Bugün değerler konusunu farklı bir boyutu ile ele almayı düşünüyorum. Birçok yönden bakıyoruz değerlere, değerleri işliyoruz. Felsefeden bakıyoruz, bilimden bakıyoruz, sanattan, modern dünyadan, çağdaş yaşamdan, geçmişteki toplumların ekinlerinden bakıyoruz. Her anlamda bilgilenmeye ve onları karşılaştırmaya çalışıyoruz. Zaman zaman da "Kadim Bilgelik" üzerine vurgu yapıyoruz.

Bugün değerler konusunu farklı bir boyutu ile ele almayı düşünüyorum. Birçok yönden bakıyoruz değerlere, değerleri işliyoruz. Felsefeden bakıyoruz, bilimden bakıyoruz, sanattan, modern dünyadan, çağdaş yaşamdan, geçmişteki toplumların ekinlerinden bakıyoruz.

Her anlamda bilgilenmeye ve onları karşılaştırmaya çalışıyoruz. Zaman zaman da "Kadim Bilgelik" üzerine vurgu yapıyoruz.

Biraz kendi hazinemizin, üzerine oturduğumuz kültürün farkına varalım diye "Anadolu Bilgeliği" deyimini çoğu zaman "Kadim Bilgelik" deyimi yerine kullanırım, bilirsiniz. Anadolu bir kültürler beşiği, uygarlıklar beşiği ve içinde çok zengin bir değerler sistemi var gerçekten. Onu keşf edelim, ortaya çıkartalım diye böyle kullanıyorum. Çok vurgu yapınca sanki Anadolu coğrafyasıyla sınırlı oldu, giderek öyle anlaşılmaya başlandı.

Kadim kavramı, eski demek değil; belli bir dönem ve mekânla sınırlı olmayan bir kavram. Hani Grekler iki zaman Tanrısından söz eder ya! Kairos ve Khronos. Khronos, tarihin tanrısıdır. Kronoloji kavramı bundan doğmuş. Tarih içindeki olayların tanrısı. Zeus'un babası. Zeus, Khronos'tan doğdu. Zamandan doğdu, tarihsel. Oğullarını yermiş.

Bir de Kairos var biliyorsunuz. O da zaman tanrısı mitolojide. Ama Kairos, Khronos gibi tarihin içine girmez. Tarihte yaşayan bir tanrı değildir. Kairos bizim kadim bilgelikte "An" dediğimiz bir zamanı anlatır. An bir nokta, ama geçmiş, gelecek, şimdi onda gizlidir. Kadim, kairosun zamanı.

Zamanla ilgili kavramlar; örneğin: Ân, Zaman, Dehr, Vakt, Vetire vb. gibi. Ân: zati; Zaman: sıfati; Dehr: zuhurla ilgili; Vakt: olgusal; Vetire: süreçle ilgili zaman kavramlarıdır.

Kadim bilgelik yaşanmışın bilgisiyle ilgilidir. İnsan yaşamamışsa neyi anımsayacak. Bir sözcük, bir sözcüğü çağrıştırabilir. Ama bir hal yoksa sizde, onu nasıl çağrıştıracak. (zikir; anma),

Şefkati hangi kitaptan öğrenebilirsiniz' Mümkün mü' Sözcüklerle hallerin buluştuğu bir dilden söz ediyorlar. Örneğin Kur'ân'ın tefsiri var, ayetleri olaylarla ilişkilendirerek, betimleyerek anlamak (Khronos'a ait). Bir de tevil var. Tevil ilmi hiçbir olaya gönderme yapmıyor. Kairos'un dünyası, Ayan-ı sabite'lerle ilgili, arketiplerle ilgili. Doğanın cevherleri ile ilgili, insan varlığının özleri ile ilgili.. Etimolojik bir yöntemle kelimelerin köküne giderek anlam üretme ilmi.. Zaman ötesi bilme..Çünkü, her varlık, kendini hal diliyle ifade eder. Tevil, ontolojik bir ilimdir.

