OSMANLILARDA YÖNETİM
Merkezî Yönetim Saray
- Padişahlar sarayda hem hayatını devam ettirmiş hem de devleti yönetmiştir.
- Fatih döneminde İstanbul’un fethi ile Topkapı Sarayı yapılmıştır.
- Saray, sadece yönetim ve askerlik açısından değil, Osmanlı edebiyatı, sanayi, ekonomik ve sosyal hayatı bakımından da geniş teşkilatlı bir merkez olmuştur.
Osmanlı Saray Teşkilâtı
- Osmanlı sarayı, genel olarak üç bölümden oluşurdu.
- Enderun ve Bîrun
- Bâbüssaade ise bir ara bölümdür ve genelde törenlerin yapıldığı bir alandır.
Enderun Odaları
Has Oda
- Kırk kişilik padişahın günlük hizmetinde bulunan bir odadır. Bu odada görevliler;
Has Odabaşı: Bu görevlilerin başıdır.
Silahdâr: Padişahın silahlarıyla ilgilenirdi.
Çuhadâr: Padişahın dış giyimiyle ilgilenirdi.
Dülbentçi: Padişahın iç giyimiyle ilgilenirdi.
Rikabdâr: Padişahın ayakkabılarıyla ilgilenirdi.
Hazine Odası
- Padişahın özel eşyalarıyla ve hazinesiyle ilgilenirlerdi
Kiler Odası
- Sofra hizmetiyle görevli olanların kaldığı odalardır.
Seferli Odası
- Müzisyen, berber gibi görevlilerin bulunduğu odadır.
Harem
- Padişahın özel hayatının geçtiği, eş ve çocuklarının yaşadığı bölümdür.
Birun
- Sarayın dış bölümüdür, devlet işlerinin yürütüldüğü kısımdır.
Görevliler
Yeniçeriler: Kapıkulu Ocağı’nın yaya askerleridir.
Altı bölük Halkı: Kapıkulu Ocağı’nın atlı askerleridir. Altı kısımdır.
Topçular
Cebeciler
Mehterler
Müteferrikalar
Başkent
- Devletin merkezi İstanbul’du.
- İstanbul, Dersaâdet, Âsitâne, Bâb-ı Âliyye, Belde-i Tayyibe isimleriyle anılırdı.
- Osmanlı Devleti, merkeziyetçi bir yapıya sahipti.
- Merkezde padişah ve ülkenin yönetildiği saray teşkilatı bulunurdu.
- Devletin merkezi olan İstanbul’da bulunan saray; merkez ve taşra birimlerinin bağlı olduğu yerdi.
- Padişahlar, Fatih döneminden itibaren cülus töreniyle tahta çıkarak kılıç kuşanırlardı.
Padişah
- Padişah, ülkeyi mutlak yönetme gücüne sahipti. Son söz kendilerine ait olsa da, yönetime dair bazı yetkilerini, devlet adamlarına vermişlerdir.
- Padişahın çıkardığı kanunlar, şer’î ve örfî kanunlara uymak zorundaydı.
- Padişahlar, çıkardıkları kanunnâme, ferman ve beratlarla örfî hukuku yönlendirebilirdi. Ama bunlar, asla İslâm hukuk sistemine çelişmemek zorundaydı.
- Padişah, hem devlet başkanı, hem ordunun başkomutanı, hem de hükümetin başıydı.
Padişahların Görevleri
- Üst kademe devlet memurlarını atamak,
- Savaşa ve barışa onay vermek,
- Orduyu komuta etmek,
- Ülkesini adaletle yönetmek,
- Halkın refah ve mutluluğunu sağlamak,
Divan-ı Hümayun
Kuruluşu
- Osmanlı Devletinde merkezi teşkilatın en önemli kurumu Divan-ı Hümayun’dur.
- Devletin en önemli askeri, siyasi, ekonomik ve sosyal meselelerinin görüşüldüğü en yüksek karar ve yönetim ku-ruludur.
- Divan-ı Hümâyun, Orhan Bey döneminde kurulmuş, son şeklini ise Fatih döneminde almıştır.
