir. Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılmasından sonra bütün devlet işlerinde ıslahat başlatan II. Mahmud zamanında, maliye teşkilatı değiştirilerek "şıkk-ı evvel defterdarı"nın idaresinde, Hazine-i Amire ve ayrı bir defterdar idaresinde de Mansure hazinesi olmak üzere üçe ayrılmıştır. Bu üçler idare arasında çıkan anlaşmazlık yüzünden para işlerinin ayrı ayrı olarak üç elden idaresi kabil olamayacağı anlaşıldığı için (1835 Eylül), sonunda şıkk-ı evvel defterdarlığı kaldırılarak "Hazine-i Amire Defterdarlığı" kurulmuştur. Bundan amaç para yüzünden defterdar ile nazır arasındaki anlaşmazlığa son vermektir. Fakat bu ... (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
Martulos Nedir?
Yeniçeri Ocağı kurulmadan önce Hıristiyanlardan meydana gelen ve ordunun geri hizmetlerinde çalışan teşekküllerden birinin adıdır. Martulos silahlı anlamına gelen Rumca bir kelimedir. Martuloslar başlangıçta çok az sayıda idiler. Ancak Trakya, Makedonya ve Teselya'nın fethiyle buraların yollarının ve sarp geçitlerinin asayişinin korunması Martuloslara bırakıldı ve sayıları da arttırıldı. Daha sonra Bosna ve Macaristan'da sınıra yakın kalelerde görevlendirildiler. Martulosların bölük kumandanları ve bir kalede bulunan çeşitli bölüklerin de ağası vardı. Martuloslann subayları ve özellikle kalelerdeki ağaları Müslüman olurlardı. Başlangıçta Rumlardan kurulu olan Martuloslar arasına daha sonra diğer Hıristiyan milletlerden de katılmıştır. Bosna sınır kalelerindeki Martuloslar Müslüman oldukları halde yine aynı adı muhafaza etmişlerdir. Martuloslar maaşlı olup, on iki akçeye kadar günlük alırlardı. Tanzimat'l... (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
Mecelle Nedir?
Ahmed Cevdet Paşa'nın başkanlığı altında bir kurul tarafından, 1869-1876 yılları arasında hazırlanan, fıkıh hükümleriyle bu konulardaki çeşitli içtihadları biraraya getiren medeni kanun.

Osmanlı Devleti'nde İslam hukuku yürürlükte olduğundan, davalar fıkıh hükümlerince sonuçlandırılırdı. Bir mesele hakkında ayrı ayrı fetvalar alınabilmesi, dolayısıyla içtihad birliğinin olmaması halkın adalete olan güvenini sarsmaktaydı. Ayrıca yabancı devletlerin, Hıristiyan tebaanın medeni kanundan eşit olarak yararlanması için, Osmanlı Devleti'ne baskısı, yeni bir medeni kanuna olan ihtiyacı körüklemiştir. Bunun için Ali Paşa'nın taraftarları "Batı'dan alınacak bir medeni kanunun, İslami hükümlerle birleştirilerek uygulanması" görüşünü savundu. Buna karşılık Ahmed Cevdet Paşa taraftarları ise, "Hanefi mezhebinden derlenecek hükümlerin biraraya getirilmesiyle hazırlanacak medeni kanun" görüşünü ortaya attı.... (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
Mecidiye Nedir?
Sultan Abdülmecid zamanında, onun adına basılmış olan altın ve gümüş sikkelere verilen isimdir. Genellikle 20 kuruşluk gümüş paralar bu adla anılır. Abdülmecid tahta çıktıktan sonra, madeni paraların değiştirilmesini istemiş ve gerekli hazırlıklar yapıldıktan sonra yeni sikkeler 1844 yılında kullanılmaya başlanmıştır. Çıkarılan mecidiyeler şunlardır: 500 kuruşluk (beşibirlik), 100 kuruşluk (yüzlük), 50 kuruşluk (ellilik). Bunlar altın paralardı. Ayrıca gümüşten 20 kuruşluk (1 mecidiye) ve bunun bozuklukları olarak da 10 kuruşluk (yarım mecidiye), 5 kuruşluk (çeyrek mecidiye) basıldı. 1847'de ise 250 kuruşluk altın mecidiyeler kesildi. Altın ve gümüş mecidiyelerin bir yüzünde padişahın tuğrası ile tahta çıkışının hangi yılında basıldığı, öbür yüzünde de İstanbul'da basıldığını belirten bir yazı ile padişahın tahta çıkış tarihi olan 1255/1839 rakamı vardır. 20 kuruşluk gümüş mec... (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
Matbaa-i Amire Nedir?
Osmanlılarda kurulan ilk basımevinin adı.