Zikir ne demek' İki anlamı var. Birisi tekrar demek, ikincisi anmak, hatırlamak demek. Hatır kavramı başlı başına vahiy denen sistemin bir unsurudur. Çünkü zikr etmek, hatırlamaktır. Kadim bilge Platın'un da idea'ların hatırlanmasıyla ilgili bir yaklaşımı var, biliyorsunuz. İdea'lara, ayan-ı sabite olarak, İbn-Arabi'de rastlıyoruz, Kur'an-ı Kerim'de de, "esma-ül hüsna" (güzel isimler). Onlar öğrenilmezmiş, hatırlanırmış, neden' Çünkü, bunlar insanın varoluşunun sıfatları, nitelikleri (fıtri). Her ismin (vird; mantra) düşüncedeki sesi, bir kuvvet ve bir enerji taşıyor.. İnsanda var olan yetileri açığa çıkarıyor. Böylece ayet (delil) niteliği kazanıyor. Kelime halle bitişiyor. Logosun bir anlamı da budur: hal taşıyan bilgi. Herakleitos'daki logos, bu anlattığım bütün hikayeyi anlatır.

Kadim bilgeliğin önemli kaynaklarından biri Hermes (İdris) Tri Megistes (üç kez bilge)dir. Hermes, üç alemi tevhid ediyor. Semavi (Aton), Arzi (Atum; Atom), Ruhi (Amon). Sen kalbindeki, Amon'a kavuşursan, Ra (Nûr), bir çağlayan gibi her yeri kaplar (Amon-Ra). Anımsayalım, Kur'an-ı Kerimde "Allahu nûru semavati vel arz" (Allah yerlerin ve göklerin nurudur) demiyor mu' Am, sevgi demek. Amrak, sevimli; Amor, Amon-Ra dan gelir, yani Aşk. On; kozmos, Varlık. Am-On; Kozmik Sevgi, Varlık Sevgisi. Ra; Nûr. Am-On-Ra; Kozmik Sevgi Güneşi. Ra-Abba;Nûr Baba

Burada tevhid, Ra (nûr) ile olanaklıdır. Aton-Ra, Atum-Ra, Amon-Ra. Görüldüğü gibi "Ra" ortak terim. Rabb (Ra Abba), rabıta (religare) yı yapan, yani kozmik varlıkları tevhide (birliğe) getiren, Ra; Nûr; Sevgi'dir. Ra'ya kavuşan. Varlık bütünlüğüne kavuştu demektir. Artık onun ilâhı olmaz (Lâ ilâhe). Orası, Sukûn mertebesidir (kimsenin dönmez dili). Orada "sekine" vardır.

Allah'ın kitabını okuyoruz, başka bir kitap yok, yani doğa kitabı. Doğa, değişik enerji katmanlarında oluşuyor. Bu katmanların her birinde bir enerjinin dönüşümlerini gözlüyoruz. Peki, bu dönüşümlerde, bütün bu katmanlarda olan logos her birinde ayrı bir ilke ile yasalaşır. Ama hepsinin birliği RA.

Kadim bilgeliğin Hermetik versiyonu, Yahudi tasavvufu, Musa ile Mısır'dan çıkmış, birkaç aşamadan sonra yine Mısır'a dönmüş ve İskenderiye'de Philon'un öğretisinde dışa vurulmuştur. Bir sonraki dönemde, Endülüs'te oluşan Kabala ve Zohar öğretisi, daha sonraki Tasavvuf akımlarını derinden etkilemiştir.

Yahudi Tasavvufuna Hidayetin Tasavvufu da denir. Hûda, Hadi, Hidayet. Buna bağlı olarak, Yahûdi , "hidayete eren" demektir. Tarihte, Yahuda sıptıyla karıştırılarak, "Yahûdi", bir kavmin adı sanılmış ve bugün de böyle bilinmektedir.

