Kuruluşunun 90. Yıldönümünde Kuvayı Milliye. Kuvayı Milliye, Türk Kurtuluş Savaşı'nı yürüten ulusal direniş kuvvetlerine verilen isimdir. Milli Mücadele döneminde düzenli ordu kuruluncaya kadar düşmanı yıpratan, gerilla hizmetinde bulunan ve düzenli ordunun kurulmasına zemin hazırlayan milis kuvvetlerin genel adıdır. 'Kuvva' kelimesi Arapça 'güç' anlamına gelmektedir. 'Kuvayı Milliye terimi de 'ulusal güçler' olarak tanımlanır. Çeşitli kaynaklarda Kuvayı Milliye tanımları şöyle belirtilmiştir:
KUVAYI MİLLİYE
Kuvayı Milliye, Türk Kurtuluş Savaşı'nı yürüten ulusal direniş kuvvetlerine verilen isimdir. Milli Mücadele döneminde düzenli ordu kuruluncaya kadar düşmanı yıpratan, gerilla hizmetinde bulunan ve düzenli ordunun kurulmasına zemin hazırlayan milis kuvvetlerin genel adıdır.
'Kuvva' kelimesi Arapça 'güç' anlamına gelmektedir. 'Kuvayı Milliye terimi de 'ulusal güçler' olarak tanımlanır. Çeşitli kaynaklarda Kuvayı Milliye tanımları şöyle belirtilmiştir:
Prof. Dr. Sina Akşin: '' Kuvayı Milliye, önce Yunan istilası ve sonra da Güneydoğu'da Fransız işgaline karşı oluşan milis kuvvetler.'' Olarak tanımlar.[1]
Alev Coşkun, Kuvayı Milliye'nin Kuruluşu adlı kitabında Kuvayı Milliye'yi, Kurtuluş Savaş'ını yürüten ulusal direniş kuvvetlerinin genel adı olarak tanımlamaktadır.[2]
Rahmi Apak, Kuvayı Milliye için,''Asker-milis karışımı bir kuvvettir.''ifadesini kullanmıştır.[3]
Prof. Dr. Hamza Eroğlu ise;'' Kuvayı Milliye, bugünkü dildeki kullanımı ile Milli Kuvvetler, Yunanlıların İzmir' i işgal etmeleri ve Anadolu'daki ilerlemeleri üzerine kurulan ve düşmana karşı savaşan kuruluşlardır.''[4]
Doç. Dr. Mevlüt Çelebi' ye göre: Kuvayı Milliye; Türk milletinin düşman işgallerine karşı sessiz kalmayışının, bağımsız yaşama iradesinin ve haksızlığa direnişinin genel adıdır.[5]
1877-78 Osmanlı-Rus savaşında ilk kez ortaya çıkan Kuvayı Milliye, 1897 Osmanlı-Yunan ve 1912 balkan savaşlarında da gerilla hizmeti görmüşlerdir. Türk milletinin bağımsız yaşama isteği doğrultusunda düşmana karşı verdiği mücadelenin temel yapı taşlarından olan Kuvayı Milliye, Kurtuluş Savaşı döneminde ilk olarak Batı Anadolu Bölgesi'nde Yunanlılara karşı ortaya çıkmıştır. Türk tarihin en ağır antlaşması Mondros Ateşkes Antlaşması'yla ordunun terhis edilmesi ve hükümetin işgallere karşı silahlı direnişi önlemeye çalışması Türk milletinin bağımsızlığına büyük bir darbe olmuştur. Ancak halk düşman işgallerine karşı Kuvayı Milliye adı altında örgütlenerek ulusal direnişi başlatmıştır.
Batı Anadolu'da oluşturulan Kuvayı Milliye, zamanla daha geniş bir alana yayıldı. Batı Anadolu'dan sonra güneyde de Fransızlara karşı Kuvayı Milliye birlikleri kurulmuştur. İlk Kuvayı Milliye Güney Cephesi'nde Dörtyol'da 19 Arlık 1918'de kurulmuştur. Güneydeki şehirlere ve köylere giren Fransız kuvvetlerine halk silahla direnmiş, yapılan çatışmalarda Fransızlara ağır kayıplar verdirerek bölgeden geri çekilmelerini sağlamışlardır.
Trakya Bölgesi'nde de Yunan işgaline karşı Kuvayı Milliye birlikleri kurulmuştur. 1920 başlarında toplanan Edirne Kongresi sonucunda silahlı birlikler oluşturulmuştur. Bölgede I. Kolordu Komutanı Cafer Tayyar Paşa, görevinden alındıktan sonra da Mustafa Kemal Paşa'nın isteğiyle milli güçlere yardımda bulunmuştur.
İzmir'le başlayan Yunan işgalinin kısa sürede genişlemesi üzerine Albay Şefik Aker: Anadolu'yu işgalden kurtarmak için en iyi önlemin Kuvayı Milliye örgütü kurmak olduğunu belirtmiştir.
