Almanya'nın geneli, nemli batı rüzgarlarının üstünlük kurduğu ılımlı bir iklime sahiptir. İklim; Gulf Stream'in etkisi altındaki Kuzey Atlantik Akıntıları tarafından etkilenmektedir. Bu ısıtıcı sular, Kuzey Denizi sınırlarındaki Jutland Yarımadası ve Ren Bölgesi dahil olmak üzere birçok bölgeyi etkilemektedir. Sonuç olarak kuzeybatı ve kuzey bölgelerinde iklim okyanusal iklimdir; yağış yaz boyunca maksimuma çıkmak üzere her dönem sürer.
Kışları ılımlı ve yazları serindir, buna karşın sıcaklık çoğu zaman 30°C'yi (86°F) aşabilmektedir. Doğuda ise iklim daha karasaldır; kışlar çok soğuk, yazlar çok sıcak ve kuru olabilmektedir. Orta ve güney Almanya ise farklı olarak karasal ve okyanusal iklim arasında bir geçiş bölgesidir. Yine, en yüksek sıcaklık yazın 30°C'yi (86°F) aşabilmektedir.
Almanya'da Biyolojik çeşitlilik
Almanya; Avrupa'nın Orta ve Atlantik bölgelerinde bulunmasıyl... (Devam)
Ülke, önceleri 'Baharat Ülkesi' olarak biliniyordu. Bölgeye ilk olarak 750 yılında Galyalıların geldiği tahmin edilmektedir. Onuncu yüzyılda, Müslüman Arap orduları İslamiyeti yaymak için bu ülkeye de gittiler. Ülkeye yerleşen Müslümanlar bölgede bir süre Somali Sultanlığını kurdular.
On altıncı asırda Somali Sultanlığı, Etiyopya topraklarına girdi. Portekiz'den yardım alan Etiyopya 1542'de Müslüman ordularını ağır yenilgiye uğrattı. Aynı dönemde Somali'nin kuzey kıyılarının bir bölümü resmen Osmanlı egemenliğinde bulunuyordu. On dokuzuncu asırda batılı devletlerin Afrika ülkelerini sömürge haline getirmeleri büyük rekabete sebep oldu.
Somali'yi 1839'da işgal eden İngilizler sömürgelerine ekledilerse de Fransa ve İtalya ile yapılan savaşlar neticesinde 1884'te İtalya bölgeyi ele geçirdi ve yapılan anlaşmalar neticesinde 1885'ten 1927 yılına kadar İtalyanlar ülke topraklarını işgal altında tuttular. ... (Devam)
tarihin konusu, tarihin konusu nedir, tarihin konuları, tarihin konuları nedir, tarihin konusu hakkında bilgi
Tarihin Konusu İnsanların her türlü faaliyeti tarihin konusunu oluşturur. Daha geniş anlamda tarih, geçmişte yaşayan insanların siyasi, sosyal, kültürel, ekonomik vb. faaliyetlerini konu edinir.
İnsan unsuru ile birlikte coğrafi olayların çıkardığı bazı sonuçlar da tarihin ilgi alanına girer. Büyük depremler, tufanlar, kuraklıklar, salgın hastalıklar gibi felaketler tarihin akışını etkilemektedir. Örneğin; deprem, coğrafyanın konusu iken depremin meydana getirdiği bölgedeki binlerce insanın hayatını kaybetmesi, bulundukları yerleri terk etmesi, tarihin konusunu teşkil eder. Şimdi tarihin konusunun ne kadar geniş olduğunu örneklerle açıklamaya çalışalım. Aklınıza gelebilecek her konunun tarihi olabilir. Örneğin, ekonomi tarihi, iller tarihi, ilçeler tarihi, kültür tarihi, eğitim tarihi,... (Devam)
Endüstri devriminin ikinci aşaması, endüstri inkılabının ikinci aşaması, sanayi devriminin ikinci aşaması, sanayi inkılabının ikinci aşaması
2. Endüstri Devriminin İkinci Aşaması (1870'lerden Sonra) 1870'lerle birlikte endüstri devrimi nitelik değiştirdi. Artık bilimsel buluşlar ve bunların üretime uygulanması, pratik zekâlı tek tek bireylerin birbirinden ayrı çalışmalarına bağlı olmaktan kurtulmuş, devletin tüm olanaklarıyla desteklediği, gerektiğinde örgütlediği büyük ve zengin kuruluşların eline geçmiştir. Böylece doğal kaynaklar ve bilim, el ele verecek yeni ve kitle halinde mal üretimine yönelmiştir. Endüstrileşme sürecinin bu ikinci aşaması, birincisine göre, toplumsal etkilerden daha şiddetli, sonuçların da daha şaşırtıcı ve halkın yaşamını değiştirmede daha etkilidir.
Endüstrileşmenin bu ikinci aşamasında temel hammadde ve enerji kaynaklarında da... (Devam)
Attila'nın Defnedilmesi Attila'nın ölümünden sonra, yıllardan beri bir kenara itilen ve ikinci sınıf işler gören Hunlar ön sıraya çıktılar. Cenaze törenleri, oğullarının ve Hun ileri gelenlerinin ortaya çıkmasına fırsat verdi ve matem büyük hükümdara lâyık bir tarzda gerçekleşti. Tören, bütün bölümleri ile Asyai idi. Erkekler, âdetlerine uyarak saçlarını kestiler, yüzlerini derin yaralarla çirkinleştirdiler. Bu suretle şöhretli kahramanı yalnız kadınların gözyaşlarıyla değil, erkeklerin kanlarıyla da suladılar. Bu tarzdaki törenlere İç Asya'daki kavimler arasında rastlanmıştır. "Kağanın naaşını, ordugâhın ortasına konan ipek bir çadırda tabuta yerleştirdiler; bunun etrafında görülmeğe değer törenler yapıldı. Hunların en seçkin atlıları bunun etrafında dolandılar. Bu esnada ölünün ic... (Devam)
uygurların maniheizmi kabulü, uygurların mani dinini kabulü, bögü kağanın mani dinini kabulü, bögü kağan mani dinini nasıl kabul etti, uygurların mani dinini kabulü
Uygurlarda Bögü Kağan ve Maniheizm'in Kabulü Bögü Kağan'ın taşıdığı Bögü adı, akıl ve feraset sahibi, alim, sihirbaz anlamlarını taşımaktadır. Bir başka unvanı Tanrıda Kut Bulmış İl Tutmış Alp Külüg Bilge idi. Çin kaynaklarında yeni kağanın adı İ-ti-chien sonra Mo-yü olarak da yazılmıştır.
Bögü Kağan, Çin'e karşı uyguladığı politikada değişiklik yaptı. Asi Shih Chao-i'nin de etkisinde kalarak yeni Çin imparatoru Tai-tsung'un gönderdiği elçilere yüz vermediği gibi tahkir de etti. Buna karşılık Çinli elçi eski dostluklarından verilen hediyelerin çokluğundan bahsederek, onu etkilemeye çalıştı. Hatta daha önce Çin'de savaşan Yabgu'nun yanında yeni imparatorun olduğunu dahi vurgulamıştı. Bu arada Çin'in kuzey sınırları U... (Devam)
1.ahmet I. ahmet 1. ahmet zitvatorok anlaşması ekber ve erşet
I. Ahmet
I. Ahmet
Saltanatı 21 Aralık 1603- 22 Kasım 1617
Padişah Sırası 14
Doğum Tarihi Manisa, 18 Nisan 1590(1590-04-18)
Ölüm Tarihi 22 Kasım 1617 (27 yaşında)
Önce Gelen III. Mehmed
Sonra Gelen I. Mustafa
Soyu Osmanlı Hanedanı
Babası III. Mehmed
Annesi Handan Sultan
Dini İslam
I. Ahmet (Osmanlı Türkçesi: اØمد اول Ahmed-i evvel) (d. 18 Nisan 1590, Manisa - ö. 22 Kasım 1617). 14. Osmanlı padişahı, 79. İslam Halifesi.