Yaşam ağacında her küre 'spher' diye adlandırılır. İbranice'si, sefira, Yaşam ağacının, semavi yanı. Onun için yıldızlarla simgeleştirilmiş. Sema da yıldızlar, semavi. Bu semavi, gök falan değil. Bakın şimdi Kur'an-ı Kerim'de, ya da Arap dilinde "feza" gök demektir, "sema" değil. Feza dediğiniz zaman, bildiğiniz gök. Ama sema,dediğiniz zaman semi'den gelir. "Semi" duymak, işitmek demek. "Şema İsrael, Adonai elohim, Adonai Ahad" (işit ey İsrael, Rab Allah'tır; Rab Tektir). İsmail sözü de oradan gelir, Şmail. Duymak, işitmek, vahy. Bu işitmek, semavi düzen içinde yani "semi'na" dan, bu terimleri fazla açmıyorum, sadece vurgulayarak geçiyorum. İleride işinize yarar.

Şimdi ağacın incelemesine geçelim:

Keter (yaşam ağacında, en üstteki küre), taç demek. Şimdi bu keter noktasında, Musa'yı anımsatayım size. "Ben olan Ben" "Ehye aşer Ehye" demişti Musa. Özdeşlik ilkesi. Bu sefira, keter, taç, "ben olan ben", tacımız bu efendim. Süleyman'ın krallık tacı bu. Hani, Musa Sina dağında (Horeb) Rabb'ine sordu, dedi ki;"Ya Rab, gittiğim zaman kavm bana soracak. Seni kim gönderdi' Ben onlara ne diyeceğim'" Ve Rabb ona dedi ki; "Git onlara de, beni, "ben olan ben" gönderdi".

Bunun yürüyüş tarzı sevgili dostlarım, bu hareketli bir sistem. Böyle donuk bir şema değildir. Şimdi bu hareket, zim zum diye anlatılır. Şimşek gibi diyor. Zim, zum. Bir elektrik akışı. Ve bu elektrik akışı, keterden Malkut'a, malik olma noktasına, malik olunan noktaya kadar, bir doğasal açılımdan bahsediyoruz. Tasavvufta buna inzal (iniş) diyoruz. Doğa inzal oldu, Allah'ın kitabı inzal oldu. İnzal olmak, enerjinin en latif halinden yoğunluğa doğru gitmesi demek oluyor.. Hani diyordu ya Einstein, doğadaki nesneler yoğunlaşmış enerjidir. İnmek, inzal olmak, tenezzül etmek bu.

Üç sütundan bahsediliyor burada. Orta sütun, sol sütun, sağ sütun.. İniş bu iki sütun üzerinden olmakta, çıkış miraç, orta sütundan. Bunun olabilmesi için, şurada noktalarla gösterilen ve boş olan bir küre var. Diğerlerinin hepsi dolu, bu küre boş. Buradaki küreleri saydığınız zaman on tane küre var. On emir bu on küre ile ilgili. Şeriat, yani insan olmanın yasaları.

Malkuth'dan çıkış olabilmesi için (miraç), Yesod'dan orta sütunu izleyerek, Tipheret (güzellik; ahenk) üzerinden, Kether'e çıkılacak. Yani insan, Lahut'undan, kendi en latif ışımasından yoğunlaşıp inzal oldu. Şimdi ise, kendi kitabını okuyacak. Lahût'a gidecek (rücû).

Kether'den Chokmah'a geldik. Chokmah bilgelik, hikmet.. Burada entelekt köprüsü üzerinden, entelekya, bu köprü üzerinden, sırat-ı müstakim'den Binah'a; anlayışa geçilir. (Entelekya diyor Platon; Tanrısal görüyü yapan akıl. Platonun entelekyası Cebrail yani zorunluğun aklıdır). Binah, yapı demek esasında. Yapının olması için, anlama diyoruz, anlayış. Anlayışa geldiğinde yapının bilgisi..