- Padişah başkanlığında, o bulunmadığı zaman veziriazam başkanlığında devlet merkezi (başkent) veya hükümdarın bulunduğu yerde toplanırdı. Devlet işlerinin en son karar organı burası idi.
- Her ne kadar divan kararları uygulanmışsa da yine de son söz padişahındır. Bu yönüyle divan bir danışma organı durumuna gelmiştir.
- Divanda devletlerarası ilişkiler görüşülür. Halkın şikâyetleri dinlenir ve bazı davalara bakılarak onlar karara bağlanırdı.
- Divanda görüşülen ve alınan kararlar "Mühimme Defterleri"ne yazılırdı.
- Divan haftanın her günü sabah erkenden toplanmakta ve Padişah başkanlık etmekte idi. Divan görüşmeleri öğle vaktine kadar devam ederdi.
- Fatih, divan başkanlığını veziriazam'a bırakarak görüşmeleri kafes (kasr-ı adl) arkasından izlemeye başladı. Böylece divan üyeleri görüşlerini serbestçe söyleyebilmeye başlamışlardır. Bu uygulama ile sadrazamlık mevkiinin önemi artmış ve güçlenmesine sebep olmuştur.
- Veziriazamlar, görüşmelerini kendi konaklarında ikindi namazından sonra toplanan ikindi divanında görüşürlerdi.
- Divanda halkın din, dil, mezhep, cins ve statüsüne bakılmaksızın Osmanlı ülkesinde yaşayan herkesin başvurusu dikkatle görüşülürdü. Divan kararlan kesindi ve değiştirilmesi mümkün değildi.
Divan-ı Hümayun Üyeleri
Divan üyeleri, üç kısımdır.
1.Seyfiye (Askerî Bürokrasi)
(Sadrazam, vezirler, kazasker, nişancı, defterdar, yeniçeri ağası, kaptan-ı derya)
2.İlmiye (Din, Eğitim ve Hukuk Bilginleri Bürokrasisi)
(Müftü, şeyhülislam, kadılar, müderrisler)
3.Kalemiye (Sivil Bürokrasi)
(Defterdar ve Nişancı’ya bağlı kâtipler ve kalemler)
DİVAN-I HÜMAYUN TOPLANTISI
Padişah
- Padişahlar İstanbul'un fethine kadar divanın tabii üyesi ve başkanıdır.
- Fatih devrinde, divanda üyelerin görüşlerini daha rahat söyleyebilmesi amacıyla "kafes sistemi" getirilmiştir.
- Yeni sistemle padişahlar divan toplantılarına katılmamış, ancak dilediklerinde kafes arkasından toplantıyı takip etmişlerdir.
Vezir-i Azam
- Devlet işlerini padişah adına yöneten hükümet başkanına veziriazam veya sadrazam denilirdi.
- Devletin en yüksek rütbeli memurudur.
- Padişah adına mutlak vekil sayılırdı. Sadrazamın sözü ve yazısı padişahın fermanı ve iradesi kabul edilirdi. Padişah olmadığı zamanlarda divana başkanlık yaparlardı.
- Osmanlı Devleti’ndeki tayinler ve görevden almalarla, terfi ve ilerlemelerde birinci derecede sorumlu idi.
- Padişahlar sefere çıkmadığı zamanlarda, veziriazamlar başkomutan vekili olarak sefere çıkarlar kendilerine serdar-ı ekrem unvanı verilirdi.
- Veziriazam padişahın mührünü de taşırdı. Çok önemli bir özrü olduğunda veya sefere çıktığında yerine sadaret kaymakamı denilen vekili bakar ve divana başkanlık ederdi.
Vezirler
- Vezir sayısı ikiye çıkınca bunlardan biri veziriazam yapıldı. Diğer vezirde divana katıldı fakat yetkisi geniş değildi.
- Zamanla vezir sayısı arttı. Fatih döneminde dört kişi oldu.
- Vezirler yalnız merkezde değil taşra örgütünde de görevlendiriliyordu. Bugünkü devlet bakanlarına benzerdi.
Kazasker
- Divanda büyük davalara bakardı. Şer'i ve örfi konularda görüşü alınırdı.
