Birinci Dünya Harbinin ilk aylarında Türk ordusunun en seçkin askerlerini Allahuekber Dağlarında General Kış'a teslim ettik . Askeri darbelerle iktidar olup kısa zamanda Saray'a damatlıktan Binbaşı'lığa , zıplayıp Paşa'lığa oradan da Harbiye Nazırlığına (Başkumandanlığa ) yükselen otuz küsur yaşlarındaki genç Enver Paşa , Almanların Ağustos ayında Ruslara karşı kazandıkları Tannenberg zaferinden etkilenerek Sarıkamış Kuşatma planını tasarlamıştı .
Kasım başından itibaren yağan kar Aralık ayında her tarafı bembeyaz kaplamıştı . Korkunç bir soğuk dağlarda kol geziyordu . Cepheye gelen Enver Paşa karargah olarak kullanılan sıcak bir vagonda , kafasındaki planı kumandanlarla müzakere ederken onların itirazlarını kesinlikle dikkate almıyordu . Harbiye'den hocası olan Paşa'nın " Mevsimin ağır şartlarında askerin mevcut donanımı ile harekat yapamayacağını " söylemesine hiddetlenmiş ve onu görevden almıştı .
İkmal birlikleriyle birlikte sayısı 120 bini bulan Türk ordusuna hareket emri verildi . Ordu , Allahuekber Dağlarından aşıp Sarıkamış'a inerek Rus ordusunun ikmal yollarını keserek kuşatma planını tamamlayacaktı .
Yeterli ikmal yapılamadan , sırtlarındaki yazlık kaputlarla dağlara sürülen askerler , karşılarında savaşacak Rus'ların yerine korkunç bir soğukla mücadele etmeye başladılar . Sıfırın altında 20-30 dereceyi bulan dondurucu soğuk ve tipide açlık ve yorgunluğun da etkisiyle her gece binlerce asker donarak ölmeye başladı .
Ordu kitleler halinde eriyor , ele geçen birkaç köyün haberi Enver Paşa'yı mutlu ediyor , sıcacık vagonundan verdiği "hücum" emirleriyle bir hayal dünyasında yaşıyordu . Öyle sermestti ki vasiyetini bile hazırlamıştı .
Dağlardaki askerin bir sıkıntısı da bit ve tifüs salgını idi . Korkunç bir kaşıntı , farkına varılamayan ateş ve uykuyla gelen beyaz ölüm ..Asker donuyordu . Fakat bu kahraman insanlar emre itaatsizliği , geri dönmeyi asla hatırlarına getirmiyorlardı .
Başlarında kumandanları , cephane yüklü katırları , mürettebatıyla donup heykel kesilmiş bataryalar , yol kenarlarında kardelen çiçekleri gibi dizili binlerce şehidin manzarası Enver Paşa'nın hayal dünyasında yoktu .
Ocak ayına kadar devam eden bu korkunç yolculuk bir avuç aç , yarı donmuş askerin Sarıkamış kasabasına evlerden bir dilim ekmek alabilmek ümidiyle karlara gömülerek yaptıkları son koşu ile noktalandı . Kasabaya giren askerler kimseciklerin oturmadığı evlerin kapılarını kırarak bir dilim ekmek aradılar . Rus askerleri çoktan çekilip gitmişti .
Rus General'i Bergman'ın 6 bini donarak , 14 bini de hasta ve yaralı olarak 20 bin asker kaybı vardı . Enver Paşa'nın 120 bin kişilik ordusundan geriye 12 bin kişi kaldı . 7 Bin subay ve er , Rus'lara esir düştü . Geri kalan 101 bin askerin 11 bini Moskof kurşunuyla şehit düşerken 90 bin evladımız tifüsten ve donarak can verdi . Yaralılar -25 dereceden ılık yere alınır alınmaz bitler canlanıyor , şiddetli kaşıntı ve ateşle bu sefer de tifüs hastalığı işi bitiriyordu .
Eşi Naciye Sultan'a yazdığı sevgi mektuplarında köpeğini de merak edip soran Enver Paşa'nın Sarıkamış Macerası sona ermişti . Arkasında Allahuekber dağlarında binlerce donmuş şehit bırakarak sessizce İstanbul'a döndü .
Kendisine soru sorma cesareti bulan birkaç arkadaşına " Biraz harbettik " diyordu . Türk topraklarında Galiçya'dan Süveyş'e kadar korkunç bir savaş vardı . Çanakkale korkunçtu . Düşman İstanbul'a girmeyi planlıyordu .
Sarıkamış ile ilgili müthiş bir sansür uygulandı . Gazetelerde tek cümle , tek resim görülmedi . Yıllar sonra alınan bilgiler Rus kaynaklarından doğrulandı . Halk faciayı o zaman anlayabildi . Bu gün dahi o korkunç macerayı tüm çıplaklığıyla çocuklarımıza anlatabilmiş değiliz .
Her sene karlar altında binlerce kar çiçeği açar .
O kardelenler , yüce Allah'a dalga dalga sunulan fatihaları bekleyen aziz şehitlerimizin elleridir .
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.