Yapının bilgisi şuura geldi mi; hikmet, bilgelik o zaman açığa çıkar. Yani Yahudi tasavvufunda da hikmet, bilgelik faal aklın işidir. Faal akıl, sürekli gelişen değişen bir özneyi söylüyor. Binah; anlayış; irfan, yansıtıcı akıl. Simgesel olarak "ayna" da denir. Varlık Binah'ta tecelli (zuhur değil) eder; kavranır.Chesed, mercy, merhamet, şefkat, duyguların âlemi. Chesed, iniş süreçlerinde, merhamettir, cömertliktir, hoşgörüdür. Yükselişte (çıkışta) Aşk olur. Gevurah merhameti sınırlayan, onu ölçüye getiren sephira'dır. Gevurah, Din, Ölçü, Adalet, Disiplin demektir. Her bilim, bilinmek için kendi disiplinine (adaletine) gereksinir. Adalet farkındalık değil midir' (Furkan). Farkındalık (ayırt etme) olmazsa, adalet olmaz. Faruk, fark eden, ayırt eden. Furkan, Kur'an demek değildir. Kur'an farkı tevhit etmek, okumak demektir (şuuruna varmak). Tipheret altı ilişki ile ortaya çıkıyor (Mühr-ü Süleyman). Tipheret, Rahman'la Rahim'in buluştuğu yer, Bismillahirahmanirrahim'dir. "İnne-hu min Süleymane, ve inne-hu Bismillahirahmanirrahim", Tipheret, güldür, kalplerin kalbidir. Günlük benliğin yani kişiliğin arkasındaki "Ben". Yunus Emre'nin dediği gibi; Süleyman var, Süleyman'dan içeru", "Bir ben vardır bende, benden içeru". Nezah zafer, bilmenin kontrol edildiği yer. Self kontrol (zafer tacı giymek). İnsanın kendi istenci ile kendi meleklerini, kendi kuvvetlerini ve kendi melekelerini, yetilerini kontrol ettiği zaman, zafer tacını giyer. Hod ihtişam, görkem, izzet. Yesod temel, asıl, bütün sephira'ları kapsayan bir komplekstir. Vücut tevhide geldi mi, özgür hücre yaratır. Sperm, özgür hücredir (organize değil). Sperm bir nokta, daha doğru deyişle, "Yod"; bütün doğa onda içkindir (İmmanent). Genesis (yaratılış), Genetik (gen bilimi), genler, "levh-mahfuz" (korunan levhalar). Tora; Tanrı kitabı genlerde yazılı. Yesod, temeldir, asıldır. Bütün sefiraları, bütün sıfatları, Emsa-ül Hüsna'nın tamamını kendinde barındırır. Öyle bir tohumdur ki, ektiğiniz zaman yine sureta insan çıkar. Bütün özellikler orada vardır. Yesod, ayna içindeki aynadır. Yesod seksüel saflığın kaynağıdır.

Bir insanın kendi gerçek değerlerini, diğer insanlara verebilmeleri, yansıtabilmeleri ancak tipheret (güzellik) üzerinden olabilir (ahlâk güzelliği). Niteliksel! Çünkü, insan nitel bir varlıktır. Bir insanın kendi hakiki değerlerini, diğer insanlarla paylaşabilmesinin yolu ancak tipheret'ten geçer.

Malkuth malikiyet, egemenlik, krallık. Varoluş burada tamamlanır. İnzal tamam oldu. "Kitap inzal oldu". Kabala'ya göre, Tanrı'nın madde içindeki varlığı olan "Şehina" malkuth'tadır.

Ahad, bir nokta ama bir cihan, göz bebeği..

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu
Popüler Sayfalar:
Son Ziyaretler:
Coğrafya Sitesi Matematik Sorusu Türkçe Sitesi