- Kendi bölgelerinde kadı ve müderrisleri atama veya görevden alma işlerine bakardı.(İstanbul, Bursa ve Edirne kadılarını sadrazam atardı.)
- Adalet, eğitim, kültür ve diyanet işlerine bakarlardı.
- Murat döneminde kurulmuştur.
- Fatih döneminde ise Anadolu ve Rumeli kazaskeri olarak sayısı ikiye çıkarıldı.
- Rumeli kazaskeri protokol bakımından daha önce gelirdi. Divanda rütbe bakımından vezirlerden sonra gelirdi.
Defterdar
- Devletin gelir ve giderleri ile bütçelerini hazırlardı. Divanda mali işlere dair görüşünü belirtirdi.
- Fatih'ten sonra sayıları giderek artmıştır. Rumeli defterdarı baş defterdar olarak anılırdı.
Nişancı
- Padişahın, sancak beylerine, beylerbeyine ve hükümdarlara gönderdiği ferman ve beratlara padişahın imzası olan tuğra çekerdi.
- Devletinin kanunlarını çok iyi bilirdi. Yeni çıkartılan kanunların usulüne uygun olarak tertip ve tanzimini yapardı.
- Divanda alınan kararları usulüne uygun olarak yazmak, padişaha ve sadrazama gelen mektupları tercüme ettirerek bunlara cevap hazırlamak görevleri arasında idi.
- Divandaki görevleri dışında toprakların dirliklere (Has, Zeamet, Tımar) dağıtılmasını sağlardı.
- Ülkenin tapu ve kadastro işlerini düzenlerdi.
Reisülküttap
- Divandaki kâtiplerin şefi olan reisülküttap nişancıya bağlıydı.
Kaptan-ı Derya
- Osmanlı devletini ilgilendiren denizlerdeki bütün işlerin sorumlusu ve Donanma-ı Hümayun’un başkomutanıdır.
- Kendi sorumluluğuna giren davalara da bakardı. İstanbul’da bulunduğu zamanlarda kendisini ilgilendiren konularda divan toplantılarına katılırdı.
Yeniçeri Ağası
- Vezir olan Yeniçeri Ağaları divanın daimi üyesiydi. Ancak vezir olmayan Yeniçeri Ağalan ise ihtiyaç duyulduğunda görüşmelere katılarak gerekli bilgi ve görüşünü divana arz ederdi. İeyhülislâm (Müftü)
Şeyhülislam.
- 15. yüzyılda divan'ın doğal üyesi değildi. Ancak yaptığı işler bakımından padişahın en önemli yardımcılarından biriydi.
- Divanda alınan kararların İslam dinine uygun olup olmadığı konusunda fetva verirdi.
İstanbul’un Yönetimi
- Fatih zamanından itibaren devletin merkezi İstanbul oldu.
- Padişah, sadrazam, şeyhülislam ve tüm merkez örgütü buradadır.
- Başkent olmasından dolayı İstanbul'un yönetimi ayrıca düzenlenmişti.
- Şehrin genel düzen ve güvenliği doğrudan sadrazamın sorumluluğundaydı.
- Sadrazam, sefere çıktığında İstanbul'la ilgilenmek üzere bir Sadaret Kaymakamı bırakırdı.
- Şehrin güvenliği, yeniçeri ağası, subaşı ve asesbaşı tarafından sağlanırdı.
- Belediye hizmetlerinden şehremini, adalet işlerinden taht kadısı sorumluydu.
- Sivil kuralları çiğneyen yeniçeriler ve diğer askerler arasında düzeni Muhzır Ağa sağlardı.
- İstanbul'daki her türlü ticaret faaliyetlerinin denetlenmesi muhtesibin göreviydi.
- Yapılacak binaların mimarbaşı tarafından onaylanması gerekirdi.
Taşra ve Eyalet Yönetimi
- Osmanlı Devleti’nde başkentin dışındaki tüm topraklar taşra olarak adlandırılmıştır.
- Taşra teşkilatının temelini tımar sistemi oluşturmaktaydı.
- 15 ve 16. yüzyıllarda güçlü bir şekilde uygulanan tımar sistemi, ekonomik yapıyı, askerî teşkilatı ve vergi düzenini de sağlamıştır.
