1970 yılında keşfedilen Kuşini Mağarası, Selçuk’tan İzmir’e giden asfalt yolun 7. kilometresinden sağ tarafta çok uzaklardan görülebilmektedir. Ephesoslular tarafından Romalılar zamanında mermer ocağı olarak kullanılmış Kuşini Mağarası’nın önünde, mermer artıkları üç ayrı yığın oluşturmaktadır. Mağara, içerisinden tonlarca mermerin alınması sonucunda insan emeği ile meydana getirilmiştir. Girişte bulunan görkemli bloklar, mağara önünü kısmen kapatmaktadır. Mağaranın içinin genişliği 100 m., derinliği 40 m., yüksekliği girişte 40 m. kadardır.
Tavanın çökmemesi için, mağara girişinde sütun görevi yapan çok büyük bloklar oluşturulmuştur. Kuşini Mağarası’nın tarihlemesi, yarı kesilmiş bloklara, tahta çivilerin çakılması için açılan yarıklara, duvarlardaki çalışma izlerine dayanılarak yapılmaktadır. Büyük bir olasılıkla Romalılar zamanında, Ephesos kentinin en yüksek düzeye eriştiği M.S. 2. yüzyılda buradan mermer alındığı anlaşılmaktadır.
Kuşini Mağarası ile Selçuk Kenti arasındaki bölgede yer alan Kurudağ’ın güney yamacında doğal bir oluşum gösteren Damlataş Mağarası bulunmaktadır. Mağaranın girişi oldukça küçük olduğu için içerisi karanlıktır. Uzun yıllardan beri damlayan su taneciklerinin oluşturduğu sarkıt ve dikitler çoktur. Mağaranın genişliği 60 m., derinliği 40 m., kadardır. Tabanda yapılan yüzey araştırmasında bol sayıda keramik ile Hellenistik ve Roma yağ kandilleri ele geçmiştir.
Kurudağ Damlataş Mağarası, elde edilen buluntulardan anlaşıldığına göre Grek ve Romalılar zamanında M.Ö. 400 yıllarından M.S. 400 yıllarına kadar kült yeri olarak kullanılmıştır.
1977 yılında yapılan bir yüzey araştırmasında ise, Selçuk- Şirince Köy yolu kenarında bir mağaranın varlığı anlaşılmıştır. Sütini veya Sütkaya adıyla tanınan bu mağara Selçuk merkezinden itibaren Şirince Köyü yolunda 2 km. kadar ilerleyince yolun sol tarafındaki Ahmet Ak’a ait bağ evinin arkasındaki tepenin üzerinde yer almaktadır. Evden mağara ağzına kadar olan uzaklık yaklaşık olarak 700 m. kadar olup, kayalık olan bu bölge uzaklardan görülebilmektedir.
Sütini’nin girişi yanyana iki delikten meydana gelmektedir. Mağaranın içine bilimsel anlamda araştırma yapabilmek için 1982 yılında girilmiştir. Mağara girişinin hemen 5 m. üzerinde bir kaya mezarlığının olduğu tespit edilmiştir. Mezar daha önceden soyulmuş olup, 2 m. yüksekliğinde 1,9 m. genişliğinde ve 3,3 m. uzunluğundadır.
Sütini Mağarası’na girebilmek için girişte gittikçe daralan bir deliğe doğru 2 - 3 m. ilerledikten sonra birkaç metre sürünmek, daha sonrada büyük taş bloklara tırmanmak gerekmektedir. Bu engeller aşıldıktan sonra birden genişleyen bir bölme ile karşılaşılmaktadır. Bu holün duvarlarında kayalar üzerine yazılmış yazıtlar bulunmaktadır. Arkaya doğru bir set şeklinde yükselen bu holün sonunda bulunan dar bir delikten 15 - 20 m. aşağıya doğru inildiğinde küçük bir bölmeye ve buradan daha aşağıya doğru inildiğinde de tekrar yine genişleyen bir hol ile karşılaşılmaktadır. Burada da yine yazıtlar bulunmaktadır. Bu holün devamında yine kısmen genişleyen yazıtları bulunan diğer bir bölme daha bulunmaktadır. Bu bölmeden itibaren mağara derinlere doğru devam etmektedir.
Mağaranın girişinde renkli fresk kalıntıları bulunmaktadır. Tahrip olmuş figürlerin başlarına ait kalıntılardan anlaşıldığına göre, bunlar Hıristiyanlık Dini ile ilgili olup azizleri temsil ettikleri düşünülmektedir. İlk belirlemelere göre Bizans yazıtlarının çoğu graffiti biçimindedir. Ayrıca, haç işaretleri ve monogramlar görülmektedir. Yazıtlar, alt alta yazılmış adlar (Sotirikhos, Nikolaos, Mikhael Sergios, Theodosios gibi) ve tanrıya yakarış olarak belirlenmiştir. Bir yazıtta “Tanrının kölesi Sotirikhos” okunmaktadır. Bir başka yazıtta ise, “Ey İsa! yardım et” ifadesi kullanılmıştır. Bir yerde de “amen” kelimesi yazılmıştır.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.