İnsanlar size "bilmeceyi çözdünüz mü" diye sorarlarsa, bunu yaptığımızı iddia edemeyeceğimizi ama çok daha yeni ve ilginç bir şey bulduğunuzu söyleyebilirsiniz. KATHERINE ROUTLEDGE, 1915
Paskalya Adası'nın (Rafa Nui ya da Rapanui) coğrafyası, jeolojisi ve ekolojisi oraya birinci binyılda belirsiz bir tarihte yerleşen Polinezyalılar'ın kaderini biçimlendirmiştir. Adanın ıssız sular ortasında olması ile 1722'de Avrupalı seyyahların gördükleri kurak manzara birleşince, görkemli moai'leri (taş heykeller) dikmek için çok uygun çıplak bir sahne olduğu ortaya çıkıyor.
Doğa ile kültür arasındaki bu mesafe Batı bilimini kuşaklar boyunca şaşırtmıştır. Ancak yakın zamanlarda yapılan araştırmalar Rapa Nui arkeolojik veri tabanını zenginleştirmiş ve ekolojik bağlamı biraz daha açıklığa kavuşturmuştur.
Dilbilimciler ve antropologlar da Polinezya'nın kökenlerinin ve Polinezyalılar'ın dağılmalarının yeni modellerini yaratmışlardır. 1913-15'te Paskalya Adası'na yapılan Mana Keşif Seferi'nin liderlerinden biri olan Katherine Routledge'in sözleriyle "yeni ve ilginç" pek çok şey ortaya çıkmaktadır.
(Solda) 1786'da Paskalya Adası'na giden Fransız heyetindeki ressam Duche de Vancy'nin çizdiği resmin taşbaskısı. Heyet üyelerinden biri, hâlâ kaidesi üzerinde duran heykeli ölçüyor. (Sağda) Rapa Nui taş moai'leri, saygın ve belki de tanrılaştırılmış ataların onuruna dikilirdi. Bunların kutsal anlamları vardı ve gözlerinden doğaya iletilirdi.
ADA
Hapa Nui, güney yarıküresinde Büyük Okyanus'un güneydoğusunda, Nazca Sahanlığı üzerinde, dinamik bir jeolojik gerilim ve sismik istikrarsızlık odak noktasında bulunmaktadır. Üç denizaltı volkanının lâvlarından oluşan üçgen biçimli, bazalt bir kütledir.
163 kilometrekare olup, küçük bir adaysa da, Büyük Okyanus'taki yaşanabilir adaların en küçüğü değildir. Paskalya Adası'na ulaşan ilk Avrupalı, Hollandalı Amiral Jacob Roggaven olmuştur. Roggaven, adaya Paskalya günü ayak bastığı için, buraya Pas-kalya Adası adını vermiştir.
Coğrafi olarak tecrit edilmiş bir durumda olması-M rağmen kültürel açıdan Polinezya'nın geri kalanına bağlıdır, yağış ve ısı bakımından tropik-altı bir yerdir. Bu marjinal ekoloji sistemi, kısıtlı doğal kaynaklar ve bitkilerin yavaş büyümesini doğurur. Ancak, bir zamanlar adada, yoğun bir palmiye örtüsü de vardı.
Rapa Nui kültürünün keşif öncesi döneminde volkanik bir oluşum olan Rano Raraku önemli rol oynamıştır. En azından 500 yıllık bir süre içinde bu kusursuz heykel malzemesi, topraktan çıkarılmış ve adanın bilinen 883 heykelinin yüzde 95'i bu malzemeyle yapılmıştır.
Rano Raraku heykellerinin hepsi dört tipten birine girer ve tasarım özelliklerinin oransal ilişkileri sabittir. Bu da estetik sürekliliğin, kesintisiz toplumsal modellerin ve kuşaklar boyu süren siyasi istikrarın kanıtlarım ortaya koyar. 16. yüzyılın sonuna gelindiğinde bilinen moailer'in üçte biri ahu adı verilen tören platformlarına başarıyla nakledilmiş ve dikilmişti.
Rapa Nui kıyılarında belli başlı ahu mekânları çok sayıda heykeli taşıyacak süslü taş duvarları olan yapılara dönüştürülmüştür. Bu kıyı ahularının çoğu ve moai'lerin bazıları Puna Pau adındaki tek bir volkanik kaynaktan çıkarılan kızıl taşlarla süslenmiştir.
Anakena'daki Ahu Nannau, Rapa Nui efsanelerinde adadaki toplumun kurucu atası Hotu Matu'a ile ilişkilendirilir.