- 16. yüzyılda büyük bir devlet haline gelen Osmanlı Devleti, topraklarını yönetim birimlerine ayırdı.
- Osmanlı Devleti’nde taşra idaresi; köy, kaza, sancak, eyalet şeklinde teşkilatlanmıştır.
- Bu taksimat sadece idari değil, aynı zamanda askeri idi.
- Köylerde yönetici köy kethüdâsı idi. Güvenlik işlerine yiğitbaşı bakardı.
- Kasabalarda kadılar yöneticilik yapardı. Kazaların güvenliğinden subaşı sorumluydu.
- Sancakları da sancak beyi idare ederdi.
Beylerbeyi
- Eyaletleri yöneten, hükümdarın temsilcisidir.
- Beylerbeyi, Paşa Sancağı denilen vilayet merkezinde otururdu.
- Anadolu Beylerbeyliği’nin merkezi Kütahya, Rumeli Beylerbeyliği’nin merkezi Manastır idi.
- Sınırlar genişledikçe beylerbeyliklerinin sayısı da artmıştır.
- Beylerbeyi, kendi oluşturduğu divanda bölgesindeki meseleleri görüşürdü.
- Savaş zamanında, emrindeki sancak beylerini ve tımarlı sipahileri alarak emredilen yerde orduya katılmak zorundaydı.
Osmanlı Devleti'nde eyaletler üç gruba ayrılmıştır:
1. Salyaneli (Yıllıklı) Eyaletler
- Tımar sisteminin uygulanmadığı eyaletlerdir.
- Toplanan vergiyle eyaletlerdeki görevlilerin maaşları ödenir, kalan bölüm hazineye gönderilirdi.
- Trablusgarp. Tunus, Cezayir, Mısır, Bağdat, Yemen ve Habeş eyaletlerinde bu sistem uygulanmıştır.
2. Salyanesiz (Yıllıksız) Eyaletler
- Tımar sisteminin uygulandığı eyaletlerdir.
- Toprakları, has zeamet ve tımarlara ayrılmıştı.
- 16. yüzyılda
- Rumeli; Bosna. Temaşvar, Budin, Eğri,
- Anadolu; Zülkadriye, Trabzon, Şam, Halep, Hakka, Diyarbakır, Van, Kars. Kıbrıs ve Kefe eyaletlerinden oluşuyordu.
3. Özel Yönetimi Olan Eyaletler
- İç işlerinde serbest, dış işlerinde Osmanlı Devleti'ne bağlıydılar.
- Yöneticileri padişah tarafından bölgenin ileri gelenleri arasından atanırdı.
- Kırım Hanlığı, Eflak, Boğdan, Erdel ve Hicaz, Rakuza ve Sakız cumhuriyetleri bu statüye dâhildi.
- Yıllık belli bir miktar vergi verirlerdi. Savaş zamanı yardımcı kuvvet olarak asker göndermek ile yükümlüydüler.
- Kırım Hanlığı ve Hicaz Emirliği vergi vermezdi.
- Hicaz Emirliği, şerif adı verilen peygamber soyundan gelen kişilerce yönetilirdi.
- Hicaz Emirliği'nin savaş zamanı asker gönderme yükümlüğü yoktu.
Taşra Yönetimindeki Diğer Görevliler
- Taşra yönetimindeki beylerbeyi veya sancakbeyi kadı ikilisinin yönetimi altında halkın sosyal ve ekonomik faaliyetlerinin yürütülmesi için birçok görevli bulunuyordu.
- Padişah tarafından görevlendirilen bu kişiler hazineden maaş almazlar, reayadan gördükleri hizmete karşılık kanunlarda belirtilen vergi, resim ve harçları alırlardı.
- Böylece resimler toplanır ve verginin alınmasına neden olan görevler yerine getirilirdi.
- Taşrada muhtesip, kapan eminleri, beytülmal emini ve gümrük eminleri gibi görevliler bulunuyordu.
2. OSMANLILARDA ASKERÎ TEŞKİLAT
- Osmanlı Ordusu, kara ve deniz kuvvetleri olmak üzere ikiye ayrılıyordu.