Kuvayı Milliye'nin kurulup gelişmesinde Albay Bekir Sami Günsav, Albay Şefik Aker, Albay Kazım Özalp, Celal Bayar ve Yüzbaşı Tahir Bey'in büyük çabaları olmuştur. Bu isimler kendi bölgelerinde milli kuvvetlerin oluşmasını sağlamışlardır. Albay Bekir Sami ve Yüzbaşı Tahir Ödemiş'te, Albay Şefik Aker Aydın'da ve Albay Kazım Özalp da Balıkesir'de Kuvayı Milliye'yi kurmuşlardır.
Kuvayı Milliye'nin bünyesinde halkın farklı kesimlerinden kişiler bulunmaktaydı: Dağlarda dolaşan eşkıya ve zeybekler, asker kaçakları, herhangi bir suç işleyip de yargıdan kaçan suçlular, hapishaneden çıkarılan mahkûmlar ve zanlılar, vurguna hevesli maceraperestler, çeşitli şekillerde iltica edenler, köylerden, kasabalardan toplanan kimseler ve milli duygularla mücadeleye atılan gönüllüler Kuvayı Milliye'nin bünyesinde bulunmaktaydılar.
Demirci Mehmet Efe ve Yörüklü Ali Efe gibi efeler ve eşkıya reisleri, Parti Pehlivan ve Kuşçubaşı gibi komiteciler, Saraçoğlu Şükrü, Mahmut Esat Bey ve Alaşehirli Mustafa Bey gibi sivil kumandanlar ve bazı subaylar Kuvayı Milliye'nin kumandan kesimini oluşturmuşlardır.
Kuvayı Milliye'nin kurulmasını isteyenler kadar istemeyenler de bulunmaktaydı. Kuvayı Milliye karşıtı gruplar, milli varlığa karşı cemiyetler kurmaya başlamışlardı. Bu cemiyetlerin amacı, ulusal direnişe engel olup işgal devletlerinin himayesine girmektir. Bu cemiyetlerden bazıları da padişaha ve halifeye bağlıydı. Milli varlığa karşı kurulan cemiyetlerden bazıları şunlardır: Sulh ve Selameti Osmaniye Cemiyeti, Kürt Teali Cemiyeti, İngiliz Muhipleri Cemiyeti, Wilson Prensipleri Cemiyeti ve Hürriyet ve İtilaf Fırkası. Bu cemiyetler Türk milletine ihanet ederek işgal devletlerine yardım ediyorlardı. Milli Mücadele'nin başkahramanı Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk'ta bu durum hakkında şunları söylemiştir:
'' Bundan başka ülkenin her yanında Hıristiyan azınlıklar, özel istek ve amaçlarının elde edilmesi, devletin bir an önce çökmesi için, gizli açık, çaba harcıyorlar.
''.. İstanbul Rum Patrikliği'nde kurulan Mavri Mira Kurulu illerde çeteler kurup yönetmekle ve gösteri toplantıları ve propagandalar yaptırmakla uğraşıyor. Yunan Kızılhaçı, Resmi Göçmenler Komisyonu, Mavri Mira kurulunun çalışmalarını kolaylaştırmaya yardım ediyor. Mavri Mira, gençleri de içine alarak her yerde tamamlanıyor.
Ermeni Patriği Zaven Efendi de, Mavri Mira kurulu ile düşünce birliği içinde çalışıyor. Ermeni hayranlığı tıpkı Rum hayranlığı gibi ilerliyor.''[6]
Kuvayı Milliye karşıtı grupların ve Hıristiyan azınlıkların çalışmaları karşısında milli varlığa yararlı cemiyetler kurulmuştur. Kurulan bu cemiyetler Kuvayı Milliye'yi desteklemişler ve milli kuvvetlerin her türlü ihtiyaçlarını gidermeye çalışmışlardır. Ayrıca bu cemiyetler, hem İstanbul hükümetine karşı hem de işgal devletlerine karşı savaşmayı amaç edinmişlerdi. Milli Mücadele' de önemli bir yer teşkil eden bu cemiyetler ilk zamanlar bölgesel nitelikler taşırken Sivas Kongresi'nde Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti adı altında birleşerek ulusal bir kimliğe bürünmüştür.
Milli Mücadele boyunca Türk milletinin bağımsızlığı adına savaşan Kuvayı Milliye birlikleri, Anadolu'nun her yerine yayılarak uzun süre faaliyet göstermiştir. Kuvayı Milliye'nin kısa zamanda kurulup genişlemesi, halkta savunma ruhunun uyandığını göstermektedir. Samet Ağaoğlu, Kuvayı Milliye Ruhu adlı kitabında Kuvayı Milliye'nin ruhunu şöyle anlatır:
''Milli İstiklal davasına atılmış olan Türk milletini, bu dava devam ettiği sürede, bu bağımsızlığa inanan ve onu gerçekleştirmek için hesapsız fedakârlığı göze alan bir ruh haleti sarıyordu. Bu ruh haletine ''Kuvayı Milliye Ruhu'' diyoruz.''
