Yugoslavya Kralı I. Aleksandr için, Fransa parlak bir karşılama töreni hazırlamıştı. Kral, deniz yoluyla Marsilya'ya gelecek, oradan da Fransa Dışişleri Bakanı Barthou'yla birlikte Paris'e gidecekti. Marsilya limanındaki bütün tekneler, gemiler, yatlar her renkten bayraklarla donatılmıştı. Yapılar da aynı biçimde süslenmiş, bütün resmi ve özel binalar Fransız ve Yugoslav bayraklarıyla donatılmıştı.
Bu, yalnızca bir dostluk ziyareti değildi. I. Aleksandr, Fransa yolculuğuna çıkmadan önce eşiyle birlikte 1934 yılı eylülünün 27'sinden 30'una kadar Sofya'da kalmış, böylelikle Bulgarlarla Yugoslavların son bir yıl içinde gerginleşmiş olan ilişkileri, geçici bir süre için bile olsa yumuşamıştı. Yugoslavya'nın Mussolini İtalya’sıyla de ilişkileri iyi değildi. Kral l. Aleksandr, Fransa'ya yapacağı dostluk gezisiyle, İtalya ve Yugoslavya arasındaki soğukluğu giderecek görüşmelere ortam hazırlayacağı inanandaydı. Çünkü, Fransa Dışişleri Bakanı Louis Barthou, ekim ayının sonlarına doğru İtalya'ya gitmeye hazırlanıyordu.
Kral l. Aleksandr ve Kraliçe Marie, Belgrat'tan 1934 yılı ekim ayının dördüncü günü ayrılmışlar, Boka Kotarsa'dan kendilerini Fransa'ya götürecek olan "Dubrovnik" torpidosuna binmişlerdi. Fakat yolda Kraliçe'yi deniz tutmuş, karaya çıkarak Belgrat'a dönmek zorunda kalmıştı. Kraliçe Marie, daha sonra karadan Simplon-Orient ekspresiyle Dijon'a gelmişti. Marsilya'ya indikten sonra kocasına katılmayı düşünüyordu.
Fırtınalı geçen bir yolculuktan sonra hava, 9 Ekimde iyice açtı. Toulon'dan yola çıkan Fransız I. Akdeniz Filosu, Kral'ı karşılamak için üç destroyerini "Dubrovnik"e eşlik etmesi için göndermişti. Hazırlanan plana göre, bir motor Kral ve yanındakilerini Quai des Belges rıhtımına çıkardı. Orada şeref kıtası bekliyordu. I. Aleksandr'ı Fransa adına Bahriye Bakanı ve Dışişleri Bakanı Louis Barthou selâmladılar. Fransız denizcileri Kral'ı yedi kere "Hurra!.." diye bağırarak karşıladılar. Annesinin ileriye ittiği ulusal kıyafetleri içindeki küçük bir kız çocuğu, yabani çiçeklerden derlenmiş bir demet sundu.
Halkın coşkun sevgi gösterileri arasında, kortej ağır ağır Canebiere caddesinde ilerlemeye başlamıştı, l. Aleksandr, tercümanı general Georges ve Fransa Dışişleri Bakanı Barihou'ya aynı otomobilde gidiyorlardı. Saat dördü on dakika geçerken, otomobili korumakla görevli olanlardan piyade subayı Piollet, kalabalık arasından birinin fırladığını ve atının önünden geçerek arabanın basamağına çıktığını gördü. Adam, göz açıp kapayıncaya kadar, elindeki otomatik tabancayla, otomobilin içine ateş etmeye başlamıştı. O sırada. Kral’ın tercümanı general Georges, dışarıya bakıyordu. Silah seslerini duymuş, fakat çok uzaklardan geldiğini sanmıştı.
Suikastçıyı ilk görenlerden biri de, otomobilin şoförüydü. Bir eliyle adamı itiyor, öteki eliyle de arabayı sürmeye çalışıyordu. Suikastçıyı bu şekilde durduramayınca. otomobili durdurup adamı basamaktan aşağı itti. Kalabalık olup bitenlerin farkında değildi. Halkın sevgi gösterileri Kral vurulduğu sırada devam ediyordu. Dışarıya bakmakta olan general Georges, içeriye çekilince Kralı ve Barthou'yu kanlar içinde yatarken gördü. Elindeki uzun namlulu tabancasıyla suikastçı hâlâ basamaktaydı. General Georges, duraksamadan adamın üzerine atıldı. Suikastçı bu sefer general Georges'a dönerek dört el ateş etti. General de göğsünden ve kollarından yaralanmıştı.
Piyade subayı Piollet, hızla suikastçıya arkasından yaklaşmış ve kılıcıyla kafasına ve kollarına vurmaya başlamıştı. Adam kılıç vuruşları sonunda basamaktan aşağı yere yuvarlandı. Suikastı geç de olsa öğrenen halk, ilk önce paniğe kapılmış, fakat daha sonra yerde kanlar içinde yatan adamın üzerine çullanarak linç etmeye kalkışmıştı. Halkın elinden zorlukla alınan suikastçı, bir polis kulübesine sokulmuş, az sonra da orada sorguya çekilemeden ölmüştü.