- Lağımcılar: Tünel kazar, fitil döşeyerek kaleleri yıkarlardı.
- Humbaracılar: El bombası ve top mermisi yapımı ve kullanımını gerçekleştirirlerdi.
- Deliler: Sınır boylarında düşmanla ilk çarpışan birliklerdir.
- Sakalar: Ordunun su ihtiyacını karşılayan birliklerdir.
- Sipahiler: Hükümdarın sağında bulunarak sefere giderlerdi.
- Silahtar: Hükümdarın solunda bulunurlardı. Savaş meydanında Sipahla beraber padişahın çadırını korurlardı.
- Sağ Ulufeciler ve Sol Ulufeciler: Savaşta saltanat Sancaklarını korurlardı
- Sol Garipler ve Sağ Garipler: Ordu ağırlıklarını, sancaklarını ve hazineyi korurlardı.
- Yardımcı Birlikler: Osmanlı Devleti’ne bağlı beylik ve devletlerin orduları idi.
- Osmanlı donanması ilk büyük gelişmeyi Fatih Dönemi'nde göstermiş, bu dönemde İstanbul’un fethedilmesi amacıyla 400 parçalık bir donanma kurulmuştur. Osmanlı Devleti bu donanmayla Karadeniz ve Ege Denizi'nde diğer uluslara üstünlük sağlamıştır.
- Osmanlı donanması, II. Bayezid ve Yavuz dönemlerinde de gelişme göstermiştir.
3. OSMANLI’DA EĞİTİM
Osmanlı Eğitiminin Hedeflediği İnsan Tipi
- Osmanlı devlet anlayışında eğitimin hedefi; itaatkâr, hoşgörülü, sorumluluklarını bilen, kanunlara uyan, başkalarına saygılı, çevresine yararlı kişiler yetiştirmekti.
- Eğitim; devlet okulları, esnaf örgütleri, camiler, tekke ve zaviyelerde verilirdi.
- Tüccarlar ve gezici halk şairleri de haber taşıma özelliklerinden ötürü eğitim sisteminin birer parçası durumundaydılar.
Osmanlı Devleti’nde Örgün Eğitim Kurumları
- Sıbyan Mektepleri
- Medreseler
- Acemi Oğlanları Ocağı
- Yeniçeri Ocağı
- Enderun Mektebi
Meslekî Eğitim
- Osmanlı Devleti’nde esnaf teşkilatı birer eğitim kurumu olarak kabul edilir.
- Selçuklulardaki Ahilik, Osmanlılarda lonca teşkilatı adıyla devam ettirildi.
- Lonca teşkilatına alınanlar, mesleki eğitimlerini tamamlayarak çırak, kalfa ve usta olurlardı.
- Ustalık belgesi almaya icazet denirdi. İcazet alanlar işyeri açabilirdi.
Saray Eğitimi
- Topkapı Sarayı, sadece devletin yönetildiği bir yer değildi. Tecrübeli devlet adamlarının yetiştirilmesinden hanedan üyelerinin eğitilmesine kadar birçok yönü olan büyük bir okuldu.
- Sarayda eğitim verilen kurumlar; enderun, harem ve şehzadegân mektebidir.
Enderun
- Enderun Mektebi’nin tam kuruluşu Fatih döneminde gerçekleşmiştir.
- Devşirme sistemiyle toplanan çocuklar, burada iyi bir Müslüman, güvenilir ve nitelikli bir devlet adamı veya usta sanatkar olarak yetiştirilirdi.
- Eğitim koğuş odalarında verilirdi. Bu odalar; Büyük Oda, Küçük Oda, Doğancılar Odası, Seferli Odası, Kiler Odası, Hazine Odası ve Has Oda’dır. Her odanın eğitimi, öğrencinin kabiliyetine göre bir ya da iki yıldır.
- Enderun’da askerî eğitimden musıkî eğitime dek farklı alanlarda dersler verilmiştir.
- Başarılı olanlar İç Oğlan olarak saraya alınır, burada matematik, tarih gibi konularda üst seviyede eğitim görürlerdi.
- Spor eğitimi alırlar, mutlaka bir sanat dalında uzmanlaşırlardı.