Babası Sultan III. Mehmed, annesi Handan Sultan'dır. Babasının vefatı üzerine 21 Aralık 1603'te Eyüp Sultan'da kılıç kuşanarak tahta geçti. Sultan I. Ahmet, Kanuni Sultan Süleyman'dan sonraki padişahlar içinde devlet işleriyle yo... (Devam)
Mete'nin Yetiştiği Ortam Eski Çin tarihçileri, Hun hükümdarları arasında Mete'nin hayatını ve faaliyetlerini öğrenmek için özel bir gayret göstermişlerdir. Bilindiği gibi, Hun tarihinin yazılı belgeleri Çinli komutanların resmi raporlarından ve verdiklerin bilgilerden oluşmaktadır. Kanaatimizce, eski Çin tarihçileri, Mete hakkında bilgi toplarken ilk defa resmi raporların dışına çıkarak, Hunların kendi bilgilerine de başvurmuşlardır. Başka bir ifade ile söylemek gerekirse, onlar, Mete'nin hayatına ve faaliyetlerine dair elde ettikleri bilgilerin büyük bir kısmını Hun halkının ağzından derlemişlerdir. Bundan dolayı bu bilgiler, olağanüstü motifler ve unsurlarla süslenmiş bir destan niteliğindedirler. Bundan da anlaşılıyor ki, Mete'nin bütün faaliyetleri Hun halkı tarafından o kadar çok beğen... (Devam)
Konu başlıkları 1 Revan Seferi 2 Bağdat Seferi 3 Kasr-ı Şirin Antlaşması Konu başlıkları
1- Revan Seferi
2- Bağdat Seferi
3- Kasr-ı Şirin Antlaşması
1622-1639 Osmanlı-Safevi Savaşı Osmanlı Devleti ile Safevi Devleti arasında, Irak meselesi için bu savaşlar çıkmıştır. Sultan IV. Murat, Lehistan seferinden sonra, bu sorunu halletmek üzere sefer düzenlemiştir. Önce Revan, sonra da Bağdat seferleri yapılmıştır. Ancak, Revan seferinden sonra tekrar bu vilayet kaybedilmiştir. Bu nedenle Bağdat seferi de yapılır ve Kasr-ı Şirin Antlaşması ile, sorun halledilmiştir.
Revan Seferi
Osmanlı Devleti, Lehistan ile olan sorunu hallettikten sonra, artık ... (Devam)
Kenya, Afrika nın en eski yerleşim bölgelerinden biridir. Kenya'ya ilk defa Arap tüccarlar gelerek, Malindi ve Monbasa şehirlerini kurmuşlardır. Ülkeye ilk gelen Avrupalılar Portekizli gemiciler olmuştur. Ümit Burnu'nu 1498'de dolaşan Vasco de Gama, Malindi şehrine çıkmış ve bölgeye hakim olmuştur. Portekizliler burada ticaret merkezleri kurmuşlar, kaleler yaptırmışlardır.
On sekizinci yüzyılda Araplar Kenya'ya tekrar hakim olmuşlar ve Portekizlileri bölgeden çıkarmışlardır. 1887'de bir İngiliz şirketi Kenyayı Araplardan kiralamış 1895'te de bölgeyi tam kontroluna almıştır. Bundan sonra Kenya tam bir İngiliz sömürgesi olmuştur.
1952'de yapılan bağımsızlık hareketlerinde Jomo Kenyatta liderliğe getirilmiş, ilk yıllarda başarı sağlayamamış İngilizler tarafından tutuklanmıştır. 1961'de de hapisten çıkan Kenyatta, zorlu bir mücadeleden sonra, Kenya'yı bağımsızlığa kavuşturmuştur.
Bosna-Hersek'in bilinen tarihi, Hint-Avrupa menşeli İlliryalılarla başlar. Bölge Romalılar tarafından ele geçirilince, Panoonia eyaletinin İllyricum bölümüne bağlandı. Slavlar bölgeye M.S. 7. asırda gelmeye başladılar. 961'den sonra Bosna, Sırbistan'ın diğer bölümlerinden ayrıldı. Bağımsız siyasi ve coğrafi bir birim olarak kabul edildi.
Bölgeye ilk Türk akınları 1386 senesinde başladı. Bu sırada Bosna tahtında Beşinci Tvartko bulunuyordu. Kosova Savaşında Sırpların mağlubiyeti ve ardından Üsküp'ün fethi Bosna'nın durumunda önemli değişikliklere sebep oldu. Son kral Stefan Tomeseviç Bosna'da yaşayan kalabalık Bogomil mezhebine bağlı olanlara Papanın isteği doğrultusunda adil davranmayınca, Fatih Sultan Mehmed Han bölgeyi rahatlıkla Osmanlı topraklarına dahil etti.
Slav, Hırvat ve Avar karışımı olan Boşnaklar 10. asırda Bogomil mezhebine bağlıydılar. Teslisi ve Hazret-i İsa'nın tanrının oğlu olduğunu k... (Devam)
jön türk, jöntürkler jöntürk hareketi içerisinde prens sabahattin, prens sabahattin ve jön türkler, prens sabahaddin ve jön türkler
JÖN TÜRK HAREKETİ VE PRENS SABAHATTİN Mahmut Celalettin Paşa'nın ailesiyle birlikte Paris'e yerleşmesinin ardından Jön Türk hareketi daha da kuvvetlenmiştir. Ancak bazı siyasi tarih kaynaklarına bakıldığında Jön Türkler'le Yeni Osmanlılar'ın karıştırıldığı görülür. Bu nedenle öncelikle bu konu aydınlığa kavuşturulacaktır.
Yeni Osmanlılar Genç Türklerin aksine belli bir ideolojiye sahip değillerdi. Bu örgüt içinde birden çok ideoloji vardı ve bu ideolojiler de kesin ve net bir ayrımla açıklanamazdı. Yeni Osmanlılar'ın muhalefetleri baştaki yöneticiden çok siyasi düzene karşıydı ve siyasi düşünceleri daha çok anayasal monarşi tarafındaydı. Yeni Osmanlılar bürokrasinin üst katmanlarına karşı direnişe geçen memurlar topluluğudur. Herhangi bir parti kurmamış ola... (Devam)
2. İskitlerin Yayıldığı Coğrafya İskitlerin yayıldığı coğrafya hakkında bilgileri, hem yazılı kaynaklardan hem de arkeolojik buluntulardan öğrenebilmekteyiz. Yazılı kaynaklarda İskitler ya giyinişlerine ya da bulundukları coğrafyaya göre adlandırılmıştır. Günümüzde artan arkeolojik araştırmalar ve bunun sonucunda ortaya çıkarılan buluntular İskitlerin yayılmış oldukları coğrafyanın tespiti bakımından büyük önem taşımaktadır.