Üzerinden çıkan pasaporttan 1899'da Hırvatistan'ın merkezi olan Zagrep'de doğmuş Petrus Kelemen olduğu anlaşıldı. Yalnız bu suikastçının gerçek adı değildi. Yapılan soruşturma sonunda, adamın Georgiev, Stoyanov, Dimitrov, Çemozomsky, Suk, Kerin ve Veliçko adlarını taşıdığı da anlaşılmıştı. Suikastçının gerçek adının hangisi olduğu bugün bile bilinmemektedir.
Pasaport'a göre, suikastçı Petrus Kelemen ticaretle uğraşan biriydi. Fransa'ya 28 Eylülde Vallorbe sınır kapısından girmişti. Vücudundaki "kuru kafa" şeklindeki döğmeden, ORİM (İç Makedonya İhtilâlci Organizasyonu) örgütüne bağlı bir tedhişçi olduğu sanılıyordu. Suikast, en küçük ayrıntısına kadar örgüt tarafından hazırlanmış, Petrus Kelemen yalnızca bir araç olmuştu.
Suikasttan hemen sonra şoför, aldığı emir üzerine otomobili yeniden çalıştırıp son hızla olay yerinden uzaklaştı. Kral I. Aleksandr vücuduna iki kurşun yemişti. Birinci kurşun onu hemen öldürmüştü. Fransa Dışişleri Bakanı Barthou'nun yarasının ilk önce hafif olduğu sanılmıştı. Fakat kurşun kolundaki ana kan damarını parçalamıştı. Bileğinin bir mendille bağlandığını gören Dr. Bonnal öfkelenmişti. Çünkü yara Barthou'nun dirseğinin üzerindeydi ve Dışişleri Bakanı sürekli kan kaybediyordu. Ameliyatla parçalanan kan damarı dikilmiş, fakat kan vermeye hazırlanılırken Barthou ölmüştü.
General Georges'un göğüs ve kollarında dört kurşun yarası vardı. Madalyalarından biri, kurşunun kalbine saplanmasını önlemişti. General, yine de günlerce ölümle korkunç bir savaşa girdi ve sonunda kurtuldu. Petrus Kelemen'in dördüncü kurbanı polis memuru Celestin Galy'di. Kargaşalık sırasında polis kurşunlarına hedef olan Bayan Yolande Paris ve Durbec de aldıkları yaraların etkisiyle öldüler.
Suikast sonucu Kral I. Aleksandr öldüğünde. Kraliçe Marie trenle Dijon'a gelmiş bulunuyordu. Tren Dijon garındayken, Belediye Reisi, başsağlığı dilemek için Kraliçe'nin vagonuna bindi. Fakat kadının, suikasttan haberi olmadığını görünce, olayı birden söyleyemedi. Bir süre trende Kraliçe Marie'yle kalarak bu acı haberi ona alıştıra alıştıra bildirdi. Kraliçe, büyük bir üzüntü duymasına rağmen kendisine hâkim olarak, soğukkanlılığını kaybetmedi. Vagonu Dijon'da, Marsilya ekspresine bağlandı.
Aylarca süren soruşturmalardan sonra, suikast sanığı olarak üç kişi tutuklandı. Bunlardan Zvonim Pospicil ve Ivan Ragic, Kral birinci suikasttan kurtulursa, bir ikincisini düzenlemekle görevlendirilmişlerdi. Mio Kralj ise, Petrus Kelemen'le birlikte Marsilya'da Kralı öldürecekti. Fakat olay sırasında çıldırdığından kaçmıştı.
Suikastçıların I. Aleksandr'ı öldürmek için, USTASİ adlı örgüt tarafından Marsilya'ya gönderildikleri, yapılan yargılama ve soruşturmalar sonunda anlaşılmıştı.
Petrus Kelemen, ORİM örgütünün önderi Ivan Mihaylov'un yaveri ve şoförüydü. Bir başka görevi de USTASİ ve ORİM örgütleri arasında habercilik yapmaktı. USTASİ örgütü, Dr. Ante Paveliç'in önderliğinde kurulmuştu. Amaçları, Hırvatistan'ı, Yugoslavya'dan ayırmaktı. Yugoslavya hükümetinin 1929 yılında, USTASİ örgütüne karşı giriştiği temizleme hareketinden sonra, üyeleri yabancı ülkelere, özellikle Bulgaristan, İtalya ve Macaristan'a kaçmışlardı. USTASİ örgütünün önderi Dr. Ante Paveliç, bundan sonra, Makedonya'yı Yugoslavya'dan ayırmak isteyen ORİM örgütünü "Müttefik" ilân ederek, onlarla işbirliği yapmaya başladı.
Mussolini, Yugoslavya'nın parçalara ayrılıp küçük devletler halinde bölünmesini kendi çıkarlarına uygun buluyordu. Bu nedenle, ORİM ve USTASİ örgütlerini her yönden destekliyordu. Bu iki örgütün üyeleri, İtalya'da Bari şehrinde gerilla eğitimi görüyorlardı. Ayrıca bir bölümü de, Macaristan'ın Yugoslavya sınırına yakın Janka Puszta kasabasında yuvalanmışlardı.
Yugoslavya Kralı I. Aleksandr'ı, Mussolini'den para ve silah yardımı gören, İtalyan pasaportlarıyla yolculuk eden, işte bu iki örgütün üyeleri öldürmüşlerdi.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.