KÖKENLER VE TECRİT EDİLMİŞLİK
Polinezyalılar uzun yolculuklara dayanacak çok büyük yelkenli sallar ve çifte gövdeli kanolar inşa ederlerdi. Teknelerinin özelliği sağlam yapıları, esnek ama sıkıca birleştirilmiş ek yerleri ve denize dayanaklılıktı. Kimi zaman en büyük moai'nin üç katı boyunda ağır kütükler başarıyla kaldırılıp en engebeli arazi üzerinden taşınırdı. Becerikli denizciler rotayı rüzgâr yönüne göre saptarlar, rüzgâr değişimlerini, kuş ve balıkların doğal hareketlerini hesaba katarlardı.
İS birinci binyılda Büyük Okyanus'un doğusunda, Polinezyalılar'ın yolculukları başlamıştı. Rapa Nui 300 ile 400 yılları arasında keşfedilmiş olabilirse de, 800 yılında burasının artık bilindiği kesindir. Mangareva, Pitcairn (Rapa Nui'nin en yakın komşusu) ve Henderson 800 ile 1600 yılları arasında zaman zaman ama tekrarlanan ticari ilişkiler içindeydi.
Rapa Nui yerleşimine hangi adadan başlanıldığı bilinmemekle birlikte Cook Adaları'ndan Mangareva ve Mangaia'ya bazı arkeolojik benzerlikler vardır. Kızıl taşlardan yapılma anıt heykeller Rapa Nui'yi Pitcairn ile belki de Austral Adaları'ndaki Raivavae'ye bağlamaktadır.
Polinezyalılar'ın Doğu Pasifik'teki stratejik yolculuklarının arkeolojik, dil ve etnografik kanıtları, P. V. Krich'in sözleriyle, "Thor Heyerdahl'ın Polinezyalılar'ın Amerikan kökenli oldukları kuramını altüst etmiştir."
Polinezya gezginlerinin Güney Amerika kıyılarına eriştikleri ve buradan, belki de takas yoluyla, ehlileştirilmiş tatlı patates (Ipomoea batatus) ve Lagenaria asmakabağı elde ettikleri giderek daha inandırıcı olan bir varsayımdır. Daha sonra Polinezya'ya sokulan tatlı patates buraların paha biçilmez besin maddesi olmuştur. Tatlı patates Rapa Nui'de büyük plantasyonlarda ve ev bahçelerinde yetiştirildi. Dev taş anıt projelerini bu besin beslemiş ve dini önemi diğer maddeleri kat kat aşmıştır.
(Solda) Austral Adaları'nda Raivavae'deki gibi kırmızı taştan yontulma heykeller hem Paskalya Adası'nda hem Doğu Polinezya'nın diğer yerlerinde bulunur. (Sağda) Paskalya Adası'nda toplam 883 heykel sayılmıştır ve hepsi de dört beden tipinden birine uyar. En uzunu olan dördüncü tip, en önemlisidir.
MEGALİTLER VE DENİZCİLER: BİR NAKLİYE PROJESİ
Paskalya Adalılar dev heykelleri nasıl nakledip dikmişlerdir? Moai üretiminin üç aşaması vardır: Taşın çıkarılması, nakli ve dikilmesi. Bunlardan her biri özel uzmanlık, alet ve eşgüdümlü çalışan işçi grupları gerektirir. Benzer heykellerle yapılmış deneyler gerekli ve çok değerliydi.
Bir heykelin yontulması için gereken zaman ve el emeği değişirse de, 1913-15'te Paskalya Adası'na yapılan Mana Seferinin eş başkanı William Scoresbury Routledge bunu hesaplamıştır. Ona göre taş aletler kullanan bir usta yontucu ile 54 işçi 10 metre yüksekliğinde bir taş heykeli 15,5 günde yontabilirlerdi. Ancak daha yakınlarda yapılan araştırmalarda bu sürenin, hesaplarının iki katı tutabileceği ortaya çıkmıştır.
Routledge bir heykelin bir taş omurga üzerinde dengeli bir dikdörtgen olarak yontulup sonra kesilerek çıkarıldığım göstermiştir. Rano Raraku'nun yamaçlarındaki dev heykeller gerçekten şaşırtıcı ise de, ahu'lara nakledilen moai'lerin yüzde 95'ten fazlası 6 metreden küçüktür.
Routledge'in hesaplarına uyan yalnızca bir tane 10 metrelik heykel, bir ahu'ya başarıyla dikilmiştir. Aslında adanın istatistik ortalaması 4 metre yükseklik ve 8 ila 10 ton ağırlıktır. Rapa Nui halkı tarafından başarılan taş yontma işi etkileyiciyse de, bunların çoğu Polinezya kano yapımı yeteneği içindedir.