Arkeolojik buluntular İskitlerin M.Ö. 1. bin yıl içerisinde Tuna Nehri'nden Çin'in batı sınırlarına kadar uzanan oldukça geniş bir sahaya yayıldıklarını göstermektedir. Bu geniş düzlük, doğal bir otlak görünümündedir.36 Bu kuzeydoğu step bölgesi yüksek Pamir, Tiyen-Şan ve Altay dağ kollarından, Batı Türkistan üzerinden batıya ve aşağı T... (Devam)
Toplumun en büyük haksızlığa uğramış tarihi şahsiyetlerinden biri, II. Abdülhamid'dir. Kendisinden önceki devirlerin ağır yükünü omuzlarında taşıyan, en güvenebileceği adamların ihanetine uğrayan ve dağılmak üzere olan içi dışı düşman dolu bir imparatorluğu 33 yıl sırf zekâ ve hamiyeti ile ayakta tutan bu büyük padişahı katil, kanlı, müstebit, kızıl sultan, cahil ve korkak olarak tanıtılmış, daima aleyhinde işleyen bu propagandanın tesiriyle de böyle tanınmış talihsiz bir insandır.
Daha ilkokul sıralarında belirli bir propagandanın tesirinde kalmaya başlayarak, yaşları ilerledikçe aynı telkinler ile büyütülen nesillerin, o propagandanın yalanlarını bir gerçek gibi benimsemelerinden tabii ne olabilir'
Öğren yavrum ki On Temmuz bayramların en büyüğü,
Esir millet böyle bir gün zincirini kırdı, söktü.
Ondan evvel geçen günler, bilsen ne siy... (Devam)
Hırvatlar, günümüzde Ukrayna toprakları içinde bulunan Yuğni ve Dinyeper nehirleri arasında kalan Beyaz Hırvatistan'dan 6. yüzyılda göç ederek eski Roma illeri olan Pannonia ve Dalmaçya'ya yerleştiler. Dalmaçya'ya yerleşen Hırvat kabileleri Prens Trpimir idaresinde birleştiler. Yedinci asırda Katolikliği benimseyen Hırvatlar ile Ortadoks olan komşuları Sırplar arasında sürekli bir mücadele oldu. Bütün Hırvat topraklarına hakim olan Kral Tomislav 925 senesinde kendini Hırvatistan kralı ilan etti.
Hindistan'da İlk Türk Hakimiyeti: Kuşanlar Ve Akhunlar / Prof. Dr. Salim Cöhce İnönü Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi / Türkiye
Giriş
Asya'nın güneyinde, Hind okyanusuna doğru uzanan üç büyük yarımadadan birisi olan Hindistan, kuzeyde Hindukuş ve Himalaya (Karlı dağlar) dağlarıyla ana kıtadan ayrılırken, doğu ve batıda da, güneye doğru gittikçe alçalan dağ silsileleriyle sınırlanır. Eski Arap-Fars kaynaklarında zengin bir ticaret ülkesi olarak tanımlanan ve farklı bölgeleri ifade etmek üzere "Sind ve Hind" şeklinde adlandırılan bu ülke, zamanla sadece Hind (India) olarak anılmaya başlanacaktır.
Dünyanın en yüksek dağ ve yaylalarını oluşturan Himalaya silsilesi Hindistan'ı sadece bir duvar gibi sarmakla kalmaz, aynı zamanda bu ülkenin can damarı sayılabilecek iki büyük nehrin, yani Ganj ile İndus'un da kaynağını teşkil eder. Bu nehirlerin suladığı düzlükler Hindistan tarihi bakımından büyük b... (Devam)
Mehmet Cevdet Paşa'nın başkanlığı altında bir kurul tarafından, 1869-1876 yılları arasında hazırlanan, fıkıh hükümleriyle bu konulardaki çeşitli içtihadları bir araya getiren medeni kanun.
Mehmet Cevdet Paşa'nın başkanlığı altında bir kurul tarafından, 1869-1876 yılları arasında hazırlanan, fıkıh hükümleriyle bu konulardaki çeşitli içtihadları bir araya getiren medeni kanun.
Osmanlı Devleti'nde İslam hukuku yürürlükte olduğundan, davalar fıkıh hükümlerince sonuçlandırıldı. Bir mesele hakkında ayrı ayrı fetvalar alınabilmesi, dolayısıyla içtihad birliğinin olmaması halkın adalete olan güvenini sarsmaktaydı. Ayrıca yabancı devletlerin, Hıristiyan tebaanın medeni kanundan eşit olarak yararlanması için, Osmanlı Devleti'ne baskısı, yeni bir medeni kanuna olan ihtiyacı körüklemiştir. Bunun için Ali Paşa'nın taraftarları Batı'dan alınacak bir medeni kanunun, İslami hükümlerl... (Devam)
Orhan Gazi (d. 1281 Söğüt - ö. Mart 1362 Bursa). Osmanlı Devleti'nin ikinci padişahıdır. 1326 ile 1362 yılları arasında beylik yapmıştır.
Osmanlı Beyliği'nin kurucusu Osman Bey ve Malhun Hatun'un oğludur. Sarışın, uzun boylu ve mavi gözlü, halk tarafından çok sevilen, ulemaya saygılı, merhametli bir hükümdar olarak tanımlanır. Sık sık halkın arasına karıştığı, ve dertlerini dinlediği söylenir. Babası Osman Gazi'nin vefatı üzerine 1324'te bey olmuştur.
Bey olmadan yaşamı
Osmanoğullarının en uzun ömürlüsü olan Orhan Bey'in çocukluğu ve gençliği bilinmemektedir. Osmanlı tarihlerinde adının ilk geçisi 1298'de Nilüfer Hatun (Yarhisar Tekfuru kızı Holofira) ile evlendirilmesi nedeniyle olmuştur. 1300 de Köprühisar'in fethinde bulunmuş ve Karacahisar uçbeyliği verilmiştir. Osman Bey oğlunu emir-i kebir (beylerbeyi) rütbesi ile küçük beylik ordusuna komutan atamış ve bundan sonraki b... (Devam)
Kutlug Bilge Kül Kağan Devri 744'de Uygur reisi Basmılları tamamiyle mağlup etti. Böylece Uygur birliği tamamlanmış oldu. Uygur Reisi Kutlug Bilge Kül Kağan unvanı ile Hakan oldu. Her tarafa elçilerle fetihnameler gönderildi. Tabii bu arada Çin'e de elçiler gitti. Çin imparatoru da tebrik için elçiler gönderdi.
Uygurların toprakları gittikçe genişledi. Doğuda Szu-wei'e, batıda Altın Dağları'na kadar olan bölge ve güneyde Gobi sahrası kontrolleri altında idi. Yani Hunların bütün eski topraklarına sahip olmuşlardı.
Kısa ve başarılı bir dönemden sonra Kağan vefat etti (747).
