Abdülhamid Han'ın Siyonistler ve Masonlarla Mücadelesi
Devlet sınırları içindeki Yahudi ve mason hakimiyetinin farkına varan Sultan Abdülhamid, bu kirli güçlere savaş ilan etti. Abdülhamid'in bu kararlı tutumu üzerine siyonist ve masonların tek çıkış yolu onun iktidarına ivedilikle son vermek olacaktı.
1875 yılında Osmanlı İmparatorluğu, tarihinde görülmedik derecede ciddi ekonomik ve siyasal bir bunalıma girmişti. Dış borç kaynaklarının azalmasının yanısıra iç borçların ödenmesi artık imkansız hale gelmişti. Aynı yıl Bab-ı Ali de kısmi bir ekonomik batışı kabul etti. Mayıs 1876'da Süleyman Paşa komutasındaki Harbiye öğrencileri, yanlarına Şeyh-ül İslamlığın medreseli öğrencilerini de alarak Sultan Abdülaziz'i tahttan indirdiler. Darbeye, medreseli öğrencilerin katılımı nedeniyle "Softalar Darbesi" adı verildi. Ancak darbenin sonuçları, darbenin "softalar"ın kontrolünde olmadığını gösteriyordu. Aksine, darbe "masonik"ti; darbeden sonra ön plana çıkarılan mason Sadrazam Mithat Paşa, tahta mason biraderi 5. Murad'ı geçirmişti.
Üstad-ı Azam Kemalettin Apak, Beşinci Murad'ın masonluğunu hakkında şöyle der: "O vakıtlar henüz Veliahd olan 33. Osmanlı Padişahı Beşinci Sultan Murad dahi bu locaya (Fransız Ser Locası) kaydolmuş ve 18. dereceye kadar yükselmiştir (Kemalettin Apak, Türkiye'de Masonluk Tarihi, sf.24)."
Sultan Abdülhamid'in Tahta Çıkışı
Padişah 5. Murad'ın tahta çıkışı üzerine ülke mason Sadrazam Mithat Paşa'nın kontrolüne geçmişti. Mithat Paşa'nın kafasında ise, aydınlanmacı ve pozitivist bir temele dayanan yeni bir Osmanlı toplumu yaratma hedefi vardı. Ancak 5. Murad'ın dengesiz kişiliği bu masonik projenin uygulamasına izin vermedi. Padişahın aniden psikolojik rahatsızlık geçirmesi üzerine yerine yeni bir isim aranmaya başlandı. Tek alternatif olarak görülen Abdülhamid, Meşrutiyet'i ilan etmeyi ve bir anayasanın oluşturulmasını kabul edince 31 Ağustos 1876 tarihinde tahta çıktı.
Mason 5. Murad'ın bağlı bulunduğu İstanbul'daki Prodos Locası'nın üstadı Kleanti Skalyeri ise Abdülhamid'in tahta çıkarılmasına büyük tepki gösterdi. Tarihimize "Çırağan Vakası" olarak geçen olayda Skalyeri 5. Murad'ı kaçırarak tahta tekrar çıkarmaya çalıştı, ancak Abdülhamid olayı önceden haber alarak darbeyi önledi. Bu olay, Türk yakın tarihinde önemli bir rol oynayacak olan "masonik darbe" kavramının da ilk önemli örneğiydi.
Ancak Skalyeri'nin Abdülhamid'in istihbaratçıları tarafından durdurulması, bu örgüt çevresinde örgütlenen gizli güçlerin bertaraf edilmesi anlamına gelmiyordu. Aksine, Batı kültürünün büyüsüne kapılan aydınlardan (Jön Türkler) gelen ve azınlıklardan destek bulan muhalefet, kısa bir süre sonra Abdülhamid'in önüne büyük bir engel olarak çıktı. Çünkü Abdülhamid dağılmakta olan İmparatorluğu ayakta tutmak için yegane çözümün pan-İslamizm olduğunu görmüştü ve İmparatorluk bünyesindeki tüm Müslümanları İslam kimliği ile birarada tutmayı hedefliyordu. Bu ise, Osmanlı'nın zaafiyetlerini İslam'ın kendisinde gören ve kurtuluşu Batı pozitivizmini ve sekülerizmini ithal etmekte bulan Jön Türkler açısından kabul edilemez bir durumdu. Bu muhalefet, Abdülhamid'i ve onun İslam birliği amacını baltalamak için onyıllar süren bir çaba içine girdi.
Abdülhamid, karşısındaki bu masonik cephe ile sabırlı bir mücadele yürütürken -ki bu mücadele hiçbir zaman abartıldığı gibi "kanlı" değil, aksine son derece ılımlı yürütülmüş, rejim muhalifleri sadece sürgün edilmişlerdir- yüzyılın sonunda karşısına ilginç bir pürüz daha çıktı.
Siyonizmin Vadedilmiş Topraklarına Ulaşmasındaki Engel
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.