Heykellerin taşınması konusunda pek çok nakliye yöntemi ortaya atılmıştır. Bunlardan karmaşık bir üçayak sistemi içereni önerilmiş ama daha sonra uygulanamaz bulunup denenmemiştir. Dik taşıma yöntemlerinden ikisi düz arazi üzerinde denenmiştir.
Her ikisi de engebeli arazide mümkün ama tehlikeli bulunmuştur. Ortalama bir heykel için en mantıklı nakliye yöntemi yatay durumda sürüklemek, yokuş aşağı ya da yukarı inip çıkarken direkler ve halatlar kullanmaktır. Kıyı ahu'ların çoğunda heykeli havaya dikmek için yatay konumda olması gereklidir.
Polinezyalılar ağır kanoları sudan çıkarıp karada taşımakta ustaydılar. Bunlardan bazıları taşınır, bazıları kütükler üzerinde yuvarlanır ya da bir kanonun üzerinde kayabileceği bir yüzey oluşturan birer metre aralıklı yatay "basamaklardan" oluşan bir "kano merdiveni" üzerinde çekilirlerdi. Dik arazide basamaklar iplerle birbirlerine tutturularak bir "ip merdiven" olurdu.
Kano teknolojisine dayanan bir nakliye varsayımı yakınlarda Rapa Nui'de denenmiştir. İstatistik bakımından ortalama bir moai'nin beton kopyası, Polinezya kano gövdesi biçiminde bir kızağa oturtulmuştu. Kütükler, manivelalar ve "kano merdiveni" kullanılan üç deneme yapıldı.
Kütükler başarılı olmadı ama "kano merdiveni"ni kullanarak kopya moai, düz arazide kolaylıkla 100 metre çekilip sonra bir rampadan bir ahu kopyasına çıkarıldı. Kızak aynı zamanda heykeli koruyacak ve kaldıracak bir vinç gibi de kullanılmıştı.
(Solda) İstatistik bakımdan ortalama bir moai, Ahu Akivi'de bulunmuştur. (Sağda) Rano Raraku'daki bu taşocağındaki yatay heykel adadakilerin en büyüğüdür.
NAKLİYE DENKLEMİNDE İNSAN
Ortalama bir moai'yi bir kızakla düz arazide çekmek için kırk kişi gerekmektedir. Yirmi uzman, aynı heykeli üç günde ayağa kaldırabilir. Bir moai'yi yontacak, nakledecek ve ayağa kaldıracak ortalama bir Rapa Nui reisliğinin 8,7 geniş aileden, yani 395-435 kişiden oluşması gerektiği hesaplanmıştır. 20 hektar araziden gelen tatlı patates ve diğer ürünler bunları beslemeye yeterliydi.
Ancak Rapa Nui gelenekleri usta yontucuların ton balığı ve ıstakoz gibi özel yiyeceklere de ihtiyaçları olduğunu belirtir. Çevre koşulları uygun oldukça Rapa Nui toplumsal ve politik yapısı bozulmamıştır. Ancak ortalamadan büyük moai'ler daha büyük kaynak yatırımı gerektirmiştir.
Böylece kaynakların tükenmesine ve yenilerinin yetişmesinin yavaşlığına bağlı olan ekonomik bir gerileme başlamıştır. Kuraklık ya da soğuk uzun süreli olduğu takdirde, yoğun bir stres saldırganlığa dönüşmüş olabilir.
Rapa Nui toplumunda moai hem tanrısal hem de laik bir rol oynuyordu. Bunlar eski Polinezya ruhsal gücü olan mana içerirlerdi ama aynı zamanda başarının, ortak yiyecek üretiminin, sergilenmesinin ve dağıtımının güçlü belirtileriydi. Günümüzde bir zamanlar devrilmiş olan pek çok moai yeniden ayağa kaldırılmıştır. Restore edilmiş ahu'ların üzerinde duran moai'ler Rapa Nui atalarının geleceğe bakan ve bize geçmişi hatırlatan "canlı yüzlerini" temsil ederler.
(Solda) Bir heykel kopyası başarıyla dik duruma getirilmek üzere. Nakliye kızağının heykelin korunmasında ve kaldırılmasında büyük önemi vardı. (Sağda) Solda Fotogrammetrik analiz ve lazer taraması, deneylerde kullanılmak üzere tam bir üç boyutlu model yaratmıştır.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.