Zamanla birçok değişiklikler geçirerek Darü't-tıbbaatü'l-amire, Karhane-i basma, Matbaa-i Amire, Darü't-tıbbaatü'l-mamure, Matbaa-i Milli, Matbaa-i Devlet, Devlet Matbaası ve Devlet Basımevi adlarını alan ve kurulduğu tarihten bu yana İstanbul'un çeşitli semtlerinde faaliyet gösteren Osmanlı İmparatorluğu'nun ve Türkiye Cumhuriyeti'nin resmi basımevi. İlk defa Darüttibaatü'l-Amire adıyla kurulan bu matbaadan önce, Osmanlılarda bazı matbaalar vardı.

Ancak Türk ve İslam kültürüne mahsus eserlerin basılması işini Türkiye'de ve bütün İslam aleminde ilk defa üzerine alan bir basımevi olarak büyük bir değer taşıyan Matbaa-i Amire İbrahim Müteferrika ve Yirmisekiz Çelebizade Sait Efendi'nin iş birliği ile kurulmuştur. Sadrazam Damat İbrahim Paşa, kethüda Mehmed Paşa, kaptan-ı derya Mustafa Paşa gibi devlet adamlarının koruyuculuğu altında şeyhülislam Abdullah Efendi'nin f... (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 1 yorum
Meclis-i Mebusan Nedir?
Osmanlı Devleti'nde ilk defa 1876 Kanun-ı Esasi'sine göre kurulan milletvekilleri meclisi. Hükumet organlarının kendi yetki ve görev alanları içerisinde çalışmasını belirten, kuvvetler ayrılığı ilkesine göre; bu güçler yasama, yargı ve yürütme başlıkları altında toplanmıştır. Yasama görevini üstlenen meclisler, 1876 Anayasa'sına göre Ayan ve Meclis-i Mebusan adı altında Osmanlı parlamentosunu oluşturmuşlardır. Ayan Meclisi üyelerini, padişah tayin ederken Meclis-i Mebusan üyeleri, iki dereceli seçim sistemiyle seçilirlerdi. 1876 Kanun-ı Esasi'nin ilk şekli ve kısa süren uygulamasına göre Mebusan Meclisi, aksi kararlaştırmadıkça açık olarak görüşmeler yapabilen, kanun teklif ve görüşme yetkileri oldukça sınırlı bir meclisti. Mebusların kanun teklifi yetkileri kendi görev alanlarıyla sınırlıydı. Ayrıca görüşülecek kanun teklifleri için padişahtan izin almak gerekiyordu. Dört yıl için seçilen üyeler, ... (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 1 yorum
Nakibü'l-Eşraf Nedir?
Osmanlı Devlet teşkilatında Hz. Peygamber'in soyundan olanların devletçe yapılan ödemeleri, doğum, ölüm gibi kayıtları ve sağlanan sosyal hakları dağıtan görevli için kullanılan bir deyimdir.

Bu görevli, Bab-ı Meşihat'e bağlı bulunurdu. Nakib Arapça halkın seçkini bir topluluğun başı, işlerini gören kişi anlamındadır. Kısaca Peygamber hanedan mensuplarının genel varisi durumunda idi. İslam tarihinde Nakibü'l -eşraflık müessesesine, ilk olarak Abbasilerde rastlanmaktadır. Halife'den sonra en önemli bir manevi makam olan bu göreve getirilenler Bağdad'da (Divan-ı Mezalim) Adalet Divanı'na başkanlık ederler, hac mevsiminde ise, Mekke'de dedelerinin sikaye hizmetini görürlerdi.

Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan itibaren Hz. Peygamber'in soyuna ayrı bir saygı ve ilgi gösterilmiş, her türlü resim ile vergiden muaf tutularak halkın seçkin bir topluluğu kabul edilmişlerdir.

Nakibü'l-eşraflık, görevinin verdiği şe... (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
Nişancı Nedir?
Osmanlı Devleti'nde Divan-ı Hümayun'un önemli görevlilerinden birinin unvanı.

Devlet erkanından ve 6 mansıptan sözü sayılır bir görev olan Nişancılık, teşrifatta veziriazam ve Kubbe vezirlerinden sonra, tayinlerinde rütbeleri vezir veya beylerbeyi ise üçüncü sırada, sancakbeyi ise defterdarlardan sonra dördüncü sırada bir memuriyet olarak sayılmakta idi. Nişancılar, Divan-ı Hümayun'da sadrazamın sol ilerisinde oturma hakkına sahip olup, Arz günlerinde vezirler ve başdefterdardan sonra huzurda elpençe divan dururlardı. Vezaret hatt-ı hümayununun okunuşunda, XVIII. ve XIX. yüzyıllarda, başdefterdar ile Şıkk-ı sani ve salis defterdarlarından sonra ve defter emininden önce, sadrazamın sol yanında yer alırdı. Yeni veziriazama vezaret divitini takdim eder, karşılığında samur kürk, ferace donanmış bir at ve 500 akçe bahşiş alırdı. Tahvil kalemi, reisülküttab ve defter emini bürolarının sorumluluğu nişancıların üz... (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
Osmanlı Bankası Nedir?
1863 yılında Bank-ı Osmani-i Şahane adı ile ve İngiliz- Fransız sermayedarları tarafından kurulan banka.

Osmanlı İmparatorluğu dışındaki adı Ottoman Bank'tır. Önce merkezi İstanbul'da olan bir Osmanlı ticaret şirketi hüviyetindeydi. Daha sonra banknot çıkarmak yetkisini kazanarak bir devlet bankası oldu. İmzalanan ilk imtiyazname ile 30 yıl olarak tespit edilen imtiyaz müddeti, 1875 yılında 20 yıl, 1895 yılında da 12 yıl ilavesi ile 1925 yılına kadar uzatıldı. Cumhuriyet döneminde ise 1924, 1925, 1933 ve 1952 yıllarında kabul edilen kanunlarla bankanın imtiyaz müddeti 1975 yılına kadar uzatılmakla beraber, bu kanunlara istinaden imzalanan imtiyaz sözleşmelerinde, bankanın evvelce sahip olduğu imtiyazlar giderek daraltıldı.

Birinci Dünya Savaşı'nın başlarında bankanın hükumetin banknot ihraç talebini reddetmesi üzerine, Osmanlı hükumeti, resen kağıt para ihracına başlamış ve Merkez Bankası görevlerini de d... (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
Öşür Nedir?
Arapça onda bir demek olan öşr, hububattan alınan vergi anlamında kullanılmıştır.

Şer'i hükümlere dayanılarak hububattan onda bir vergi alındığı için bu tabir meydana gelmiştir. Tanzimat'tan sonra hububattan alınan vergi sekizde bire çıkarılmıştır. Öşrün çoğulu Aşar da bu anlamda kullanılmıştır.

Şer'i hükümlere göre arazi iki kısma ayrılırdı:

1-Arazi-i Öşriye

2-Arazi-i Haraciye

Fethedilen toprakların fethedenlere dağıtılması ya da fethedilen bölgenin halkının İslam olması halinde bölgenin halka bırakılması durumunda arazi, arazi-i öşriye; fethedilen toprakların dağıtılmayıp, bölgedeki Hıristiyan halka bırakılması halinde arazi, arazi-i haraciye kabul edilirdi. Arazi-i öşriyeden alınan vergiye öşr arazi-i haraciyeden alınan vergiye haraç adı verilirdi. Arazi-i öşriye duruma göre onda ve yirmide bir olmak üzere ikiye ayrılırdı.