- Padişahın özel hizmetinde bulunan bu öğrenciler çıkma usulü denen uygulama ile bîrunda veya taşra da yönetici olarak görevlendirilirdi.
- Enderun’dan pek çok vezir, sadrazam ve devlet adamı yetişmiştir.
Harem
- Haremde padişahın eşleri, çocukları ve câriyeleri yaşardı.
- Padişahın yaşadığı bölüme Hünkâr Dairesi denirdi.
- Harem, aynı zamanda okul niteliğindeydi.
- Hareme alınan câriyeler, kalfaların sıkı disiplini altında eğitimden geçirilirdi.
- Bu câriyeler, yeteneklerine göre müzik, resim, edebiyat, örgü gibi dersler alır, dîni bir eğitimden de geçirilirlerdi.
- Zama zaman sarayda, saz dersleri verilirdi.
- Harem halkı, günlerini kitap okumakla, özellikle tarih okumakla geçirirdi.
- Ayrıca, şehzâdeler saraydaki şehzâdegân mektebinde ilköğrenimlerini görürlerdi.
Askeri Eğitim
- Kapıkulu ordusunun içinde birçok ocak bulunurdu. Her ocak kendi eğitimini verirdi.
- Acemi ocağına alınan devşirmeler, Türk-İslâm geleneklerine göre yetiştirilir, Yeniçeri ocağına alınırlardı.
- Yeniçeriler, her an savaşa hazırdılar.
- Tophane: Top döküm ve yapımı ile ilgili askerî sanat mektebidir.
- Humbarahane: Havan topu ve el bombası yapan askerî sanat mektebidir.
- Tüfekhane: Tüfek yapımı ve bakımı ile ilgili askerî sanat mektebidir.
- Kılıçhane: Kılıç ve kesici silahların yapımı ile ilgili askerî sanat mektebidir.
- Mehterhane: Askaerî mızıka mektebidir.
- Padişahların zaman zaman düzenlediği sürek avı da bir çeşit savaş eğitimidir.
- Fatih zamanında denizciliğe önem verilmiş, önemli denizciler yetişmiştir.
- Kanuni döneminde, özellikle Barbaros Hayreddin Paşa’nın Osmanlı hizmetine girmesiyle, denizicilik oldukça ilerlemiştir.
- Tersane gemicilerin yetiştirilmesini sağlayan bir kurumdu. Azap ve leventler burada eğitilirdi.
Medrese Eğitimi
- Medrese, ders verilen yer demektir.
- Osmanlı Devleti'nde eğitim ve öğretim sisteminin temel kurumu medresedir.
- Osmanlı toplumunda müftü, kadı (yargıç), müderris, astronomlar, matematikçiler, doktorlar vs. medreselerde yetişiyordu
- Medreselerde öğrencilerin bütün ihtiyaçları bağlı oldukları vakıflar tarafından karşılanıyordu.
- Zamanla yükselerek çeşitli makamlara gelen ve medreselerde yetişen bilim adamları, kadılar, müftüler, müderrisler ilmiye sınıfını oluşturmuştur.
- Medreseler, çeşitli derece ve kademelere ayrıldıkları gibi öğretim alanlarına göre de kendi aralarında uzmanlaşmışlardır. Medreseler arttıkça bunların dereceleri ve sınıflarının belirlenmesi gerekiyordu.
- Medreselerde ilk teşkilat Fatih Dönemi'nde Sahn-ı Seman medreselerinin kurulmasıyla yapılmıştır.
- Kanuni döneminde medrese eğitimine büyük önem verildi.
Dinî Kurumlardaki Eğitim
- Osmanlı Devleti’nde halkın eğitim aldığı kurumlar; cami, tekke ve zaviyelerdir.
- Bu yerler sadece ibadet mekânları değil, aynı zamanda birer kültür merkezi durumundaydı.
- Mahalle mektepleri, ya caminin içinde ya da yanındaydı.
- Buralarda, Kur’an, hadis, tefsir, hat ve tezhip dersleri verilir, sohbetler düzenlenirdi.
- Her eğitim kurumunda mutlaka dinî eğitimin verilmesine dikkat edlirdi.