NOT: Bu ilgili makale, Mimar Sinan Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü Öğretim Görevlisi Sayın Prof. Dr. Gülçin Çandarlıoğlu'nun Genel Türk Tarihi Ansiklopedisi'nin 2. cildin... (Devam)
II.Mahmut döneminde ıslahat hareketlerinin gerektirdiği yeni nizamnameleri hazırlamak, memurların muhakemesiyle meşgul olmak, gerek görülen devlet işlerinde oy vermek üzere 1837 yılında kurulan meclisin adıdır. Tanzimat'tan sonra işlerin çoğalması sebebiyle "Meclis-i Ali-i Tanzimat" ve "Meclis-i Ahkâm- ı Adliye" birleştirilerek yine "Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliye" adı altında bir meclis oluşturulmuş ve bu meclis idare, tanzimat, adliye adlarıyla üç kısma ayrılmıştır. İdare kısmı mülki ve mali işlerle, tanzimat kısmı kanun ve nizamnamelerin tedkik ve düzenlenmesiyle, adliye kısmı da bazı dâvalarla meşgul olmuştur. 1867 tarihinde bu meclis tekrar "Divan-ı Ahkâm-ı Adliye" ve "ŞÃ»ra-yı Devlet" olmak üzere iki kısma ayrılmıştır.
II.Mahmut döneminde ıslahat hareketlerinin gerektirdiği yeni nizamnameleri hazırlamak, memurların muhakemesiyle meşgul olmak, gerek görülen devlet işleri... (Devam)
Tayvan'a 17. yüzyıl başlarında büyük ölçüde Çinli göçü olmuştur. 1620'li yıllarda ada, Felemenklerin (Hollandalıların) kontrolü altında kalmıştır. 1895'ten 1945 yılına kadar 50 yıllık bir süre Japon idaresi altına girmiştir. İlk olarak Tayvan Devleti kendini Japon baskısı altında, 1 Ocak 1912'de göstermiştir. Mançu Sülalesinin idaresine son verilmiş ve cumhuriyet ilan edilmiştir. Bu aynı zamanda genel mahiyette olmak üzere Çin Devletinin başlangıcı sayılır. Bu devletin asıl kurulma başlangıç hareketiniyse 1911 Wuçang Ayaklanması meydana getirir.
Komünizmin 1949'da Çin'de rejim olarak yerleşmesi üzerine Çankayşek liderliğinde komünizme karşı olanlar birleşip, Milliyetçi Çin olarak devlet kurdular. Önceleri BM'ye üye bir ülke olan Tayvan, Kızıl Çin'in 1972'de BM'ye kabul edilmesi üzerine üyelikten vazgeçti. Bundan sonra iki ülke arasındaki gerginlik sürüp gitti. 1978 yılında ABD, Tayvan Cumhuriyetiyle ola... (Devam)
Büyük Selçuklu Devleti Sultanı Alparslan ile Bizans İmparatoru Romen Diyojen kuvvetleri arasında, 26 Ağustos 1071 tarihinde, Doğu Anadolu'da Malazgirt Ovasında meydana geldi. Bu muharebe, dini, milli, siyasi, askeri neticeleri ve Türk-İslâm tarihinin en büyük zaferlerinden biri olması bakımından önemlidir.
Selçuklu Türkleri, Malazgirt Meydan Muharebesinden yıllar önce, Anadolu içlerine gazâ akınları tertip ettiler. Bu akınlarda, Anadolu'nun, Türklerin yerleşmesine müsait coğrafi hususiyet ve zenginliklere sahip olduğu tespit edildi. Selçuklu Türklerinin Anadolu'ya akınları, Bizans Devletini telaşlandırdı. Akıncıların bu gazâlarında, Anadolu ahalisine terör ve tahribattan ziyade adaletle muamelesi, zalimleri ortadan kaldırmaları, can, mal, ırz emniyetini sağlamaları, bölge halkın... (Devam)
Savaş Teknolojisindeki Gelişmeler ve Ulus Devlet, Savaş teknolojisinde gelişmeler, Avrupada savaş teknolojisi, Avrupada savaş teknolojisindeki gelişmeler, oral sander siyasi tarih, savaş teknolojisi,
c. Savaş Teknolojisindeki Gelişmeler ve Ulus-Devlet "Ulusu" duygusu 15. yüzyılla birlikte, Portekiz ve İspanya'da belirgin olarak görülmüşse de, en başarılı örneğini İngiliz ve Fransız monarşileri vermiştir.
Ulus duygusunun yol açtığı "ulus-devlet" denen olgunun temelinde, buraya kadar özetlenen gelişmelerin bileşimi yatmaktaysa da, onun yaygın bir siyasal birim olarak ortaya çıkmasını olanaklı kılan, savaş teknolojisindeki gelişme ve özellikle toplum bulunmasıdır.
Top, tarihte ilk defa Sırbistan'ı Osmanlılara tabi biçime sokan 1389 Kosova Savaşı'nda kullanılmıştır. 15. yüzyılın ortalarına gelindiğinde, kılıç, süvari, ok ve yay hala savaşların sonunu belirlemekte, kalel... (Devam)
II. Murat (Osmanlı Türkçesi: Koca Murad olarak da anılır; (d. Haziran 1404, Amasya - ö. 3 Şubat 1451, Edirne), 6. Osmanlı padişahı. Babası Çelebi Mehmed, annesi Dulkadiroğulları Beyliği'nden Emine Hatun'dur. Fatih Sultan Mehmed'in babasıdır. Amasya'da doğan Sultan Murad; babasının Edirne'de 1421 yılında ölümüne kadar Amasya'da Sancakbeyliği yapmıştır. Babasının ölüm haberi üzerine henüz 19 yaşındayken tahta çıkmıştır. Sultan İkinci Murad, soyunun Kayı boyuna mensubiyetini göstermek için, sikkelerine, Kayı boyuna ait iki ok ve bir yaydan müteşekkil damgayı koydurmuştur. Sonraki padişahların bastırdıkları sikkelerde görülmeyen Kayı damgası, Kanuni'ye kadar çeşitli eşya ve silâhlar üzerine konulmasına devam edilmiştir. Şehzadeliği II.Murad; bazı kaynaklara göre 1402'de , bazılarına göre ise 1404'de Amasya'da dünyaya geldi. İlk çocukluk yılları Amasya'da geçti. 1410'da babasıyla Bursa'ya gelerek orada sara... (Devam)
Türkiye 1926 yılında İngiltere ile yeniden görüşmelere başladı, bu sınır uyuşmazlığı, tarafların statükoyu kabul etmesiyle sona ermişti. 5 Haziran 1926'da Ankara'da imzalanan antlaşma, iki gün sonra yani 7 Haziran 1926'da T.B.M.M'de tasdik olunarak kabul edildi.
Söz konusu antlaşma 3 fasıldan oluşmaktadır;
Birinci Fasıl: Türkiye ile Irak Arasındaki Hudut
Madde 1: Türkiye ile Irak arasındaki hudut Cemiyet-i Akvam'ın 29 Ekim 1924 tarihli toplantısında kararlaştırıldığı şekilde (Brüksel Sınır Çizgisi) kesinleşmiştir.
Madde 2: Son fıkrası saklı kalmak üzere 1. maddede tesbit edilmiş hudut bu antlaşmaya bağlı 1/250000 ölçekli harita üzerinde gösterilmiştir. Metin ile harita arasında aykırılık vukuunda metin geçerli olacaktır.
Madde 3: 1. maddede tasrih edilen hudut hattını arazi üzerinde belirlemek üzere bir "Hudut Komisyonu" kurulacak, bu komisyon Türkiye Hükûme... (Devam)
Abdülhamid Han'ın Siyonistler ve Masonlarla Mücadelesi
Devlet sınırları içindeki Yahudi ve mason hakimiyetinin farkına varan Sultan Abdülhamid, bu kirli güçlere savaş ilan etti. Abdülhamid'in bu kararlı tutumu üzerine siyonist ve masonların tek çıkış yolu onun iktidarına ivedilikle son vermek olacaktı.