Tımar usulü geçerli olduğu zamanlarda tıma... (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
Panslavizm Nedir?
Slav halklarını birleştirmeyi amaçlayan doktrin.

Uzun yıllar Osmanlı ve Avusturya egemenliği altında yaşayan Slavlar (1789 Fransız devriminden sonra) Osmanlı hakimiyetinden kurtularak, bir araya gelmek fikrini savunmaya başladılar. Bu yolda ilk düşünceler, Safarik Havlicek, filolog Dobrovsky ve Jan Kollar tarafından ortaya atıldı; Çekler, Slovaklar arasında geniş yankılar uyandırdı.

Panslavizm düşüncesi birbirinden ayrı iki fikre dayanır.

1-Yabancı bir devletin hakimiyeti altında bulunan Slav topluluklarını bağımsızlığa kavuşturmak;

2-Çarl arın dış siyasetine elverişli bir ortam yaratacak propagandayı sürdürebilmek.

Birinci düşünce, Palacky'nin Prag'da topladığı ve başkanlık ettiği, Avusturya Monarşisi Slavları Kongresi'nde elle tutulur hale geldi. Ancak bir birlik sağlanamadı. 1867'de Moskova'da toplanan Slav Etnografisi Kongresi de Çar'ın propaganda aracı olmaktan ileri gidemedi. Panislavistlerin ... (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
Pontus Rum Cemiyeti Nedir?
Karadeniz kıyısında yaşayan Rumlar tarafından Kurtuluş Savaşı öncesinde kurulan ve bölgede bağımsız bir devlet olmayı amaçlayan bir cemiyet.

Cemiyet adını eski çağlarda bu bölgede kurulan ve M.Ö . 64 yılında Roma imparatoru Pompe tarafından ortadan kaldırılan krallıktan almıştır. Bu krallık aslında İranlılar tarafından kurulduğu halde, sonradan Helenistik bir karakter göstermiş ve Roma'da Hıristiyanlığın resmi din kabul edilmesinden sonra, Roma tabiiyeti altında bulunan bölge halkı da Hıristiyanlaşmıştır.

Fatih döneminde bu bölgede, 1204'de Aleks Kommen'in kurduğu Trabzon Rum İmparatorluğu hüküm sürüyordu ve merkezi Trabzon'du.