Kuvayı Milliye'nin Türk milletinin bağımsızlığını kazanmasındaki katkısı oldukça önemlidir. Dünya kamuoyunda Türk halkının Yunan işgalini sessizce karşıladığı fikrinin yerleşmesini önlemiş ve Yunan kuvvetlerinin ilk zamanlarda Anadolu'da rahatça ilerlemesine engel olup, Yunan ordularını her yerde rahatsız etmişlerdir. Türk köylerini Rum ve Ermeni çetelerinin baskınlarından koruyup, bu çeteleri yok etmeyi başarmıştır. Kuvayı Milliye birlikleri Büyük Taarruz'dan önceki muharebelerin hemen hepsinde orduya yardımcı olarak savaşmıştır. Ayrıca düzenli ordunun kurulması için de zaman kazandırmıştır. Kuvayı Milliye'nin sağladığı yararlardan biri de Anadolu hareketini gerek İstanbul Hükümeti'ne gerekse dünyaya bir milli ayaklanma olarak göstermek olmuştur.
Kuvayı Milliye'nin sağladığı yararların yanı sıra zararları da bir hayli fazladır. Kuvayı Milliye halkı korkutmuş, yıldırmış, halktan zorla malzeme ve gıda maddesi sağlamış, halka çok kötü davranmıştır. Hemen her yerde terör havası estiren Kuvayı Milliye halk tarafından sevilmemiştir. Kuvayı Milliye'nin kumandanları çıkan ayaklanmaları kendi yöntemlerine göre bastırmaları ve ayaklananları kendi kurallarına göre cezalandırmaları, halkın milli mücadeleye karşı güvensizlik duymasına neden olmuştur. Dağınık ve düzensiz mücadele etmeleri, düzenli düşman ordularını durduracak güçten yoksun olmaları, işgalleri kesin olarak durduramamaları ve Anadolu'nun kesin olarak işgallerden kurtarılmak istenmesi Kuvayı Milliye'nin dağılmasına neden olmuştur. Bunun sonucunda da 8 Ekim 1920'de ülkenin her tarafından gelen Kuvayı Milliye birliklerinin katılımıyla düzenli ordu kurulmuştur.
Mustafa Kemal Atatürk Kuvayı Milliye'yi şöyle tanımlamıştır:''Hükümet merkezi, düşmanların şiddetli çemberi içindeydi. Siyasal ve askeri bir çember vardı. İşte böyle bir çember içinde yurdu savunacak, halkın ve devletin bağımsızlığını koruyacak silahlı kuvvetlere onlar emrediyorlardı. Bu biçimde yapılan emirlerle, devlet ve halkın araçları temel görevlerini yapamıyorlardı. Yapamazlardı da. Bu araçları savunmanın birincisi olan ordu da, ordu adını korumakla birlikte, elbette temel görevini yerine getirmekten yoksundu. İşte bunun içindir ki, yurdu savunmaktan ve korumaktan ibaret olan temel görevi yerine getirmek, doğrudan doğruya halkın kendisine kalıyordu.. İşte buna KUVÂ-Yİ MİLLİYE diyoruz.'' [7]Kuvayı Milliye'nin Türk tarihindeki yeri ve önemini Türk milletinin iyi bir şekilde kavraması gerekmektedir. Kuvayı Milliye'nin Milli Mücadele'ye yaptığı katkıları asla unutulmamalı ve her zaman Kuvayı Milliye hatıralarına sahip çıkılmalıdır. Kuvayı Milliye'nin örgütlenişinin 90. yılı kutlu olsun. Kuvayı Milliye adı altında savaşan bütün askerleri ve sivillerimizi rahmetle anıyoruz. KAYNAKÇAKitaplar:ATATÜRK, M. Kemal, Nutuk, Ankara, 2007COŞKUN, Alev, Kuvayı Milliye'nin Kuruluşu, İstanbul, Cumhuriyet Kitapları,1998ÇELEBİ, Mevlüt, Türk İnkılâp Tarihi, İzmir, Özal Matbaası, 2007SELEK, Sabahattin, Anadolu İhtilali, İstanbul, Kastaş Yayınları, 2004Elektronik Ortam:tr.wikipedia.org/wiki/Kuvayı_Milliye
——————————————————————————'
1] Sina Akşin, İstanbul Hükümetleri ve Milli Mücadele c.2, İstanbul, Cem Yayınevi 1992, s.138
[2] Alev Coşkun, Kuvayı Milliye'nin Kuruluşu, İstanbul, Cumhuriyet Kitap Kulübü, 1998, s.59
[3] Rahmi Apak, İstiklal Savaşı'nda Garp Cephesi Nasıl Kuruldu, İstanbul, Güven Basımevi, 1942, s.92-4
[4] Hamza Eroğlu, Türk İnkılâp Tarihi, 4.Basım, Ankara, 1995, s.250
[5] Mevlüt Çelebi, Türk İnkılâp Tarihi, İstanbul, Özal Matbaası, 2007, s.91