ABDÜLHAMİD İLE ÖZDEŞLEŞEN BİR POLİTİKA:PANİSLAMİZM
İkinci Abdülhamid politikasını kendinden önceki Tanzimat politikasından ayıran en önemli unsurların başında panislamizm gösterilmektedir[18].Mevcut şartlarda artık batının desteği kaybedilmişti.Onların desteğini sağlamak için yapılan reformlar sonuç vermemiş,
kaybedilen topraklarla nüfustaki dağılımın müslümanlar lehine değişimi ve Abdülhamid'in dindar kişiliği devlette İslama yönelik faaliyetlere dönülmesine sebep olmuştu.Ortada her geçen gün farklı unsurları nedeni ile dağılmakta olan bir devlet vardı.Milliyetçilik akımları,
dinsel ve etnik farklılıklar devletten kopuşu oluştururken, devletin eski tebaaları, Avrupalı güçlerin elinde Osmanlıya karşı bir silah haline gelebiliyordu.Bunu önlemeye yönelik politikalar Panosmanlıcılık adı altında toplanabilir.Ancak bu politikanın başarısızlığı Abdülhamid dönemine gelindiğinde kabul edilmeye başlanmıştır.Panislam ; bu dönemde yeni bir politik uygulamadır.Genel olarak uygulanan denge politikası terkedilmemekle birlikte, en az onun kadar ağırlıklı olmak üzere İslami unsurları ön plana çıkaran bir politika uygulanmaya başlamıştır.[19]Amacıyla, yöntemiyle diğer pan'cı politikalardan da farklılıklar göstermektedir.
Bir Panislam politikasının uygulanabilmesi için buna öncülük edecek bir merkezi otoriteye ihtiyaç duyulur.İslam dünyasını biraraya toplamak gerekliyken bunların her yerde liderleri halifeye itaatleri sağlanmalıdır.Bu Abdülhamid tarafından bir ölçüde gerçekleştirilmeye çalışılmıştır ancak bu politikanın kendine özgü özellikleri vardır.
Uygulanan politikalar; devlette Hristiyan unsura güvenilemeyeceği için müslüman unsur-lara yönelikti.Bu tür faaliyetlere Arap eyaletlerine siyasal ve iktisadi açıdan verilen öncelik bu tür yerlere yapılan atamalarda kaliteli memurların tercih edilmesi, devlet yatırım ve olanaklarından yine buralara daha fazla pay ayrılması gibi faaliyetler dahil edilmektedir.[20] Fakat burada Arap unsurlarına İngilizlerce enjekte edilen milliyetçilik fikirlerini engellemk söz konusudur.Ayrıca yine bu tür faaliyetler tamamen kendi sınırları içindeki müslümanlara yöneliktir.
Panislam politikasınından bahsederken bir isme dikkat edilmesi gerekir: Cemaleddin Afgani.Yazdığı makeleler, çıkarttığı dergi ve kitaplarla Panislam fikri hususunda görüşler ortaya koymaktaydı.Sürekli tekrarladığı ana tema; Avrupa saldırısıyla eş zamanlı olarak müslümanların mobilizasyonunun ve zorba kurallara karşı koymanın gerekliliğiydi.Avrupa güçlerinin fizik üstünlüğüne ancak ve ancak İslam dünyasının birleşerek karşı koyabileceği görüşündeydi[21].Buradan da ruhani ve politik bir lider öncülüğünde müslüman toplumların birliği düşüncesi de panislam düşüncesinin temelini oluşturur.
Abdülhamid ise daha farklı görüş ve eylemlere sahipti.İslam toplumlarının özelliklerini ve emperyalizmin güçlerini karşılaştırarak sonucu tehlikeli eylemler yerine , bir eylem potansiyeli halinde durmanın rolünü oynamıştır.[22] Bu davranış, onun diğer konularda olduğu gibi uzun uzadıya ihtimal hesapları yaparak karara varma yöntemine de uygundu.Afgani'nin tüm müslümanları tek bir hükümdar altında toplama fikrine Abdülhamid'in kabullenmesini bekleyemeyiz. İncelendiğinde de Afgani'nin görüşlerine uygun bir panislam siyasetini Osmanlında pratiğe dönüştürmek çok zor ve riskliydi.Şöyleki yerel çıkarların son derece ön planda olduğu İslam toplumlarını biraraya getirebilmek, çok güçlü bir devlet söz konusu olmadıkça imkansızdır.Osmanlı ise bunu sağlayabilecek güçten çok uzaktadır.Bu yönde izleyeceği siyaset sömürgecilerin işine gelmeyecek,onlar da Osmanlı'nın sonunu getirebileceklerdir.