Fatih, Anadolu'nun birliğini sağlamak için beylikleri ortadan kaldırmayı düşünüyordu. Kuzeydeki Candaroğullarını toprağına kattıktan sonra sıra Karadeniz sahillerini elinde tutan Trabzon Rum İmparatorluğu'na gelmişti. Nihayet düzenlediği Trabzon seferiyle Fatih, bu bölg... (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
Meclis-i Vala-yı Ahkam-ı Adliye Nedir?
II. Mahmud döneminde ıslahat hareketlerinin gerektirdiği yeni nizamnameleri hazırlamak, memurların muhakemesiyle meşgul olmak, gerek görülen devlet işlerinde oy vermek üzere 1837 yılında kurulan meclisin adıdır. Tanzimat'tan sonra işlerin çoğalması sebebiyle "Meclis-i Ali-i Tanzimat" ve "Meclis-i Ahkam-ı Adliye" birleştirilerek yine "Meclis-i Vala-yı Ahkam-ı Adliye" adı altında bir meclis oluşturulmuş ve bu meclis idare, tanzimat, adliye adlarıyla üç kısma ayrılmıştır. İdare kısmı mülki ve mali işlerle, tanzimat kısmı kanun ve nizamnamelerin tedkik ve düzenlenmesiyle, adliye kısmı da bazı davalarla meşgul olmuştur. 1867 tarihinde bu meclis tekrar "Divan-ı Ahkam-ı Adliye" ve "Şura-yı Devlet" olmak üzere iki kısma ayrılmıştır. (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
Meşrutiyet I Nedir?
Osmanlı İmparatorluğu'nda, 23 Aralık 1876-13 Şubat 1878 tarihleri arasındaki, anayasalı yönetim dönemine verilen ad. Osmanlı Devleti, gün geçtikçe kötüye giden durumu düzeltebilmenin telaşını yaşamaya başlamıştı . Gerek iç, gerekse dış şartlar yöneticileri sıkıştırmaktaydı. Artık devletin varlığı, yabancı devletler arasındaki nazik dengeye bağlanmıştı. Bu arada batılı ülkeler burjuva demokratik devriminin getirdiği yeni yapı içerisinde kanuni ve akılcı bir idareye sahip olabilmenin sonuçlarını yaşamaktaydılar. Mustafa Fazıl Paşa'nın desteğiyle Paris'e giden, Yeni Osmanlılar Cemiyeti'nin tanınmış üyeleri burada gördükleri karşısında, anlamasalar da etkilenmişlerdir. Ziya Paşa, Namık Kemal, Ebüzziya Tevfik, Ali Suavi ve Şinasi, gerek yurt dışında, gerekse yurt içinde anayasalı bir idareyi Osmanlı Devleti'nde kurabilmek için çalışmışlardır. 1839 Tanzimat Fermanı'yla görülmeye başlayan yeni idare... (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
Meşrutiyet II Nedir?
Osmanlı İmparatorluğu'nda 23 Temmuz 1908 tarihinden başlayarak, İttihad ve Terakki Cemiyeti'nin kendini feshederek Teceddüd Fırkası'na dönüştüğü 21 Aralık 1918 tarihine kadar süren ve devlet yönetimini Batılı anlamda düzenlenme dönemine verilen ad. Jön Türkler'in, II. Abdülhamid mutlakiyetine karşı yurt içinde ve yurt dışında sürdürdükleri yoğun muhalefet, 20 Temmuz 1908 tarihinde Rumeli'de sonuçlarını vermeye başladı. İngiltere Kralı ile Rusya Çarı'nın Reval buluşması üzerine harekete geçen İttihad ve Terakki Cemiyeti üyesi subaylar, Rumeli'de Meşrutiyet'i ilan ettiler. Saraya çekilen telgraflar, Sultan II. Abdülhamid'den Kanun-ı Esasi'yi yeniden yürürlüğe koymasını, bu olmaz ise 100.000 kişi ile İstanbul üzerine yürüneceğini bildiriyordu. Bu tehditler üzerine II. Abdülhamid, 23 Temmuz 1908 günü Kanun-ı Esasi'nin yeniden yürürlüğe konduğunu ilan etti. 17 Aralık 1908'de Osmanlı İmparatorluğu'nda ikinci parl... (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
Medrese Nedir?
Medrese ders çalışılan, ders okunan yer olup, sonraları genellikle camilerle birlikte bulunan tahsil müessesesi ve son olarak, bütün dereceleri ile Darü'l-fü-nun (Üniversite) yerinde kullanılmıştır.

İslam'da ilk medreseyi yapanın Nizamü'l-mülk ve ilk medresenin

"Medrese-i Nizamiye" olduğu söylenirse de, İslam aleminde ilk defa medrese yaptıran Nişabur hakimi Emir Nasr b. Sebüktekin'dir. Nişabur'da Medrese-i Nasıri'yi yaptırmıştır (1033).

Osmanlıların ilk devirlerinde medreseden başka okullar da vardı. Bu okullar genellikle camilere bitişik yapılır veya cami odalarından biri okul olarak kullanılırdı. Bu okullardan ilk eğitimi görenler daha fazla okumak isterlerse medreseye dahil olurlardı. Burayı bitirenler Müderrislik payesini alırlar ve devletin en yüksek makamlarına geçmek hak ve imkanını elde ederlerdi.