1875 yılında Osmanlı İmparatorluğu, tarihinde görülmedik derecede ciddi ekonomik ve siyasal bir bunalıma girmişti. Dış borç kaynaklarının azalmasının yanısıra iç borçların ödenmesi artık imkansız hale gelmişti. Aynı yıl Bab-ı Ali de kısmi bir ekonomik batışı kabul etti. Mayıs 1876'da Süleyman Paşa komutasındaki Harbiye öğrencileri, yanlarına Şeyh-ül İslamlığın medreseli öğrencilerini de alarak Sultan Abdülaziz'i tahttan indirdiler. Darbeye, medreseli öğrencilerin katılımı nedeniyle "Softalar Darbesi" adı verildi. Ancak darbenin sonuçları, darbenin "softalar"ın kontrolünde olmadığını gösteriyordu. ... (Devam)
Devrimler Dönemi, Avrupa Devrimleri, Amerikan Devrimi, Amerikan Bağımsızlığı, Fransız Devrimi, Devrimler Dönemi, Avrupada Devrimler Dönemi, Avrupa Devrimler Dönemi 1776 ' 1848
IV. DEVRİMLER DÖNEMİ (1776 - 1848) 1500'lerde başlayan globalleşme süreci, 18. yüzyılın ikinci yarısında Amerika kıtasını da içine alacak biçimde genişledi. Ayrıca burada, İngiltere'nin 19. yüzyıldaki tartışmasız üstünlüğüne 20. yüzyılın ikinci yarısında rakip çıkacak bir devletin "tohumu" da ayıldı. Kuzey ve güney kıtalarıyla birlikte tüm Amerikalıların 15. yüzyıldan başlayarak yerleşime açıldığı ve Avrupa insanının buraya Avrupa kültürünü getirip yerleştiği biliniyor. Ama dünya politikasını önce etkileyecek ve sonra belki de biçimlendirecek ABD'nin ve güneyde irili ufaklı bir dizi devletin kurulması için 18. yüzyılın ikinci yarısı ile 19. yüzyılın ilk yarısını beklemek gerekecektir.
Mısır'da sürmüş olan Çerkes sultanları dönemi hakkında ne yazık ki Adige tarihinde pek bir bilgiye karşılaşılmıyor. Bu konuda elimizde bulunan en önemli bilgi Tsağo Nuri tarafından yazılmış bulunan "Müslüman Tarihi" adlı kitabın sonunda yer alan kısa değinmeleridir. Bu konuya Ortadoğu tarihinde ve Mısır'ın tarihi üzerine yazılmış kitaplarda çok ayrıntılı olarak karşılaşmaktayız. Ancak bu konu Mısır Tarihi adı ile ele alınıp, bizi ilgilendiren yönü ile pek fazla irdelenmemektedir.
Batı Avrupalı yazarlardan Sör William'da (The Mameluke Of Slave Dynaste Of Egypt-London 1896) yapıtında Mısır'daki Çerkes sultanlarından uzun uzun sözeder.
Met Çunatıko İzzet Paşa'nın "Kafkasya Tarihi" kitabını çeviren ve Kahire'nin en bilinen adlarından olan Xahustıko Abdülhamit, bu çevirisinde yer alan kendi ek yazısında şöyle der: "Ben ümit ediyorum ki Mısır'da ve diğer Müslüman kavimlerinde çok büyük yararlıklar g... (Devam)
Niğbolu önünde Osmanlı ve Haçlı orduları arasında, 25 Eylül 1396 tarihinde yapılan meydan savaşı.
Osmanlı Devletinin, Avrupa kıtasındaki fetihleri, başta Papa olmak üzere bütün Hıristiyan devletlerini telaşlandırıyordu. Osmanlı Devleti, Bulgaristan ve Sırbistan'ı fethederek, Tuna boylarına ve Macar Krallığı hudutlarına dayanmıştı. Doğu Hıristiyanlığının temsilcisi Bizans Kayserliği küçültülüp, İstanbul ve çevresi surların içine sıkıştırılarak, Anadolu ve Trakya'dan kuşatılmış vaziyetteydi.
Osmanlı akıncılarının, Bosna ve Arnavutluk'a yaptıkları akınlarla fethedilen bölgelere yerleşmeleri, Boyana Nehri ve Drac Limanına doğru yayılmaları, Latinleri ve buralarda nüfuz sahibi Venediklileri de telaşlandırdı. Bundan başka, Ege denizi sahilindeki beylikleri elde ettikten sonra, bu beyliklere mensup korsan gemilerinin faaliyetleri de bu te... (Devam)
ağır sabanın bulunması ve sonuçları, siyasi tarih, oral sander siyasi tarih, Avrupanın yükselme nedenleri, Avrupanın yükselme sebepleri, Avrupanın yükselmesinde etkili olan faktörler
a. Ağır Sabanın Bulunması ve Sonuçları Roma İmparatorluğu döneminde ve hatta onun yıkılmasından sonra Avrupa ve özellikle Kuzey Avrupa düzlüklerinde ekonomik yaşam hala son derece ilkel bir nitelik gösteriyordu. Ayrıca, tarım ürünlerinin bölgeler arasında değişiklik arz etmemesi, ticareti de son derece düşük bir düzeyde tutuyordu. Ne var ki, tam bu dönemde, yani 10. yüzyılda, bugün adını "Batı" dediğimiz uygarlığın temelleri atılmaya başlandı. Bunlar içinde en temel ve önemli olanı, "ağır saban"ın bulunmasıdır.
Kuzey Avrupa düzlüklerinin iklimi çok yağışlıdır. Toprağa düşen su miktarının fazlalığı ve drenaj sisteminin de bilinmemesi, ekilebilecek alanları çamur yığını içinde bırakmaktaydı.... (Devam)
Bir Osmanlı Hekimi Saray'ın ünlü doktoru Joseph Hamon'un oğlu Moses Hamon'u tanır mısınız' Hamon, hekimliğinin yanı sıra dehşetli bir kitap kurdu, kitap ve elyazması komleksiyoncusuydu. Osmanlı tarihindeki ilk tarihi eser kaçırma olayının da başoyuncusu oldu.
Saray'ın ünlü doktoru Joseph Hamon'un oğlu Moses Hamon'u tanır mısınız' Hamon, hekimliğinin yanı sıra dehşetli bir kitap kurdu, kitap ve elyazması komleksiyoncusuydu. Osmanlı tarihindeki ilk tarihi eser kaçırma olayının da başoyuncusu oldu.
Osmanlı'nın 'sofu padişah'ı II. Bayezid'i ('Bayezid-i Veli') daha sonra I. Selim olarak tahta çıkacak olan oğlu şehzade Selim mi zehirleterek öldürtmüştür'
Eğer öyleyse bu işi kimin aracılığıyla yaptırmıştır' Giovanni Sagredo'nun ("Die Neu-eröffnete Ottomannische Pforte", Augsburg, 1964) iddia ettiği gibi Saray'ın Yahudi hekimlerinden Joseph Hamon mu, yoksa İsmail Hakkı Uzunçarşılı'nın ("Osm... (Devam)
Lübnan'ın en eski tarihi Fenikeliler'le başlar. Fenikeliler'den sonra Lübnan'a sırasıyla Âsurlular, Yeni Babilliler, Persler, Makedonyalılar ve Romalılar sahip oldular. Hazret-i Ömer zamanında, 643 yılından itibaren Suriye'nin fethi için gönderilen İslam orduları, aynı tarihlerde Lübnan'ı da fethetti. Bu arada Suriye'den göç eden Maruni Arapları, Lübnan Dağlarının kuzey bölgelerine yerleştiler. Bugünkü iç karışıklıkların sebepi olan Dürziler ise on birinci yüzyılda güneyden Lübnan'a girdiler.