Bu uzak ve gerçekleştirilmesi zor amaç yerine mevcut amaçlar Abdülhamid siyasetinin can alıcı noktasını oluşturmaktadır.Uygulanan panislamizm içeride kullanılmaya yönelikti. Abdülhamid tüm dünya müslümanlarının halifesi olmakla birlikte bunların hepsini kendi tarafında birleştiremeyeceğini kendi de biliyordu.Yapmaya çalıştığı devletin sınırları içindeki müslümanları halife temasıyla seferber edebilmekti.Yani kullandığı halifelik bir tür milliyetçilik virüsüne karşı panzehirdi.Nitekim bu virüsün İngiltere tarafından ortaya çıkarıldığından bahsetmiştik.1876 ların başlarından itibaren Halifeliğin Osmanlılar tarafından zorla alındığı ve halifeliğin tekrar Araplara geçmesi yönünde propagandalar başlamıştı bile.
Abdülhamid bu gibi iddialar karşısında ,tüm müslümanların halifesi olduğunu ısrarla savunmak zorunda kalmıştır.Kendisini sadece Osmanlı müslümanlarının değil aynı zamanda tabiyetinde bulunmayanlarında halifesi olarak sunmak ve müslümanların ruhani lideri olmasının sağlayacağı otorite ile devletinin ekonomik ve askeri alandaki güçsüzlüğünü dengelemeye çalışacaktır.Herhangi bir dış politikanın tesbitinde çok önemli yeri olan istihbarat ve değerlendirme gibi işlerde tek değerlendirme ve karar organı konumuna kendisini koyuyordu.[23] Resmi hareket olarak Çin'de, Hindistan'da, Kuzey Afrika'da, Japonya da veya başka yerlerde konsolosluklar açmakla yetiniliyor ama Halifenin propa-gandası asıl olarak Avrupalı güçlerin müdahalesinden çekinilmesinin de etkisiye gizli kapaklı yollarla oluyordu.Panislam düşüncesinde Sultan'ın temel yaklaşımlarının desteklenmesi için diplomat veya askeri görevliler değil, mollalar ya da müsliman din adamları seçiliyordu.[24]Bunun yanında Ertuğrul gemisinin Japonya'ya yaptığı ziyaret müslümanların birbirlerine ve dolayısıyla liderleri Abdülhamid'e duydukları sevgiyi göstermeleri bakımından önemli bir örnektir.[25]
Pan islamla ilgili olarak gerçekleştirilen en önemli olayaladan biri Hicaz Demiryolları projesidir. Avrupa sermayesi ve tekniği alınmadan, dünyadaki tüm müslümanlardan para toplanarak sermayesine katkı sağlandığı bu proje; Avrupalıların yaptığından 3 kat daha hızlı ilerlemiş,ayrıca dayanıklılık bakımından da onları geride bırakabilmiştir.Bu başarı başta İngiltere olmak üzere müslüman sömürgelerini elinden alabilecek bir panislam siyasetine karşı duyulan korkuyu arttırmıştır.
Sonuç olarak;panislamizm Avrupa devletlerinin Asya'dan Afrika'ya kadar ki yayılmasını önlemek, hristiyanlığa karşı müslüman kitleleri halife etrafında toplamaya yarayan bir savunma sistemidir.Ancak kaybedecek çok fazla şeyleri olan batılılar an küçük bir riski göze almaksızın bu politikaya karşı mücedele etmeyi göze almışlardı.Abdülhamid'in elindeki koz ona geçmişinden kalan Halifelik mirasıdır ve o bunu işine geldiğinde gizli, işine geldiğinde ise açıkça kullanarak denge oyununda kendi varlığını sürdürmeye çalımıştır.Pan islam politikasının kendinden bir şey götürmeyeceğini bile Almanya bunu desteklemiş,Doğu gezisinde II.Wilhelm bizzat Halife Abdülhamid'in propagandasını yapmıştır.[26]sonuçta uzun hükümdarlığı sırasında Abdülhamid denge oyunlarında koz olarak pan-islamıda sürmüştür.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.