İlk Osmanlı medresesini, Orhan Gazi yaptırmıştır. Derece itibariyle Osmanlıların en önemli medreseleri ... (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
Misak-ı Milli Nedir?
Son Osmanlı Meclisi'nin aldığı karar. Madde 1. Mondros Ateşkes Antlaşması'nın imzalandığı tarihte (30 Ekim 1918), düşman işgali altında bulunan Arap topraklarının geleceği, bölge halkının vereceği karara göre belirlenecektir. Madde 2. Halkın oyu ile anavatana katılmış olan, üç sancakta (Kars, Ardahan, Artvin (Batum)) gerekirse tekrar halk oyuna başvurulacaktır. Madde 3. Batı Trakya'nın durumu, bölge halkının özgürce yapacağı seçime göre belirlenecektir. Madde 4. İstanbul şehri, Marmara Denizi ve Boğazların güvenliği sağlandıktan sonra boğazlar dünya ticaretine açılacaktır. Madde 5. Komşu ülkelerde yaşayan Türklere tanınan haklar güvence altına alındıktan sonra, Türkiye'deki azınlıklara da aynı haklar tanınacaktır. Madde 6. Siyasi, adli ve ekonomik bağımsızlığımızı zedeleyecek ayrıcalıklar (Kapitülasyonlar) kaldırılacaktır. ÖNEMİ : Son Osmanlı Mebusan Meclisi'nce 28 Ocak 1920 tarihinde kab... (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
Muharrem Kararnamesi Nedir?
Osmanlı Devleti'nin Düyun-u Umumiye dairesiyle yaptığı mali anlaşmalardan biri için kullanılan bir deyimdir. "Tevhid-i Düyun Kararnamesi" de denilirdi. Bu anlaşma Muharrem ayında yapıldığı için bu adı almıştır. XX. yüzyıl başlarında Osmanlı İmparatorluğu her konuda olduğu gibi mali konularda da zayıf düşmüştü. Daha önce ödenmemiş borçların birleştirilmesi düşünülmüş ve Reşad Paşa'nın Maliye nazırlığı, Halil Rifat Paşa'nın sadareti döneminde 1901'de giderilmek işine girişilmiştir. Sadrazamın ölümü üzerine yerine geçen Said Paşa bu işe daha ciddiyet kazandırmışsa da ancak Ferid Paşa'zamanında 1 Eylül 1903'de Muharrem Kararnamesi yapılmıştır. Bu tarihte Osmanlı Devleti'nin borçları 79 milyon lirayı buluyordu. Osmanlı Devleti'nin maliye tarihinde müzakereleri iki yıl sürmüş, birçok tenkit ve itirazlara uğramış mali anlaşmalarımızdandır. (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
Muhassıl Nedir?
Arapça "derleyen, toplayan, elde eden" anlamında bir sözdür. Genel olarak vergileri tahsil eden memur karşılığı olarak kullanılmıştır. Osmanlı Devleti'nde muhassıl unvanı ve yetkileri zaman zaman değişmiştir. Devlet genişleyip bir imparatorluk halini aldığı vakit, salyane ve mukataa usullerine göre gelirleri toplanan Şam, Bağdad, Trablus-Şam, Sayda gibi eyaletlere gönderilen tahsil memurları Muhassıl-ı Emval unvanı altında bu görevi yapmakta idiler. İran ve Avusturya savaşlarının sebep olduğu para açığı sonunda XVII. yüzyılın başından itibaren tımar ve zeametlerin tadil edilerek malikane haline konması üzerine Anadolu'da Aydın, Saruhan, Hudavendiğar, Karasi, Haleb, Musul; Rumeli'de Mora, Sakız, Sisam, daha sonra da Girid ve Taşoz gibi sancakların gelirlerini toplamakla görevli memurlar muhassıl unvanını taşıdıkları kadar, bu sancakların da yönetiminden sorumlu tutuldular. XVIII. yüzyılda Mora ve Aydın sancaklarına ... (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