Lübnan daha sonra Haçlı saldırılarına maruz kaldı ve birçok küçük Haçlı devletçikleri kuruldu. Bunlar da Memlukler zamanında özellikle Baybars ve Kalavun dönemlerinde temizlendi. Osmanlı Devletinin ilk olarak Müslümanların halifesi unvanına da sahip olan padişahı Yavuz Sultan Selim Han, 1516 ve 1517'deki Mısır Seferi sırasında Memlük Devletine son vermiş ve Lübnan'ı da Osmanlı sancağı yapmıştı.
uygurlarda tun baga tarkan dönemi, tun baga tarkan, alp kutlug bilge kağan, alp kutlug bilge kağan dönemi
Uygurlarda Tun Baga Tarkan Dönemi Yeni kağanın unvanı Alp Kutlug Bilge idi ve 789 yılına kadar on yıl tahtta kaldı. Artık T'ang hanedanı güçlendiği için eskisi gibi Çin'e karşı hakimane davranışlar gösteremedi ve barış yanlısı bir politika izledi. Onun döneminde Çin'de yukarıda bahsettiğimiz Uygur tüccarlarının yanında Dokuz Oğuzlar da serbestçe dolaşıyorlar ve ticaret yapmalarının yanında yerli halka zarar veriyorlardı. Bunların başında Tudun unvanlı biri bulunuyordu. 780'de imparator olan Te-tsung, onların ülke sınrlarının dışına çıkmasını istedi. Önce Çinliler onlardan çekinmişlerdi. Ancak, aralarında nifak çıkararak, kolayca böldüler ve daha sonra başta Tudun olmak üzere hepsini öldürdüler. Uygur Kağanı Alp Külüg Bilge'nin tepkisini de hediye ve yalanlarla önlediler.
Yeni Türkiye kurulurken ve kurulduğundan 3,5 yıl sonra Cumhuriyet ilan edilirken, çok elverişsiz ve olumsuz koşullar altıda 11 yıl süren çok ağır savaşlar geçirmiş ve geçirmekte; topraklarının 2/3'ü savaş alanları olmuş ve olmakta, yanmış ve yıkılmakta idi. Nüfusunun 1/5'ini, 3 milyonu aşkın insanın bu alanlarda yitirmiş ve yitirmekte idi. Savaşların yıkımı öylesine korkunç idi ve oluyordu ki, ülkede öğretmen, hekim, eczacı, mühendis, hukukçu, mimar, sanatçı vb. yüksek okul çıkışlısı hemen hemen kalmamıştı; dahası duvarcı, marangoz, demirci, nalbant, ayakkabıcı, terzi.. vb. esnaf bile.
Ne hastane, ne okul, ne liman, ne yol, ne yapınak (fabrika) vardı. Ulus yorgun ve yoksu düşmüştü. Nüfusun %80'inden çoğu köylerde, ancak %20'sine yakını kentlerde idi.
Dönemin Mili Eğitim (Maarif) Vekillerinden İsmail Safa Bey (Özler) ilkokuld... (Devam)
Rusya'nın bilinen tarihi 5. yüzyılda batıdan Rusya topraklarına giren Slav kabileleriyle başlar. İlk Rus devleti 9. yüzyılda İskandinavyalılar tarafından kuruldu. Devletin merkezi Novgrod ve Kiev'deydi. On üçüncü yüzyılda ülke toprakları Moğolların saldırılarına uğradı. Bundan sonra Moskova prenslikleri ve büyük dükleri idaresinde ortaya çıkmaya başlayan ülke 1480 yılında Altınordu Devletinin hakimiyetinden kurtuldu.
On beşinci asırda Osmanlı Devleti ile münasebetleri başladı. İstanbul'u fethederek, Bizans da denilen Doğu Roma Devletine son veren Fatih Sultan Mehmed Han (1451-1481) Rus Knezliklerinin güneyindeki Kırım Hanlığını imtiyazlı beylik halinde, Osmanlı Devletine bağlayıp, vergi yerine her yaz Moskoflar üzerine netice alıcı ve yıldırıcı akınlar yapmakla vazifelendirdi.
Ruslar, Papalığın gönderdiği kardinal ve papaz heyetleri sayesinde Türklere karşı uyanmaya başladı. Rus Knezlikleri birleştiler ve ... (Devam)
Gupta İmparatorluğu (Hintçe: गà¥à¤ªà¥à¤¤ राजवंश), aşağı yukarı M.S. 320'den 520'ye kadar Gupta Hanedanı tarafından yönetilen bir imparatorluk idi. Toprakları, günümüzdeki kuzey ve orta Hindistan, ve Pakistan'ın ve Bangladeş'in bazı bölgelerini kapsıyordu. Gupta İmparatorluğu dönemi bilim, matematik, gökbilim, din ve felsefedeki ilerlemeleri nedeniyle Hindistan'ın Altın Çağı olarak bilinmektedir. Tarihçiler Gupta Hanedanı'nı, klasik uygarlığının bir modeli olarak Han Hanedanı, Tang Hanedanı ve Roma İmparatorluğu'nun yanına koyuyorlar. (Devam)
İnsanların ilk toplulukları kadınların egemen olduğu anaerkil toplumlardır. Bu yalnızca Anadolu'ya özgü değildi, Çin'de de, Hindistan'da da bu böyleydi. Bunun en büyük nedeni kanımca dişilerin doğurganlığının bereket ile eşdeğer tutulmasıydı. Erkeklerin çiftleşmedeki etkisi bilinmiyordu ve dişilerin üreme işini tek başlarına yaptıklarına inanılıyordu. Daha doğrusu yeni doğan bebeğin çıktığı rahim ağzında, her ay birkaç gün kan görünürdü. Kan bu insanların anlayışında ölüm ile doğrudan ilgiliydi.
İnsanların ilk toplulukları kadınların egemen olduğu anaerkil toplumlardır. Bu yalnızca Anadolu'ya özgü değildi, Çin'de de, Hindistan'da da bu böyleydi. Bunun en büyük nedeni kanımca dişilerin doğurganlığının bereket ile eşdeğer tutulmasıydı. Erkeklerin çiftleşmedeki etkisi bilinmiyordu ve dişilerin üreme işini tek başlarına yaptıklarına inanıl... (Devam)
Kendisi yarı amatör bir tarihçi olan Necip Azakoğlu'nun sahibi olduğu kitapçı, hem amatör olarak tarihe ilgi duyanların hem de akademik çalışma yapan üniversite öğrenci ve öğretmenlerinin vazgeçilmez mekanı. İlk başta sadece kitabevi olarak tasarlanan mekan sonradan semt sakinlerinin ve tarih meraklılarının istekleri doğrultusunda bir söyleşi ve kültür merkezi halini almış. Necip Azakoğlu, işletme okuyup uzun yıllar turizmle ilgilendikten sonra "Benim istediğim başka türlü bir şey" diyerek bu alana eğilmiş. Tarihe olan ilgileri arttıkça eşi ve kendisinin ortak fikriyle bir tarihçi kitabevi açmaya karar vermişler. Bu kitabevinin diğerlerinden farklı olarak araştırma yapanlara yol gösterecek her türden tarih kaynağını barındırmasını hedeflemişler. Kitabevi bir süre sonra tarih meraklılarının uğrak mekanı ve Modalıların sahiplendiği bir mekan haline gelince, Azakoğlu ikinci katı ... (Devam)
Mithat Paşa'nın 7 Haziran 1881′de yargılanmasını üstlenen mahkeme. Mithat Paşa, Abdülaziz'in ölümünden beş yıl sonra bu ölümün müsebbibi olarak yargılanmıştır. Sultan Abdülaziz'in ölümü içte ve dışta büyük yankılara sebep olmuş, öldürüldüğü veya intihar ettiği hususu tam bir açıklığa kavuşmadan kapanmıştır.
Mithat Paşa'nın 7 Haziran 1881′de yargılanmasını üstlenen mahkeme. Mithat Paşa, Abdülaziz'in ölümünden beş yıl sonra bu ölümün müsebbibi olarak yargılanmıştır. Sultan Abdülaziz'in ölümü içte ve dışta büyük yankılara sebep olmuş, öldürüldüğü veya intihar ettiği hususu tam bir açıklığa kavuşmadan kapanmıştır.
Ancak olaydan beş yıl sonra saraydan çıkma Pervin Felek Hanım'ın ifşaatı ve Abdülaziz ailesinin davacı duruma geçmesi üzerine bir tahkik heyeti kurulmuş, bu heyet o sırada İzmir'de sürgünde bulunan Mithat Paşa'nın getirilerek mah... (Devam)
Fetih 1453 film, fetih 1453 filmi fragman, fetih 1453 film izle
Fetih 1453 Filmi Hakkında Merhabalar. Bugün tarih site ve videolarını dolaşırken Fetih 1453 adlı bir filme rastladım bu film yakında sinemada gösterime girecek. Bildiğiniz üzere 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet İstanbul'u alarak dünya tarihinde çok önemli bir ilke imza atmıştı. Ortaçağ'ın kapanmasına Yeniçağ'ın başlamasına neden olmuştu. Aynı zamanda Doğu Roma(Bizans) İmparatorluğu yıkılmıştı. Film İstanbul'un fethini ve bu zor kuşatma sürecini ele almış. Fragmandan gördüğüm kadarı ile çok iddialı bir yapım olarak gözüküyor. Faruk Aksoy bu filmle çok başarılı bir film ortaya çıkarmış gözüküyor. Filmin görsel efektleri gerçekten çok güzel olduğu gibi bana yüzüklerin efendisi filminin kale saldırı sahnesini hatırlattı. Umarım sadece tarihi bir olayı tarih filmine çevirmekle kalmamış aynı zamanda tarihi de yansıtmıştır. Aksi takti... (Devam)
28 ağustos olayları, 28 ağustosta doğan ve ölen ünlüler, 28 ağustosta doğanlar, 28 ağustosta neler oldu, 28 ağustosta olaylar, 28 ağustosta ölenler, tarihte bugün 28 ağustos, tarihte bugün
28 Ağustos, Gregoryen Takvimi'ne göre yılın 240. (Artık yıllarda 241.) günüdür.
~ ~ ~ 28 Ağustos Tarihinde Yaşanan Olaylar ~ ~ ~
1521 ' Osmanlı ordusu, Belgrad'ı fethetti.
1789 ' William Herschel, Satürn'ün yeni ay'ını keşfetti.
1845 ' Scientific American dergisinin ilk sayısı yayımlandı.
1898 ' Caleb Bradham, ürettiği karbonatlı içeceğin adını "Pepsi-Cola" olarak değiştirdi.
1907 ' UPS, James E. Casey tarafından Seattle, Washington'da kuruldu.
1916 ' Almanya, Romanya'ya savaş ilan etti.
1916 ' İtalya, Almanya'ya savaş ilan etti.
1918 ' Bingöl, Solhan kurtuluşu.
1924 ' Gürcistan'da muhalefet SSCB'ye karşı isyan başlattı.
1934 ' Üsküdar-Kadıköy tramvay hattının ilk denemesi yapıldı.
26 temmuzda doğan ve ölen ünlüler, 26 temmuzda doğanlar, 26 temmuzda neler oldu, 26 temmuzda olaylar, 26 temmuzda ölenler, tarihte bugün 26 temmuz, neler yaşandı, 26 temmuz olayları
26 Temmuz, Gregoryen Takvimi'ne göre yılın 207. (artık yıllarda 208.) günüdür. Yıl sonuna 158 gün vardır.
~ ~ ~ 26 Temmuz Tarihinde Yaşanan Olaylar ~ ~ ~
1552 ' Temeşvar kalesi Osmanlı ordusu tarafından fethedildi
1581 ' Utrecht Birliği'ne bağlı Kuzey Hollanda eyaletleri (Güney Hollanda, Zeeland, Utrecht, Gelderland, Overijssel, Groningen ve Friesland) İspanya kralı II. Felipe'den bağımsızlıklarını ilan ettiler.
1788 ' New York, ABD Anayasası'nı onaylayarak ABD'nin 11. eyaleti oldu.
1882 ' Richard Wagner'in Parsifal adlı operası ilk kez Almanya'nın Bayreuth kentinde sahnelendi.
1891 ' Fransa Tahiti'yi ilhak etti.
1914 ' Sırbistan ve Bulgaristan diplomatik ilişkilerini kestiler.
1919 ' Balıkesir Kongresi başladı (30 Temmuz'a değin).... (Devam)
avrupa hunları ve romalılar, hun ve roma ilişkileri, hun ve roma münasebetleri, avrupa hunları ve romalıların ilişkileri
Avrupa Hunları ve Romalılar Hunların Avrupa'daki ilk yılları ve Romalıların onlara karşı tutumu ile ilgili bilgimiz yoktur. I. Theodosios ve Arkadios zamanlarında Hunlarla olan temaslara dair çok az bilgimiz vardır. 5. yüzyılın 40. yıllarına kadar bu husustaki kayıtlar seyrektir. 5. yüzyılın ortasında ve özellikle harp zamanlarında sivil halkın durumu perişandı. Priskos'un Viminakionlu bir tüccarın ağzından duyarak naklettiği hususlar, devrin imparatorluk toplumunun durumunu açıkça yansıtmaktadır. Priskos II. Theodosios'un politikasını tenkit eder. Zira Attila'ya karşı koyma cesareti göstermemiştir. Attila'ya karşı gelenleri metheder ve kendisinin katıldığı olayları ziyadesiyle uzatır. Hunlara karşı kazanılan zaferleri tenkitsiz olarak yazar. Sirklerde yarışan mavi ve yeşiller belirli sosyal sını... (Devam)
534 Tabgaç Devleti'nin ikiye bölünüşü: 480'den itibaren Kuça ve etrafını Juan-juanlar'a kaptıran ve 494'de başkenti, Devlet meclisinin muhalefetine rağmen, bozkır bölgesinden güneydeki Çin merkezi Lo-Yang'a nakleden İmparator Hong II (Hio-wen, 471-499), Türk töresine karşı ağırlık kazanan bu soysuzlaşmayı (479'da yalnız başkentte 100 tapınak ve 2000'den fazla rahip bulunuyordu) 495 yılında, Türk örfünü, geleneklerini, giyimini, Tabgaç dilini ve hattâ yazışmalarda Türkçe tâbirlerin kullanılmasını yasaklamakla tamamladı. Tabiatiyle Türk atalarının askeri vasfını kaybeden Tabgaç devleti, yeni bölgenin ve yerli Çin halkının yol açtığı iktisâdi ve sosyal sebeplerden de gittikçe gücünü kaybetmekte idi. Bütün Kuzey Çin'e hükmetmiş olan bu devlet 534'e doğru (Ho-nan'da) Doğu Weileri ve (Ç'ang-an'da) Kuzey veya Batı Weileri olarak ikiye ayrıldı ve kısa zaman sonra bütün ara... (Devam)
9 Ağustos olayları, 9 Ağustosta doğan ve ölen ünlüler, 9 Ağustosta doğanlar, 9 Ağustosta neler oldu, 9 Ağustosta olaylar, 9 Ağustosta ölenler, tarihte bugün 9 Ağustos, 9 Ağustos, 9 Ağustos tarih