Muhbir Nedir?
1 Ocak 1867'de çıkmaya başlayan siyasi bir gazetedir. Haftada üç defa, 4 sayfa olarak çıkan bu gazete, Diyarbakırlı Filip Efendi tarafından kurulmuştur. Muhbir, ilk sayısından başlayarak, iç meseleler hakkında halkı aydınlatmıştır. Bu meseleler arasında Girit meselesi önemli bir yer tutar. Her sayısında Girid meselesinin aldığı şekil dikkatle izlenmiş, Girid Hıristiyanları tarafından ağır tecavüzlere uğrayan Müslümanlara maddi yardım yapılması da Muhbir tarafından sağlanmıştır. Gazete, Girid Müslümanlarına yardım için özel bir sayı (28. sayı) da çıkarmıştır. Bu sayıdan elde edilen parayı gazetenin sahibi Filip Efendi Girid'e götürerek dağıtmıştır. Namık Kemal, Ziya Paşa ve Ali Suavi ilk sayısından başlayarak Muhbir'de birçok yazılar yazmışlardır. Muhbir'de çıkan bu yazılarda dikkati çeken ilk nokta, ifadesinin o vakte kadar Türk gazetelerinin hiçbirinde görülmemiş olan sadeliğidir. Muhbir'de hük... (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
Muhzır Ağa Nedir?
Yeniçeri Ocağı'nda, odası olmayan bölük kumandanı hakkında kullanılan deyimdir. Görevi, sadrazam kapısında bulunarak, gerek sadrazam divanında, gerekse Divan-ı Hümayun'da Yeniçeri Ocağı'na ait işleri takip etmek ve sadrazamın muhafızlığını yapmaktır. Divan-ı Hümayun'dan yazılan yazılar, Yeniçeri Ağası'na Muhzır Ağa vasıtasıyla iletilirdi. Ayrıca yeniçerilerden davası olanları, sadrazamla görüştürürdü. Yeniçeri Ocağı'ndaki uygunsuz davranışları görülenleri, cezalandırır ve Başkapı kethüdası emrindeki altmış yeniçeri vasıtasıyle, gerekli gördüklerini falakaya yatırırdı. On akçe olan ulufesi sonradan 20 akçeye çıkardan Muhzır Ağa şeri mahkemelerin kulluk aidatını da alırdı. XVI. yüzyıl sonlarında Muhzır ağalar on beş bin akçe ile tımara çıkarlardı. Bunlara her üç yılda bir devir atı ismiyle hükümdar tarafından at verilirdi. Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılmasında sonra Muhzır Ağalık d... (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
Mukaddes Emanetler Nedir?
Hazret-i Peygamber'le diğer büyüklere ait eşya ve malzemeler hakkında kullanılır bir tabirdir. Osmanlı padişahlarından Yavuz Sultan Selim Mısır'ı fethettikten ve "Halife" unvanını aldıktan sonra, Osmanlılarla münasebet kurmayı Mekke Emiri Seyyid Berekat zorunlu ve uygun görmüş ve İslamiyet'e olan bağlılık ve hizmetleri dolayısıyla bir hatıra olarak emaret hazinesi saklı bulunan "Emanat-ı Mü-bareke"nin önemli bir kısmını oğlu (Şerif Ebu Nemi) ile Yavuz'a göndermiştir. Bu mukaddes eşyayı alan Sultan Selim pek çok memnun olarak kendisine "Sürre" göndermek suretiyle karşılık verdiği gibi emanetin muhafazası için sarayda özel bir daire yaptırdı. Ve bunları orada muhafaza ettirdi. Emanetin en önemlisi Peygamber'in hırkası teşkil ettiği cihetle yapılan özel daireye "Hırka-i Saadet Dairesi" adı verilmiştir. Hırka-i Saadet gümüş sandık içinde olarak Enderun-ı Hümayun'da taht odasında muhafaza edildiği gibi diğer emana... (Devam)
Tarih Sözlüğü 29 Şubat 2012 Yorum yok
Toplam 7 sayfa, 6. sayfadasın: Önceki, 2, 3, 4, 5, 6, 7, Sonraki
Coğrafya Sitesi Matematik Sorusu Türkçe Sitesi