9 Ağustos, Gregoryen Takvimi'ne göre yılın 221. (Artık yıllarda 222.) günüdür.
~ ~ ~ 9 Ağustos Tarihinde Yaşanan Olaylar ~ ~ ~
378 ' Adrianopolis (Edirne) Savaşı: Doğu Roma İmparatoru Valens, Vizigotlar'a yenildi; müstahkem Konstantinopolis (İstanbul) ve Andrinopolis haricinde tüm Trakya yağmalandı.
1173 ' Yapımı iki asır sürecek olan Pisa Kulesi'nin inşası başladı.
1805 ' Avusturya, Birleşik Krallık, İsveç, Rusya ve Napoli, Napolyon'a karşı ittifak oluşturdular.
1892 ' Thomas Edison, iki yönlü telgrafının patentini aldı.
1902 ' VII. Edward, Birleşik Krallık kralı olarak taç giydi.
1915 ' I. Anafartalar Zaferi kazanıldı.
1928 ' Arap Alfabesi yerine Latin Alfabesi'nin benimsendiği Harf Devrimi gerçekleşt... (Devam)
Tarihin çeşitli devrelerinde değişik coğrafyalarda büyük devletler kurmuş olan Türk milleti, boylar halinde geniş bir coğrafyaya dağılmışlar ve hayatlarını idame ettirmişlerdir. Bu Türk boylarından biri de Kırgız Türkleridir. Kırgız Türkleri Isık Gölü çevresinde, Çu, Talas ve Tekes ırmaklarının yukarısında Altay, Pamir, Tiyanşan dağlarında yaşayan; tarihi kaynaklara göre tarihte ismi geçen ilk Türk boyudur. O dönemdeki devlet adını bugüne kadar muhafaza etmiştir.
Çin tarihi kaynaklarında M.Ö 2.yüzyıl'da Hun Türkleri ile ilgili bazı olayların bahsinde Kırgız adı "Gengün" şeklinde zikredilmektedir. Çince'de bu kelimenin "Kırgız" kelimesine karşılık geldiği bilim adamları tarafından ispat edilmiştir. Büyük Hun İmparatorluğuna M.Ö 2. asırda dahil olan Kırgız Türkleri, Büyük Hun İmparatorluğu'nun dağılmasından sonra III. asırda "Hakas Devleti" adıyla bili... (Devam)
Özbek halkının tarihinin ilk dönemlerine ait bilgi yoktur. Özbeklere bu ad, ilk olarak 1313-1340 yılları arasında hüküm süren Altınordu Hükümdarı Gıyaseddin Muhammed Özbek tarafından verildi. Timur Hanın ölümü üzerine zayıflayan Timur İmparatorluğu topraklarının Aral Gölü ve Seyhun Irmağının kuzeyindeki bölgede dağınık olarak yaşıyan Özbekler, Ebü'l-Hayr'ın idaresinde toplanarak, 1428'de onu kendilerine han ilan ettiler. Kısa zamanda kuvetlenerek çevredeki diğer boyları da hakimiyetleri altına aldılar.
CeyhunIrmağı kıyısındaki Sığnak, Arkuk, Suzak, Özkent gibi şehirleri ele geçirdiler ve bunlardan Sığnak'ı başşehir yaptılar. Türkistan taraflarına düzenlenen seferlerde Kalmuklara mağlup olunca, bu durumdan istifade eden Kanay veCanibek adlı başbuğlar bazı Özbekleri de yanlarına alarak Çağatay Hanına sığındılar. Bölgeden ayrılan bu Özbeklere Kazak veya Kırgız kazakları adı verildi.
İSTANBUL'UN FETHİNİN TÜRK VE DÜNYA TARİHİ AÇISINDAN SONUÇLARI
Fethin getirdikleri:
İstanbul, 1457'deki büyük Edirne yangınından sonra başşehir olmuştur. İstanbul'un fethi, Avrupalıları, Balkanları ve hattâ Anadolu'da komşularını yüzlerce yıl Türklere karşı kışkırtan köhnemiş Bizans'ın yıkılmasını sağlamıştır. Fatih Sultan Mehmed Han, yüzyıllardır Hıristiyan âleminin doğudaki en kuvvetli dayanağını yıkarak, Türk-İslâm gücünü bütün dünyaya göstermiştir. Avrupalılar da, bu yeni gelen topluluğun, sıradan bir topluluk olmadığını anlamıştır. Ortaçağda Osmanlıları Avrupa'dan sürüp atmak için Haçlı seferleri düzenleyenler, kendi toplulukları üzerindeki tesirlerini kaybettiler. Bu tarihten sonra papalar, kendi başlarına kaldılar. Fatih Sultan Mehmed Hanın, Rumları, onların Ortodoks kilisesini ve patriğini kendi himayesi altına alması, onlara esaslı haklar vererek, vicdan serbestliği tanımas... (Devam)
TARİHİN TANIMI: Tarih geçmiş zamanlarda yaşayan insan topluluklarının her türlü faaliyetlerini YER VE ZAMAN bildirerek, SEBEP-SONUÇ ilişkisi içinde anlatan bilim dalıdır.
TARİHİN KONUSU NEDİR' : Geçmiş zamanda yaşayan insan topluluklarının her türlü faaliyetidir.
TARİH ANLATIMINDA YER VE ZAMANIN ÖNEMİ NEDİR'
1)- Yer ve zamanın belirtilmesiyle olayın GERÇEK olup olmadığını anlarız.
2)- Olayın geçtiği yer ile olayın meydana geldiği zaman dilimi o olayın sebep ve sonuçlarını belirlememizde gereklidir. Çünkü o yerin iklimi, yaşam şartları, madenleri, o zaman içindeki nüfusu, o zaman içindeki toplumsal değerler olayın meydana geliş sebeplerini oluşturabilirler.
SEBEP-SONUÇ İLİŞKİSİNİN ÖNEMİ NEDİR'
Bütün olaylar bir zincirin halkalari gibi birbirine bağlidir. her olay kendisinden önceki olayın SONUCU, kendisinden sonraki olayın SEBEBİ'dir. Önceki olayı bilmezsek, sonraki olayı kavrayamayız.